31 Mart 2016 Perşembe

Uygarlık Tarihi II ( Vize )


SINAV SORUSU: Mitos dan Logos'a geçişi anlatınız ? ( Önceki yılların )
SINAV SORUSU: Aristo ve Platon'un düşünce sistemini anlatınız.( Önceki yılların )

1.HAFTA: UYGARLIK TARİHİ DERS NOTU ( 15 ŞUBAT 2016 PAZARTESİ )

Birinci dönemde başlamış olduğumuz yolculuğu günümüze taşımaya çalışacağız. Farkındaysanız ilk çağı işledik ilk dönemde ve günümüzden 3000 yıl öncesine kadar gelebildik. Şimdi oradan bu tarafa bakacağız. Aslında bu son 3000 yıl, 300 yıl da diyebilirsiniz. Arasında büyük bir fark var ama şöyle bu son 300 yılın geçmişi olarak bakabiliriz. Son 3000 yıl dediğimizde MÖ 1000 yıllarını kastetmiş oluyoruz. Son 300 yıl dediğimizde 1800'lü yıllar.


1800'lü yıllar Endüstri devrimi, Sanayi devrimi, Fransız devrimi, Ulus devlet modelinin ortaya çıkışı, Siyasal devrim, Demokratik devrim. Platon, MÖ 4.yy ideal devlet nasıl olmalıyı yazıyor.İlkçağdan beri olan demokrasi, toplumsal yönetim biçimi kavramı olmaktan çıkıp; bu devrim ile beraber bu tarih itibari ile devletin olması gereken tek yönetim biçimi haline geliyor.

Bütün bunları topladığımız zaman son 100 yılı da, son 300 yılı da ifade eden başka bir kavram ortaya çıkıyor. Modernite , Modern devlet, modern toplum, modern insan, modern hayat gördüğünüz gibi her şeyi parantezi içine alabilen bir kavram çıkıyor karşımıza. O halde son 300 yıl modern çağ olarak adlandırılıyor. İşte bu modern çağa giden yolculuğun köklerine baktığımızda Antik Çağ da görebilirsiniz. O yüzden 3000 yılın macerası aslında günümüz dünyasını anlamamız için bir ipucu.

Dolaştığımız coğrafyaya bakarsak Mezopotamya, Afrika. İlkel diye adlandırılan dönemden çok uzun döneme yayılan, günümüzden en fazla 12 - 13 bin yıl öncesine tarihlenen, Paleolitik, Eski taş, Taş devri diye adlandırılan; göçebelik, tüketicilik, toplayıcılık, avcılık dediğimiz dönemde içerisinde yaşadıkları coğrafya Afrika en yaşlı kara kıta denilen yerden. İnsanlar,iklimdeki değişim, kuraklıkla beraber; toplayacak, avlayacak şey bulunamamasından kuzeye doğru göç ediyor ve işte mezopotamya dediğimiz yerde bereketli bir coğrafya karşımıza çıkıyor. 

Devamında bu tarımsal bereketin, üretimin üzerinde bir yönetim inşa ediliyor. Devlet dediğimiz yapının ortaya çıkışıda en fazla günümüzden 5 -6 bin yıl öncesi 3500 Sümer devleti.

Dolayısıyla dolaştığımız coğrafyaya baktığımızda Afrika, Asya hattını görüyoruz. 18.yy bu dönemden itibaren Fransız devrimi, Sanayi devrimi, Burjuva devrimi, Demokratik devrim, Modern dünya diyoruz. Bunun hasıl olduğu dünya Batı dünyası, avrupa. Bugüne kadar konuştuğumuz coğrafya Mezopotamya, Afrika'ydı. Dolayısıyla biz insanlığın 18. yy. itibaren uygarlığın lokomotifi haline gelen Batı dünyasının macerasını izleyeceğiz.

Uygarlığın macerasına şurada başladığımız yolculuğun bir devamını görebilirsiniz dolayısıyla yeni bir şey yok diyebilirsiniz. Ama baktığınızda çok farklı şeylerin olduğunu göreceksiniz. Doğu; tarım, dolayısıyla toprak, arazi yani kara ve tarım uygarlıklarından bahsediyoruz. Batı'ya geldiğimizde; antik yunan, atina yani deniz ve ticaret. Kara ve tarım uygarlıklarından deniz ve ticaret uygarlıklarına bir değişim yaşanıyor. Bu sadece coğrafi bir değişim değil, niceliksel bir değişim değil niteliksel bir değişim olduğunu görüceksiniz.

Babil, Asur, Hitit, Mısır dan bahsetmiştik. Bunlar  artık bir şehir veya bölgesel devlet değil imparatorluk boyutunda olan yani emperyal tek bir merkezden kendi sınırlarının çok ötesini kontrol eden devlet yapılarıydı. Oysa Atina dediğimizde karşımıza Site / Şehir çıkar. Yani Büyük Karasal arazi kontrolünden yeniden şehir devletine dönüş. Bu dönüş neyi ifade eder? Örneğin, Sümer'e bakalım, Mısır'a bakalım Tapınak Merkezlidir. Site dediğinizde, Atina dediğinizde Agora ( Meydan )
Çarşı. Yani Tapınak merkezli ( tarımsal üretimin tek bir merkezde toplandığı, sahibinin tek bir şey olduğu, devlet merkezli ) bir dünyadan ticaret merkezli çarşının hakim olduğu bir dünyaya geçiyorsunuz. Çarşı da iş yapan tüccar, esnaf, tacir, zanaatkar bunlar vardı ama devlete bağlıydı daha önce şimdi kendi başına iş yapan adam dan bahsediyoruz. Dolayısıyla para uygarlığına geçmiş oluyorsunuz.Bu doğu batı ayrımını göreceğimiz noktadır.Doğu da daha büyük, daha köklü, bir devlet organizasyonu olmasına karşın modernleşme dediğimiz süreç hala tamamlanamamış bir süreçtir bunun ayrımını görücez.

Tarımdan itibaren Paleolitik'ten itibaren sihir, büyü v.s. düşünceleri kendilerine göre bir dünya algısı yaratıyordu. Ağaca, kuşa, taşa anlamlar yükleyerek onlar sadece nesne olmaktan çıkıp birer imge haline geliyorlardı. Hatta kutsallık, ruhta kazanabiliyorlardı. Bu doğayı kişileştirme, insanlaştırma düşüncesine Mitsel düşünce diyebiliriz. Mitoloji veya Mit nedir? Tahsin Yücel'in ifadesiyle söylence, olağan dışı, olağan üstü varlıkların, güçlerin olduğu bir dünya. Ama mitolojiye yakından baktığımızda kendi hayatımızın izlerini görürüz. Mitolojide, yaşadığımız dünyaya bakarak görmediğimiz bilmediğimiz dünyayı anlamlandırma işidir. Kozmoloji yani bir kainat algısı yaratma düşüncesi, ben böyle isem ötekide öyle zaten demek gibi bir teselli bulma hikayesidir. Bu efsanelerde mesela Zeus insansı varlıklar gibi. İnsandan tek farkları ölümsüzler. Dolayısıyla sende öbür dünyada ölümsüz olacaksın. Mit dediğimiz olağan dışını açıklama hali. Şehrin ortaya çıkışındaki ana öge, merkezindeki tapınak  kurumsal anlamda sistematikleşmiş din olgusu.Çarşıda adam kendi tezgahına, kendi adına iş yapıyor. Nasıl yaşıyorsan öyle düşünürsün. Artık bu efsaneler Mitler sökmüyor. Rasyonel düşünce ya da akli düşüncenin başlangıcı ya da efsanelerden felsefi düşünceye geçiş diye adlandırmak  gerekir. MÖ. 4.yy Platon şunu söylüyor.'' ya krallar filozof olmalı ya da filozoflar kral olmalı.'' Tanrı soyundan gelen, gökten inen birisi değil rasyonel, akli  nasıl olması gerektiğine biz karar vereceğiz. Dolayısıyla şahıs çıkıyor karşımıza.

Sokrates'in öğrencisi Platon onun öğrenciside Aristoteles dir. Sokrates tarihin ilk düşünce suçlusu düşüncelerinden dolayı idam ediliyor. Platon'un kurduğu okulun adı Akademi. Bu bölgede mezarı bulunan bir savaşcının isminden Akademikos dan alıyor. Rafael in tablosuna baktığımız zaman Akademi de Platon ortada el yukarıda idealar diyor. Aristoteles de yanında eli aşağıda ''Platon benim için yücedir ama gerçekler daha yücedir'' diyor. Düşünce ekolleri Platonik düşünce, Platonik aşk, Aristo Mantığı dolayısıyla iş ve hayat kişiselleşiyor düşüncede kişiselleşiyor. Doğu da Piramitlerin nasıl yapıldığı araştırılıyor. Zigguratların taş işçiliği araştırılıyor, heykelleri kimin yaptığı bilinmiyor.Ama Atina'nın altın çağı Parthenon da Fidias'ın heykelini biliyorsunuz. Aristoteles'in şiirleri ve tiyatrolarını biliyoruz. Mısırlılar mumyalama sistemin bulduklarına göre anatomiyi baya iyi incelemiş. Tıp dediğimizde Hipokratı biliyoruz. Dolayısıyla  kişiselleşme dediğimiz olgu Mülkiyet den başlayarak düşünceye, sanata kadar özelleşmedir. İlk çağda bir anlamda bireyselliğin doğuşunun habercisi olarak karşımıza çkıyor. Doğu Batı arasındaki farkı anlayabiliyoruz.

Hayatımıza yön veren kavramlardan bir tanesi Akademikos diğeri de Ekonomikos ( Ev idaresi). Mısırda Sümer de olan devlet köleliğinden borç köleliğine geçiş. Yani sahsi köleliğe geçiş ve bunun yasalaşmasını göreceğiz. Kısaca Para düzen diyeceğimiz bir dünyaya adım atılacak. 1. Batı cephesinin ilk fotoğrafı Antik Yunan 2. Tarihte bireyin rolü. Batı dünyasındaki yolculuğa bakarken tarihte bireyin rolüne  bakacağız. Batı da ilk çağ kapsamında İskender Pers-Yunan üzerinden yürüyeceğiz. Atina'nında sonuna  yol açan ama doğu batı savaşı göreceksiniz. Bu erken küreselleşme hindistana kadar giden sınırlar. 3. Erken küresellik veya dünya imp. diyebileceğimiz. Roma ya bakıcaz. Çünkü tam iskenderin gittiği sınıra kadar gidiyor. Küreselleşme olgusunu ilkçağ da biçimlenmiş halini roma üzerinden inceleyeceğiz.

Atina için Mitos dan Logos'a geçiş. Devlet mülkiyetinden özel mülkiyete geçiş. Karasal Tarım uygarlığından, Deniz Ticaret uygarlığına geçiş. İlk uygarlığın havzası nasıl ki mezapotamya ise modern dünyaya giden yolculuğun havzasıda Akdenizdir. Romanın büyük anıtsal mimarisi arena, piramit veya ziggurat gibi anıtsal mimarinin büyülü dünyasının geri dönüşünü simgeler. Romanın çöküş döneminde insanlar ekmek ve eğlence istiyoruz diye ayaklanıyorlar. Roma ihtişamdır. Latin kültürü bügün kü Latin alfabeside roma dan kalma, Tıp veya Hukuk okuyorsak mutlaka Latince bilmemiz gerekiyor. Roma 4.yy da doğu batı olarak Doğu yakası Konstantinapol Batı yakası Roma.
Mısır da  herşeyin tek merkezde toplanması aynı zamanda  tanrı kraldan inancın soyutlaştığı maddi fiziki bir varlıktan bütün dünyanın kontrol edildiği bir Tanrı imgesine herşeye kadir bir Tanrı imgesine dönüştüğünü görebiliriz. Mısır da  Akhaneton devam etmeyecek. Semavi dinler Mısır da ilk tek tanrılı din sürgünlere Mısır, Babil evreleri olacak. Musevilik çalkantılarara sebeb olucak sonra Hıristiyanlığın doğuşuna doğu yakası tanıklık edecek. Doğu-Batı ayrışmasında sonra Batı 5.yy itibaren neredeyse şehrin de bittiğini neredeyse kırsallığın

1 yorum:

  1. Uygarlik tarihi 2 nin final sorulariyla alakali not yok mu acaba?

    YanıtlaSil