30 Haziran 2019 Pazar

Erken Osmanlı Mimarisi ( Final )


Tabhaneli ( Ters T planlı, Zaviyeli, Çok İşlevli, İmaret Planlı Camiler

A. Basit Ters T planlı Camiler
1.Orta mekana birer kapı ile açılan yan mekana sahip olanlar

  • Bilecik Orhan İmareti ( 14.yy. )
2.Orta mekana kemerle açılan kubbeli yan mekanlara ve scy'den önce tonozlu hacimlere sahip olanlar

  • Bursa Muradiye Camii ( 1425-26 )
  • Edirne Muradiye Camii ( 1426 )
B. Kompleks Ters T planlı Camiler
1. Eyvan yanında birer odaya sahip yan mekanların orta mekana açıldığı yapılar

  • Bursa Hüdavendigar Camii (1366-85 )*
  • Bursa Yeşil Camii ( 1419-24)*
Külliye

  • Bursa Muradiye Külliyesi
  • Amasya 2. Beyazıd Külliyesi
Ters T planlı yapılar

  • Tabhaneli, fütüvvet camii ifadesini kullanmak doğru olacak.
  • Kapalı avlulu medreselerden şadırvanın, şadırvanlı havuzun camii içine çekilmesinden türetildiği düşünülüyor.
  • İşlev ve mimari özellikler açısından baktığımızda aslında Selçuklu döneminin zaviyelerinin devamı niteliğinde ticari amaç dışında yolculuk yapan insanların konakladığı yapılar.
  • Bu yapılar zaman içerisinde bazı küçük değişikliklere uğramak suretiyle varlığını devam ettiriyor. Erken Osmanlı mimarisinde benzer özelliklerle tabhaneli veya zaviyeli olarak karşımıza çıkıyor.
  • Bilecik Orhan İmareti (14.yy)
  • 15.yy öncesine ait yapıların inşa kitabelerinde imaret yapı anlamına gelir.
  • İmaretül Mescid, Dar'ül Ziyafe imaret ile eş anlamlı kullanılan
  • Tabhane (Misafirhane )
  • Ters T plan şemasına sahip olan yapıda orta aks ard arda iki kubbe ile örtülmüştür. Kubbeli mekanlar birbirine büyük bir kemerle bağlanmıştır.
  • Kubbeli orta bölümün iki yanında 6,10 x 9,83 mt. ölçülerinde derinlemesine dikdörtgen birer oda yer alır. Beşik tonoz ile örtülü bu odaların orta bölümle bağlantısı birer kapı ile sağlanmıştır. Bu bütünlüğün önünde ise beş bölüm halinde düzenlenmiş kubbeli bir giriş revakı bulunmaktadır.
  • Caminin doğusunda medrese ve imaret ters T planlı yapının kuzeyinde bir mektep olduğu belirtiliyor.
  • Yapının farklı tarihlerde 5 ayrı farklı vakfiyesi vardır.1855 depreminden sonra sadece iç mekanda gerçekleşen bir onarım  görüyor. 1904 yılında ise dış cephede pencerelerin formunda değişiklik yapılıyor.
  • Plan şemasında orta
  • Bursa Sultan Orhan İmareti
  • Külliye
  • Bursa ve Edirne de 2 külliye den bahsedeceğiz.  
  • Bursa daki külliye semte adını veriyor. Erken dönem külliye tipografisi yola bağlı ya da topografyaya bağlı çok tanımlanabilir eksenal düzende külliye örnekleri değildir. Arazi yapısına müdahele etmeden camii hemen başka düzlükte yer alıyor. Mevcut arazi yapısına göre
  • Bursa Muradiye Külliyesi 
  • Bursa Muradiye Camii (1425-26)





  • Türbeler külliyenin inşasından sonra yapılıyor.
  • Külliye 1426 yılında II. Murat tarafından yaptırılıyor.
  • 18.yy başlarında meydana gelen bir yangın nedeniyle büyük hasar görmüş bunun üzerine rokoko üslupta yeniden yapılmış.
  • Kuzeybatıdaki minare 19.yy'da yıkılıyor. Yeniden inşa ediliyor her iki minare ana beden duvarları üzerine oturtulmuş.
  • Kuzeydoğu minareye dışarıdan Kuzeybatı daki minareye içeriden giriliyor.
  • Edirne Muradiye Camii (1426)


  • Sultan II. Murat
  • Orta bölüm kubbe yan bölümler tonozlu, köşelerde L kesitli, cümle kapısından yapıya girdiğimizde orta aksın ard arda iki kubbe ile örtülmüş
  • Kubbe yönündeki mekan mescid olarak düzenlenmiş. Orta bölümün iki yanı ise kuzey duvarının önünde girişin iki yanında yer almak üzere ahşap mahfiller oluşturulmuş.
  • Güneydoğu köşesinde ahşap bir mahfil  büyük olasılıkla girişin önündekiler müezzin mahfili kıble yönündeki ise hünkar mahfil olmalı diye düşünüyoruz.
  • İlk inşasında mevlevihane tevhidhanesi olduğu düşünülüyor.
  • Bursa Hüdavendigar Camii (1366-85)



  • 1365'lerde inşa edildiği düşünülüyor.
  • Kaynaklarda camii, medrese, imaret ve misafirhane birimlerinden oluşan bir külliye özelliği gösteriyor.
  • 2 katlı yapı, yamaçda yer alır. Şehir merkezine mesafesi 35-40 dk bulur.
  • Orta bölüm üç yönde u şeklinde kuşatılmış
  • Bursa Yeşil Camii (1419-24)























  • Ters T planlı yapıların en önemli örneklerinden birisidir. 
  • İnşa kitabesine göre 1419 yılında Çelebi Sultan Mehmet tarafından inş ettirilmiş.
  • Külliye yerleşimi olarak Hüdavendigar, Sultan Orhan da benzer özellikler ile karşılaşıyoruz.
  • Kuzey cephesinde yer alan anıtsal bir kapıdan giriyor. 
  • Yapının hiçbir dönemde son cemaat yeri olmamış. Yapının kuruluşunda scy planlanmış fakat bu uygulanmıyor.
  • Giriş holünden giriş narteksine ulaşıyoruz.
  • Cümle kapısının  iki yanında ikişer sütun görüyoruz. Bu sütunlarda devşirme başlıklar var. Burada birer pencere var. Her iki tarafda merdivenle pencere boşluğuna Kuzey kanat üstündeki hünkar kasrına çıkıyor.
  • Amasya II. Beyazid Külliyesi
  • 4 farklı şehirde 4 külliye Amasya da II. Beyazid Külliyesi, Tokat Hatuniye Külliyesi, Edirne II. Beyazid Külliyesi, İstanbul Beyazid Külliyesi
  • Tokat daki annesi Gülbahar hatun adına inşa ettiriyor.
  • Külliye yapılarının şehrin içinden geçen ana arter veya nehre bağlı olarak konumlandıklarını görüyoruz. Nehre dik birbirine paralel akslar oluşturacak şekilde yerleştiriliyor.
  • Camii ters T planlı bu plan türünün son örneklerinden birisidir. Yapının kuzeyinde 5 bölümlü son cemaat yeri var.

17 Haziran 2019 Pazartesi

20. yy. Batı Mimarisi ( Final )


6. BÖLÜM ( 24 Nisan 2019 )
  • II. Dünya Savaşı Ertesinde ABD dışında Modernist Mimarlık Arayışları
  • II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa
  • Soğuk Savaş döneminde dünya iki kutupludur bu ayrım Batı bloku (Nato ülkeleri) ve Doğu bloku ( Varşova Paktı ülkeleri) ile somutlaşır.
  • Savaş sonrası Avrupası'nda konut sorunları baş gösteriyor. Böylelikle Avrupa'yı yeniden inşa etme hareketleri başlıyor.
  • Cite Radieuse, 1947-1952
  • Le Corbusier'nin Marsilya'da inşa ettiği yapı, 337 birimden oluşur ve saf betondan yapılmıştır.
  • Her balkonun içinin farklı renklerde olması Le Corbusier'i işaret eder. 
  • Yapı, beton ayakların üzerinde yükselir; böyle bir uygulamayı Uluslararası Üslup'ta görmeyiz.
  • Beton yeni düzenin işareti ve bir güzellik algısı olarak göründüğü için olduğu gibi bırakılır.
  • Çatısındaki terasta, ailelerin çocuklarının gittiği bir okul, yüzme havuzu, vakit geçirme amaçlı salonlar bulunur. Asma katlı, küçük boyutlu birimler
  • Unite d'habitation de Nantes-Reze, 1955
  • Le Corbusier'nin Nantes kentinin Reze banliyösünde inşa ettiği yapı, 294 birim içerir. Beton ayaklar üzerinde yükselir, renkli balkonlara sahiptir. Tıpkı Cite Radieuse yapısındaki gibi çatı farklı zaman geçirme şekilleri için değerlendirilmiştir.
  • Cephedeki her bir balkon, bir birimin cephesini çerçeveler. Binanın en üst katındaki pencere dizileri, farklı boyutlarda, farklı hizalara konulmuş pencerelerden oluşmaktadır.
  • Unite d'habitation de Berlin, 1958
  • Ayrıca Corbusier House olarak bilinir. Marsilya ve Nantes'daki konut teşebbüslerini örnek alarak, Berlin'de inşa edilmiş.
  • Toplu konut fikri aslında sosyalist ülkelerde yaygındır ama Almanya da insanlarını önemsediğini göstermek için toplu konutlar yaptırıyor.
  • Beton dan yapı, renkli balkonlara sahip cephe 
  • İç mekan; asma kat, tek mekan
  • Le Corbusier, chandigarh'ta, 1951-1956
  • Le Corbusier, Hindistanın ilk başbakanı Jawaharlal Nehru tarafından davet alıyor.
  • Nehru, Batı'yı örnek alan, Hindistan'daki tüm farklı kültürlerin birlikte yaşayabileceğini düşünen biri.
  • Savaş sonrası planlı kent olgusu ortaya çıkıyor. Hindistan, Brezilya vb. örneklerde görülür.
  • 1.Yüksek Mahkeme Binası, 1952
  • Uluslararası Üslup'un keskinliği yok, açık alanlar, kemerler kullanılmış.
  • Kemerler, balkonlarda renkler görülür.
  • 2.Yasama Meclisi Binası, 1953
  • 3.Sekreterlik Binası, 1953
  • Burada görülen mimarlık özellikleri daha sonra Brütalist mimariye örnek olmuştur.
  • 4.Adalet Sarayı, 1954
  • AVRUPA
  • Grattaciello Pirelli, 1956-1958
  •  Gio Panti'nin tasarladığı bina Milano'dadır. Amerika'daki MetLife Building, Pirelli binası örnek alınarak yapılmıştır. Gropius'un kendinden sonraki kuşağın mimarını, Avrupa'daki gelişmeleri takip etmesi önemlidir.
  • Royal National Theatre, 1967-1976
  • Denys Lasdun ve Peter Softley'nin tasarladığı yapı, Londra'nın South Bank bölgesindedir. Betondan yapı, İngiliz Brütalistleri için çok önemli. 70'lerde betonu, yekpareliği vurgulayan, penceresi az yapılar güzel bulunmuş.
  • Heiling-Geist-Kirche und Gemeindzentrum, 1961-1962
  • Alvar Aalto'nun yaptığı bu kilise Almanya'dadır. Geleneksel kilise mimarisinden kopuş görülür.
  • Katholische Pfarrkirche St. Martin, 1964-1965
  • Johannes Krahn yapmış. Kilisenin dış duvarları kumtaşından, önceden görülmeyen bir özelliktir. 
  • İç duvarlarda taş kullanılmış, yeknesak biçimdedir. Kilisenin org'u ünlüdür.
  • Brasilia, 1955-1960
  • Savaştan sonra planlı kent kurulmasına karar veriliyor. Oscar Niemeyer, Lucio Costa ve Joaguim Cardozo'nın oluşturduğu kurul, planı kararlaştırmış. Kenti bölen akslar ticari, idari bölgelerle konut alanlarını birbirinden ayırır. Toplu konutların yanı sıra villa tipi, küçük bahçeli evler de yapılmış.
  • Adalet Sarayı, 1957-1958
  • Binaların inşasında Oscar Niemeyer etkili, Costa ve Cardozo daha çok planlamada çalışmışlar.
  • Brezilya Ulusal Kongresi, 1950'lerin sonları
  • Brasilia Katedrali, 1958-1960
  • Uluslararası Üslup'un dışında farklı yöntemler geliştirilmiş
  • Bağlantısızlar Hareketi
  • Sosyalizm ve kapitalizme katılmadan orta yolu bulmak için oluşmuş. Hindistan'ın başında olduğu bir hareket.
  • Türk Tarih Kurumu Binası, 1962
  • Ankara'daki yapının mimarları Turgut Cansever ile Ertuğ Yener modern olmak isteyen ama kendinden de uzaklaşmak istemeyen bir yaklaşımın yansıması olarak görülebilir.
  • Atatürk Kültür Merkezi, 1953-1969
  • Hayati Tabanlıoğlu tarafından yapılmış. Yapıldığı zaman adı Kültür Sarayı. 1970'de bir yangın geçirmiş. Yapılan restorasyondan sonra Atatürk Kültür Merkezi adı verilmiş.


7. BÖLÜM ( 7 Mayıs 2019 )
  • Brutalizm
  • Malzemenin ham haline beton malzeme esasına sadakat
  • Terimin kökeni ve Tartışmalar
  • Terimi ilk olarak İsveçli Mimar Hans Aplund tarafından Uppsa'da 1949'da inşa edilen Villa Göth'ü tanımlamak için kullanmıştır.
  • Nortfolk'ta 1955 senesinde, Alison Smithson ve Peter Smithson tarafından inşa edilen Smithdon High School dönemin Brutalizm tanımını şekillendiren yapılardır.
  • Watfor'da 1956'da inşa edilen bu bina erken dönem Brutalist mimarlığının örneklerinden sayılmıştır.
  • The Sugden House
  • Alison Smithson ve Peter Smithson tarafından Watford'da, 1956'da inşa edilen bu bina, erken dönem Brutalist mimarlık örneklerinden sayılmıştır.
  • The New Brutalism ( Reyner Banham )
  • Terim yeni mimarlık estetiğini tanımlayacak biçimde, ilk kez Reyner Banhom'ın '' The New Brutalism: Ethic or Aesthetic?'' adlı 1966 tarihli kitabında ele alınmıştır.
  • Beton Brut
  • Auguste Perret ve Gustave Perret tarafından Paris'in banliyölerinden Le Raincy'de inşa edilmiş olan Notre-Dame'de Raincy (1922-23) güçlendirilmiş beton kullanımıyla, ''Beton Brut'' kavramının çıkış noktalarından biri olmuştur.
  • Le Corbusier, 1950'lerde inşa ettiği '' Unite d'habitation'' ların modellerinden biri ile. 1950'lerin sonlarında bu çalışmaları Brutalist olarak adlandırmış.
  • Truth to Material
  • Malzemeye sadakat
  • Velbert, Gottfried Böhm, Nevigeser Wallfahrtsdom (Kutsal Hac), 1963-1968 
  • La Cite Radieuse, Marsilya (1947-1952)
  • Notre-Dame du Haut (1955)
  • Le Corbusier tarafından isviçre sınırına yakın bir kent olan Ronchamp'da Brutalist estetiği etkilemiştir.
  • Malzemenin üstünü kaplamış zaten Le Corbusier Brutalist değildir.
  • Yapı bir heykeli andırır biçimde şekillendirilmiştir; Bu bakımdan, plastik vasıfları güçlü olan, heykelsi bir mimarlık ürünü olarak görülebilir. Bu nitelikler, ziyaretçilerde psikolojik bir etki yaratır. Ne de olsa bu kilise bir haç kilisesidir.
  • Ana mekanın 3 metre kalınlığındaki duvarlarına pencereler belirli bir simetriye göre yerleştirmiştir.
  • Alton Estate (1958-1959)
  • Alton East ve Alton West iki büyük toplu konut bölgesinden oluşan Altan Estate, bugünkü nüfusu 13.000'i bulan bir yerleşim birimidir. Rosemary Stjernstedt öncülük ettiği, Londra Kent Konseyi'ne bağlı bir ekip tarafından tasarlanan kompleks, iki mimarlık yaklaşımı barındırır.
  • Altan West'i oluşturan beş binadan biri Winchfield
  • Yapının bütünsel olarak Le Corbusier'nin mimarlık tavrını ve '' Beton Brut '' estetiğini sürdürdüğü söylenebilir.
  • Kentsel Çürüme
  • Robin Hood Gardens (1967/1968-1972)
  • Doğu Londra'daki yoğun nüfuslu popüler semtinde inşa edilen Alison Smithson ve Peter Smithson bir 10'ar diğer 7'şer katlı iki binadan oluşur.
  • 2017'de toplu konut uygulamasının yıkılmasına ve yeni bir projelendirme ile yeniden inşa edilmesine karar verilmiştir.
  • Trellick Tower (1972)
  • Ernö Goldfinger tarafından Londra'nın Kensal Town bölgesindeki Cheltenham Estate'in parçası olarak inşa edilen yapı, Brutalist mimarlığı gözden düşmeye başladığı dönem
  • Trellick Tower'ın kulesi ve tepesindeki camlı bölüm  ilerleyen yıllarda tekrarlanacak.
  • Tower içinde 227 birim barındırır.
  • Le Corbusier'nin '' Unite d'habitation'' larında ve Notre Dame du Haut'da kullandığı renkli cam düzenlemesi Goldfinger tarafında değiştirilerek kullanılmıştır
  • Brutalizm yapının iç dizaynı, daireden daireye değişiklik göstermekle birlikte; çıplak beton duvarla Brutalist estetiğin etkisini yansıtır.
  • Balfron Tower ( 1965-67 )
  • Trellick Tower (1968-1972)
  • Sainte Marie de la Tourette (1953-61)
  • Bu manastır Le Corbusier'nin en son çalışmasıdır.
  • Lyon kentine 25 km mesafede olan ancak araçla ulaşabilen manastırın, kent ve çevre kasaba sakinleri için ruhsal bir uyanış merkezi olması amaçlanmıştır.
  • Doğu bloku ülkelerinde Brutalist Mimarlık 
  • Karadağ Podgorico'da Podgorica Oteli 1970'ler Sırbistan, Belgrad'da Blok 62, 1971-1974 Darkove Milenja Marusic ile Milan Miodragovic ortak çalışması
  • Romanya, Bükreş'ten bir brutalist yapı örneği
  • Almanya, Neudstadt'ta Die 5 Scheiben, E. Scholz ve P. Morgner
  • Spomenik 
  • Yugaoslavya'da genellikle beton kullanılarak, fütüristik bir tavırla inşa edilmiş  anıt heykellerine verilen addır. 
  • ''Özgürlük Tepesi Anıtı'' Bosna Hersek
  • II. Dünya Savaşı'nın Düşmüş Askerler Anıtı 1987, Karadağ
  • Kosmac Partizan Müfrezesi, 1970
  • Cocok Partizan, 1967-69
  • Sovyetler Sarayı (1970-1985)
  • Kaliningrad kentinde çeşitli sebeblerle yarım kalmış.
  • 2005 senesinde tadilatı yapılıp boyanan binanın SSCB'deki Brutalist mimarlığın en berbat örnekleri arasında sayıldığı yönünde genel bir kanı var.
  • İsa'nın Kutsal Kalbi kilisesi 1969 
  • Karadağ'ın başkenti Podgorica'da bulunan Katolik kilisesi II.Dünya Savaşı sırasında yıkılan bir kilisedir.
  • Mimarı Zvonimir Vrkljan 
  • Gürcistan Merkez Bankası Binası 1975
  • George Chakava tarafından inşa edilen yapının farklı mimarlık söylemlerinin etkisini gösterdiği iddia edilmiştir. Ham beton, keskin geo form  sebebiyle Brutalist mimarlık
  • Belgrad Batı Kapısı Kulesi, 1977
  • Üsküp Büyük Postanesi, 1974-1989
  • Projesi Üsküp'ü de etkiliyor. 1963 depremi ardından 1974-1986 inşa edilmiş. 
  • Bir uzay üssünü andıran bu yapı sosyalist rejimlerin fütüristik idealini temsil eder.
  • ABD'den Brutalist Mimarlık
  • San Diego, Geisel Kütüphanesi, William Pereira, 1970
  • Boston Belediye Binası, McKinnell ve Knowles, 1970
  • New Haven, Pirelli Binası, Marcel Breuer
  • Buffalo Kent Mahkemesi, Frank Sedita, 1974
  • Dünyadan Örnekler
  • Dakko, Jatiya Sangsad Bhaban, Louis Kah, 1961-1982
  • Şanghay, 1933 Mezbahası
  • Rio de Janerio, Rio de Janerio
  • Katedral Edgar Fonseca, 1964-79
  • Saygon, Hoşi Minh Tıp Üniversitesi, 1966
  • '' A Clockwork Orange, 1971
  • Anthony Burgess romanından Stanley Kubrick'in uyarladığı ''Orange'' filmi Brutalist mimarlığın altın çağını yaşamakta olan Londra'da çekilmiştir.
8. BÖLÜM ( 22 Mayıs 2019 )
  • Postmodernist Mimarlık
  • Modernizmin Sonu
  • Savaş sonrası 1950'lerle birlikte modernitenin insanı kısıtlayan çok sesli toplumları tek sesliliğe yönelttiği iddiasıyla farklı kültürlerin bir araya getirilmesi amaçlanmış.
  • Pruitt-Igoe 
  • ABD'nin St. Louis kentinde hayata geçirilmiş bir toplu konut uygulamasıdır. Wendell O. Pruitt Homes ve William Igoe Apartments adı verilen iki ayrı kısımdan oluşan bu konut projesinde, siyahların Wendell O. Pruitt Homes'da; beyazların ise William Igoe Apartments'da ikamet etmesi uygun görülmüş ve proje buna göre detaylandırılmıştı.
  • Pruitt-Igoe ve onu çevreleyen kentsel dokunun havadan çekilmiş bir fotoğrafı, 1954
  • Pruitt-Igoe'da siyahi bir ailenin aylık ödeyeceği kira 20 dolardı.
  • Pruitt-Igoe toplu konut uygulaması çok çabuk eskimiş bakımsızlık ve kötü kullanımdan dolayı, tamamlanmasının üzerinden beş yıl geçmeden bir çöküntü alanı haline gelmiştir.
  • 1969 tarihinde kiralar bir sene içinde üç katına çıkmıştı.
  • Mimar ve mimarlık tarihçisi Charles Jecks'in ''Modern mimarlık, 15 Temmuz 1972'de, öğleden sonra 3.32 sularında öldü'' diyerek tanımladığı an, Pruitt-Igoe'nun, büyük miktarda dinamit kullanılarak yok edilişini gösteren fotoğraf.
  • Edificio Sao Vito
  • Brezilya'nın Sao Paulo kentinde bulunan ve Aron Kogan'ın tasarladığı Edificio Sao Vito, 1959'da tamamlanmış bir toplu konut uygulamasıdır ve daha 1970'lerin ortasında, kentin en büyük suç merkezi olmuştur. 2011'de yıkılmıştır.
  • Chicago'daki Cabrini Green Toplu konutları 
  • 1942-1962 yılları arasında tamamlanmış; 1970'lerin başlarından itibaren suç örgütlerinin merkezlerinden biri olmuştur. Bu uygulama 1995-2011 arasında kademeli olarak yıkılmıştır.
  • Chanow Toplu Konut Uygulaması
  • Cek cumhuriyeti'nin Most kenti yakınlarındaki Chanov toplu konut uygulaması. Tasarımla ilgili çalışmalar 1972'de inşası ise 1976'da başlamıştır.
  • Slovakya'nın Kosice kentinde bulunan Lunik IX  toplu konut uygulaması. Projesi ve tasarımı 1970'lerin ortalarına aitse de, uygulanması 1979'u bulmuştur.
  • 1960'ların ve 1970'lerin modernist mimarlığı, özellikle de Brutalist yapılar çirkin ve kaba olarak nitelendirilmiş, kullanılmayacak durumda olanlar yıkılmışıtr. Bu yıkımların arkasında, postmodernist söylemin modernizme yönelik saldırıları da vardır. Bu resimde, Londra'daki Robin Hood Gardens'ın 2017'deki yıkımı görülüyor.
  • ''The Complexity and Contradiction of Modern Architecture''1966
  • Robert Venturi'nin kitabı, mimarlığın karmaşıklığı ve çekilişlerine dikkat çekerek modernizmin bezeme düşmanlığına, düzen takıntısına ve rasyonelliğine karşı çıkar.
  • ''Learning from Las Vegas''1972
  • Robert Venturi, 1972'de eşi Denise Scott Brown ile ''Learning from Las Vegas'' kitabını yazmış. Las Vegas'ın bir plana bağlı olmadan oluşturulmuş olması nedeniyle modern şehir planlamasına tamamen ters düşmesi Venturi'nin ilgisini çekmiş.
  • Denise Scott Brown, Las Vegas'ta,1972
  • Robert Venturi, Las Vegas'ta 1972
  • ''Less is a Bore''
  • Mies van der Rohe'nin ''Less is more'' fikrine karşı Robert Venturi ''Less is a bore'' az sıkıcıdır, süsleme önemlidir fikrini ortaya atıyor.
  • Mies van der Rohe, 1886-1969, ''Less is more''
  • Robert Venturi, 1925-2018, ''Less is a bore''
  • İrrasyonel Tavır
  • Postmodernist mimarlık, modernist mimarlığın düzen ve rasyonalite ilkesine karşı çıkar. İrrasyonel, düzensiz ve akışın dışında, beklenmedik ve alışılmadık düzenlemeler önerir.
  • Geçmişten alıntılar
  • Modernist mimarlığın önerdiği rasyonel ilkeler bütünü karşısında postmodern mimarlık geçmiş üsluplardan alıntılar yapar ve onları beklenmedik biçimlerde kullanır. Manhattan'da bulunan ve Philip Johnson'ın tasarladığı 550 Madison Avenue, alışılmadık biçimde sonlanan üst alınlığıyla modernist mimarlıktaki kırılmayı temsil eder. Bu resimde Johnson, yapısının maketiyle birlikte poz veriyor.
  • Tarihselcilik
  • Postmodernist mimarlık, tarihi ve tarihsel olanı önemser - suni bir biçimde olsa da, onu yeniden yaratır. Charles Moore'un New Orleans kenti için tasarladığı Piazza d'Italia, bu çabanın bir sonucudur.
  • Sütunun geri dönüşü
  • Ricardo Boffil'in tasarladığı Escapes d'Abraxas'ın üçgen alınlıklı ve sütunlu kapılarından biri; Noisy-le-Grand, 1983
  • İroni
  • Kimi postmodernist mimarlar, Antik Çağ'ın mimari anlatılarını doğrudan doğruya günümüzün topografyasına uyarlarlar. Böylelikle, tarihsellik anlayışını sorgulayan, ironik bir tavır sergilemiş olurlar. Ricardo Bofil tarafından tasarlanan, Montpellier kentinin Antigone mahallesi buna örnektir.
  • Melezleme
  •  Gelenek dışı kalmış, modernist aklın kabul etmeyeceği ve irrasyonel olarak değerlendirebilecği mimarlık formlarının melezlenmesi, postmodernist mimarlığın bir başka özelliğidir. Philippe Starek, Alessandro Mendini ve Coop Himmelblau tarafından tasarlanıp 1994'te tamamlanan Groninger Museum bunlardandır.
  • Asimetri
  • Postmodernist mimarlık, modernist mimarlığın anlatısını tekrarlarken, onun temel bileşenlerinden birinde önemli bir değişklik yaparak, onun sistemli yapısını bozabilir. Robert Venturi'nin tasarladığı  Vanna Venturi House, 1959-1964, mimarın Uluslararası Üslup takipçilerince önem verilen denge ve simetri unsurunu ortadan kaldırdığı örneklerdendir.
  • Parçalama / Parçalı Olma
  • Wexner Center for Arts, Ohio'dadır ve Peter Eisenman tarafından tasarlanmıştır.1989
  • Kitsch
  • Michael Graves'in 1990 yılında tasarladığı Swan and Dolphin Hotels, Florida'dadır. Postmodern mimarlık ''kitsch'' ürünü veya zevksiz olarak adlandırılabilecek unsurları bir araya getirmekten hoşlanır.
  • Renk
  • Uluslararası Üslup ve Brutalist mimarlığın aksine, postmodernist mimarlıkta renk de önem kazanır; binaların cephelerinde veya iç mekanlarında parlak renklerin kullanıldığı görülür. Bu resimde görülen yapı Stutgart'ın Neue Staatsgalerie'sidir ve 1979-1984 yılları arasında James Stirling tarafından tasarlanmıştır.
  • Mizah
  • Frank Gehry'nin Los Angeles'ta bulunan binası Chiat/Day Building, 1991-2001, genellikle ''Binoculars Building'' adıyla bilinir. Yapının ön cephesine eklenmiş olan dev dürbün heykeli Claes Oldenburg ve Coosje van Bruggen'in ortak çalışmasıdır.
  • The Guild House,1960-1963
  • Robert Venturi'nin en erken tarihli çalışmalarından olan bu Philadelphia yapısı, modernizmin toplu konut olgusunu ele alışıyla alay eder. Venturi'ye göre yapı, ''20.yüzyılın mimarlık formlarıyla, bayağı ticari kaygıları birleştirir''
  • Yapının ana cephesi, klasik dönemin üçgen alınlıklı ve simetrik binalarını bayağı bir biçimde taklit eder.
  • Berliner Philarmonie, 1960-1963
  • Savaş öncesinin modernist mimarlarından Hans Scharoun tarafından tasarlanan bu bina, postmodern mimarlık fikrinin erken evrelerinde ortaya çıkmıştır.
  • Konser salonunun içi, bu tip bir yapı için alışılmadık ölçüde orantısız ve asimetriktir.
  • Piazza d'Italia, 1978
  • Charles Moore'un Perez Architects firmasıyla birlikte tasarladığı bu kent meydanı, ABD'nin New Orleans kentindedir.
  • Piazza d'Italia fikrinin arkasında, New Orleans'ın kalabalık İtalyan cemaatinin görünürlük arzusu vardır.
  • İtalyan heykeltraş Francesco Vezzoli'nin İtalyan sinema oyuncusu Sophia Loren'i tasvir ettiği heykeli, 2011 senesinde Piazza d'Italia'ya taşınmış ve bir süre burada teşhir edilmiştir.
  • Giorgio de Chirico'nun 1940'ların sonlarında başlayıp, 1950'ler boyunca devam ettiği ''Piazza d'Italia'' serisi, Moore'un tasarımı için bir ilham kaynağı olmuş olabilir. Soldaki resimlerden üstteki 1953; alttaki ise 1959 tarihlidir.
  • Arenes de Picasso, 1981-1985
  • Manuel Nuriez Yanowsky'nin tasarladığı bu toplu konut uygulaması, postmodernist mimarlığın gözde çağında, modernizmi kasıtlı olarak kullanışıyla ironik bir biçimde postmoderndir.
  • Kompleks Arenes de Picasso, Paris yakınlarındaki Noisy-le-Grand banliyösündedir.
  • 550 Madison Avenue, 1984
  • Philip Johnson ve John Burgee tarafından tasarlanan bu bina, özellikle beklenmedik şekilde klasisit bir süsleme unsuruyla tamamlanan üst örtüsüyle tartışma yaratmıştır.
  • Yapının kemerli giriş kapısı, ilhamını Antik Çağ mimarlığından almıştır. Bu durum artık kemerin strüktürel işlevine ihtiyaç duyulmayan bir çağda; kemeri salt estetkik bir form olarak kullanma arzusuyla ilgilidir.
  • Pyramide du Louvre, 1989
  • Çinli mimar I.M. Pei tarafından, Palais du Louvre'un orta alanında inş edilmiştir.
  • Cumhurbaşkanı François Mitterand'ın 20 Mart 1989'da cam piramidin açılışı yapmıştır.
  • Harold Washington Library, 1991
  • Chicago'da inşa edilecek büyük bir kent kütüphanesinin birimlerinden olan bu yapı için farklı projeler arasından Hammond, Beeby & Babka'nın tasarımı seçilip uygulanmıştır.
  • Yapının her unsuru, farklı bir mimarlık geleneğine gönderme yapmaktadır. Bu durum, postmodernizmin kültürel çoğulculuğu önemseyen söylemine de uygundur.
  • M2 Building, 1991
  • Kengo Kuma'nın tasarladığı bina, Tokyo kentindedir.
  • M2 Building'in en çok tartışılan kısmı, ters dönmüş duran dev Korint sütunudur.
  • Denver Public Library, 1995
  • Michael Graves'in Colarado eyaletine bağlı Denver kentinde inşa ettiği bu yapı, daha eski bir bina olan kütüphaneye ek olarak düşünülmüştür.
  • Denver Public Library'nin kulesi, Chrysler Building'e bir göndermedir. Onu basitleştirerek yeniden yorumlar.
  • Ebrac el-Beyt, 2011
  • Mekke'de bulunan yapının tasarım ve uygulaması SL Rasch Gmbh ve Dar Al-Handasah adlı firmalara aittir.
  • Ebrac el-Beyt'in bulunduğu Bülbül Tepesi'nde 18. asırdan kalma bir Osmanlı yapısı olan Ecyad Kalesi bulunmaktaydı. Kale, 2002'de yok edilmiştir.
  • Yedi Gökdelenden oluşan kompleksin içinde otel, konut, alışveriş merkezi, lokanta, otopark gibi birimler bulunur.
9. BÖLÜM ( 29 Mayıs 2019 )
  • Dekonstrüktivizm
  • Jacques Derrida, 1930-2004
  • Derrida, şahsına münhasır bir dil felsefesi üzerine kurduğu Dekonstrüktivist düşünceyle 1960'ların sonrasında çağdaş düşünceyi en çok etkileyen düşünürlerden biri olsa da, yazdıklarını anlayanların sayısı azdır.
  • Derrida'nın 1967 senesinde çıkan üç kitabı, önce Avrupa'da ardından ABD'de felsefe ve edebiyat çevrelerinde ses getirir. Bunlar ''De la Grammatologie'', ''La Voix et le phenomene'' ve ''L'ecriture et la difference''adını taşıyan kitaplarıdır. Derrida, bu kitaplarında fenomenoloji, dilbilim ve psikanalizi değerlendirir.
  • Derrida, nesneyi bozup parçalarına ayırma ve sonra yeniden birleştirme işlemini dile uygular-dolayısıyla hem edebi metinler, hem felsefi metinler parçalanıp yeniden bir araya getirilme imkanlarının ışığına defalarca yeniden yorumlanabilirler. Bu yaklaşım, edebiyat ve felsefe haricinde sinemayı da etkilemiştir.
  • Oppositions, 1973-1984
  • New York merkezli The Institute for Architecture & Urban Studies tarafından, Massachusetts Institute of Technology'nin (MIT) desteğiyle çıkan bu dergi, modernist mimarlık karşıtı yazarların toplandığı bir odaktır.
  • Peter Eisenman,1932
  • Eisenman tıpkı post-modernistler gibi modernist mimarlığa bir karşı çıkış önerir. Bunu yaparken, fenomenlerin oluşturduğu dünyayı tamamen parçalayıp bir araya getirme yöntemini uygular.
  • House IV, 1972-1975
  • Eisenman'ın tasarladığı ikinci yapı olan bu ev, Suzanne Frank tarafından sipariş edilmiştir. İnşaat 3 sene sürmüş, sonrasında Frank çifti evi 1987'de yeniden inşa ettirmek zorunda kalmışlardır.
  • House VI'in içinden iki manzara. Eisenman'ın tasarımı, iç mekanda kendine özgü problemler doğurmuştur.
  • Eisenman'ın House VI'i anlatan kitabı ''House of Cards'' 1987'de; mülk sahibi Suzanne Frank'in, Eisenman'a cevap niteliği taşıyan ''Peter Eisenman's House VI: The Client's Response'' adlı kitap ise 1994'te yayınlanmıştır.
  • Konstrüktivizm'in Etkisi
  • Vladimir Tatlin'in ''karşı rölyef'' adını verdiği Konstrüktivist heykeller, Dekonstrüktivist mimarlığın ilham kaynaklarındandır. Madeni plaka, bakır, ahşap ve madeni teller; 71 cm x 118 cm, St. Petersburg Müzesi
  • El Lissitzky ''Proun Vraşçeniya'', 1919-1920
  • Parçalanmış Geometri
  • Postmodernist mimarlığın vurgusu süsleme üzerineyse; dekonstrüktivist mimarlığınki de geometri üzerinedir - farklı ve bir araya gelmeyeceği düşünülen geometrik formların birlikteliği üzerinedir. Bu birlikteliğin bir örneği, bu resimde görülen Tel Aviv Museum of Art'tır - S.P. Cohen'in 2011'de tamamladığı bu yapı, İsrail'dedir.
  • Biçimsel Bozulma
  • Neredeyse tüm dekonstrüktivist mimarlık ürünleri, biçimsel bozulma üzerine kurulmuştur. Zaha Hadid'in Expo 2008 için İspanya'nın Zaragoza kentinde inşa ettiği  Pabellon Puente, bu bozulmanın izlenebileceği örneklerden birisidir.
  • Öngörülemezlik
  • Rem Koolhaas'ın 2004'te tamamladığı Seattle Central Library, dekonstrüktivist mimarlığın önemsediği bir öğeyi, öngörülemezliği vurgular.
  • Kontrollü Kaos
  • Los Angeles'ta bulunan ve Frank Gehry'nin tasarladığı Walt Disney Concert Hall, 2003, dekonstrüktivist mimarların çok sevdiği ''Kontrollü Kaos'' ilkesinin bir örneğidir. Modernist mimarlığın öngördüğü rasyonel dizgeden kurtulmuş olan dekonstrüktivist yapı, kendi içsel kaosunu devam ettirmektedir - belirli bir denetim altında elbette
  • Bilgisayar Destekli Tasarımın Etkisi
  • Frank Gehry'nin tasarladığı ve 2004'te açılan Stata Center, Massachusetts Institute of Technology'nin bünyesindeki araştırma birimlerinden birisidir.
  • Zaha Hadid'in Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de inşa ettiği Heydar Aliyev Kültür Merkezi'nin mimar tarafından hazırlanmış çizimleri ve 2012'de tamamlanan binası.
  • Parc de la Villette, 1987
  • Paris'in başlıca kültür parkı olarak düşünülen bu yapının bünyesinde müzeler, konser salonları, tiyatrolar bulunur.
  • Parc de la Villette'in bulunduğu alanda, 1867'de III. Napoleon'un emriyle inşa edilmiş olan mezbahaneler bulunuyordu. Bunlar 1974'te başka yere taşınmış ve 1982'de kültür parkı mimari yarışmasını kazanan İsviçreli mimar Bernard Tschumi, mezbahadan boşalan alana kendi projesini uygulamaya başlamıştır.
  • Tschumi, parkın muhtelif yerlerine 35 adet ''follie'' yerleştirir. Hem biçimlerinin, hem işlevlerinin belirsizliği, onların postmodern mimarlığın hedeflerinden farklı bir edimle kullanıldığı hissini uyandırır.
  • Parc de la Villete'ten çeşitli ''follie'' örnekler. Tabela ve yol işaretlerinin bulunmadığı parkta, bunlar kimi zaman yol gösterici nitelik taşımaktadırlar.
  • Adrien Fainsilber ile Gerard Chamayou'nun birlikte tasarladığı La Geode, Jeodezik bir kubbeden oluşur ve içinde devasa bir sinema salonu barındırır.
  • Philarmonie de Paris 
  • Jean Nouvel tarafından tasarlanmıştır.
  • Philarmonie II adıyla da bilinen ikinci bir konser salonu, 1995 senesinde açılmıştır. Büyük bir kütüphanesi, müzesi ve sergi salonları bulunan bu yapının mimarı Christian Portzampare'tır.
  • Deconstructivist Architecture, 1998
  • MoMA'da 1988'in yaz mevsiminde düzenlenen serginin küratörleri Philip Johnson ile Mark Wigley'dir.
  • Daniel Libeskind'in ''City Edge'' adlı işinin modeli
  • Sergisde Rus Konstrüktivist sanatçılarına ait bazı çalışmalar da ''Avant-Garde Russian Work, 1913-1933'' başlığı altında sergilenmiştir.
  • Wexner Center of Arts, 1989
  • Peter Eisenman'ın gerçekleştirdiği bu yapı, dekonstrüktivist mimarlığın parçalama ve yeniden birleştirme ilkesinin ilk uygulandığı yapılardandır.
  • Wexner Center of Arts işlevsellikten uzak olduğu gerekçesiyle kimi zaman eleştirilmiştir.
  • Vitra Design Museum, 1989
  • Gehry, yapının çatısını ve bazı duvarlarını titanyum ile çinko alaşımı bir maddeden üretilmiş levhalarla örtmüş; dış cepheleri ise beyaz sıvayla kapatmıştır. Beyaz sıva kullanımının, Gehry'nin Le Corbusier'nin Ronchamp'da inşa ettiği Notre-Dame du Haut'ya bir gönderme olduğu düşünülür.
  • Eğrisel formların ve biçimsel bozulmaların gözlemlendiği yapı, bazı mimarlık tarihçileri tarafından ''heykelsi'' olarak nitelendirilmiştir.
  • Müzede Charles Eames & Ray Eames ikilisinden başlayarak Aalvar Alto, Jean Prouve, Michael Thonet gibi tasarımcıların elinden çıkmış muhtelif ürünlere yer verilmektedir.
  • Weisman Art Museum, 1993
  • Frank Gehry'nin tasarladığı bu yapı, Minnesota'dadır. Kentin zengin sanatseveri Frederick Weisman tarafından kurulmuş, 1993'te Gehry'nin tasarladığı binaya taşınmıştır.
  • Yan yana yerleştirilen düzleştirilmiş çelik levhalar, yapının dış örgüsünü belirleyen başlıca ögedir.
  • Guggenheim Bilbao, 1997
  • İspanya'daki Bask bölgesinin merkezi olan Bilbao'da inşa edilen bu bina, Gehry'nin en çok bilinen eserleri arasındadır. Hem İspanya'nın hem de Avrupa'nın en büyük müzelerindendir.
  • Müzenin mimarı Frank Gehry, yapıyı tam da öngörülen süre içinde ve öngörülen bütçeyi aşmadan tamamlamıştır. Bu bakımdan bu bina, modern dönem yapıları arasında kendine has biryere sahiptir.
  • Louise Bourgeois'nın ünlü ''Maman'' heykelinin bir kopyası, müzenin bahçesinde bulunmaktadır.
  • Müzenin iç mekanları çokça eleştirilmiş, uzamın derinliği üst örtünün yüksekliğiyle birlikte, duvarların büyüklüğünün abartılı boyutlara bırakıldığı vurgulanmıştır.
  • Duvar boyutlarıyla, teşhir edilen eserlerin boyutları arasında ciddi orantısızlıklar olduğu da bir başka eleştiri konusudur - Georges Braque'ın resimlerinin sergilendiği kısım bu eleştirilerin yoğunlaştığı bölümlerdendir.
  • Cidade da Cultura di Galicia, 1999
  • Peter Eisenman'ın başında bulunduğu bir topluluk tarafından tasarlanmaya başlamış olan bu kompleks, İspanya'nın Santiago de Compostela kenti yakınlarındadır.
  • Çok sayıda kültür yapısından oluşan bir büyük kompleks olarak tahayyül edilen yapının bütçesi, öngörülenin iki katına çıkmış ve tamamlanan bölümler de beklenildiği kadar ilgi çekmemiştir. Bu sebeble komplekse ilave edilmesi planlanan bazı bölümlerin inşası durdurulmuştur.
  • Jüdisches Museum Berlin,1999
  • Daniel Libeskind'in tasarladığı bu müze, 1980'lerle birlikte Berlin'deki Yahudi yaşantısını geçmişini su yüzüne çıkarmaya yönelik çabaların bir sonucudur.
  • Müze, ilk olarak 1933 yılında faaliyete geçmiştir; ancak açılmasından birkaç sene sonra, Nazi iktidarının ağırlaşan baskısı ve ''Kristallnacht'' olayının ardından yağmalanmış ve kapanmak zorunda kalmıştır.
  • Libeskind'in tasarladığı binanın dış cephesindeki çatlakların sembolik bir anlamı vardır: Berlin'deki Yahudi yaşantısının yokluğunun yarattığı yas ve kayıp hissi
  • Menashe Kadishman'ın ''Shalekhet'' adlı çalışması, müzede sürekli sergilenen bir iştir.
  • Holocaust Memorial, 2017
  • Ottowa'da bulunan Holocaust Memorial, Libeskind'in Magen David öğesini parçalara ayırıp yeniden kullandığı bir diğer tasarımdır.
  • Anıtın havadan görünümü, biçim bozulmasına uğramış bir Magen David'i andırmaktadır.
  • Boş, ham beton duvarlar doğrudan Brutalist mimarlığa bir gönderme olarak düşünülebilir.

7 Haziran 2019 Cuma

Görsel Kültür ( Final )



5. BÖLÜM ( 9 Nisan 2019 )

  • Roland Barthes, La chambre claire note sur la photographie, Camera Lucida
  • Fotoğrafta varolan bilgilerimizle fotoğrafa baktığımızda fotoğrafçının niyetleri ile de örtüşen bir imge görürsek o anlamı çıkarırsak bu ona göre studium'dur. Punctum ise iki farklı şekilde oluyor. Birincisi bir detaydır. Fotoğrafta karşımıza çıkan bir detaydır o detayda çok fazla neden olduğunu rasyonel biçimde neden o detayın dikkatinizi çektiğinide açıklayamadığımız hesaplayamadığımız bir detaydır. Bir anda içgüdüsel olarak belki de bilmeden yöneliriz o detaya ya da fotoğrafta bir yaralama yani fotoğraf kişiyi yaralar. Kişiyi etkiler fotoğraf adeta kişiye uzanır, sarsar kişiyi o yüzden aşık olma düzeyindedir der onun için.
  • Studium daha akışkan gibi daha sakin. Punctum sarsıyor. Punctum da geride bir hikaye yazıyoruz.
  • Bir ev gösteriyor. Bu benim olmak istediğim yer diyor. Fotoğrafın serüvenle ilişkisini kuruyor. Roland Barthes kitabının 34. sayfasında  ''Bu asık yüzlü çölde ansızın bir fotoğraf bana doğru uzanır. Beni canlandırır ben de onu canlandırırım. O zaman onun varolmasını sağlayan çekiciliği böyle adlandırmalıyız değil canlandırmalıyız. Fotoğrafın hiçbiri kendi canlandırılmış gibi değildir. Canlı gibi fotoğraflara inanmam. Ama beni canlandıran her sezgiyi yaratan da budur.'' Beni canlandırması şu anlama geliyor. Hem düşünce anlamında. Dolayısıyla studium söz konusu olduğunda bakan izleyici edilgen, Punctum da ise bir etki tepki meselesi oluyor. Bakan bakılana dönüşüyor. Bir anlamda diyalog kurmuş oluyor. Dolayısıyla serüven fikrini çok güzel anlatmış. Bu asık yüzlü çöl dediği dünyanın hali, sayfa 35 sonlarında örneğin sanat tarihinde bakmayı öğreniyoruz bunun dışında bakabilmek fotoğrafa öyle bakıyor. Fotoğraftan koca bir öznel ağaç çıkarabilmiş mi? Materyal öznel, fiziksel, kimyasal, optik olarak incelenmesini gerektiren, bölgesel öznel tarihten ve toplum bilim den gelir. Bunların dışında olan bütün bu eğitimin, yerleşmiş bilginin dışında bir okuma dolayısıyla estetikden ve eleştiriden, sanat eleştirisinden yoruma kayıyoruz. Çünkü etki tepki meselesi varsa seni hiç etkilemezken bir başkasını etkiliyor. Dolayısıyla kesin bir yargı olarak sanat eleştirisi değil de yoruma açık görsel imgeler var karşımızda. Görsel kültür çalışmalarında yorumlama önemlidir. Görsel kültür akademik alanında ötesine uzanıyor. Bilinmeyen çerçevenin içinde olmayanıda, düşünmek çok önemli, metinde de düşünen göz diyor. Meraklı göz önemlidir demiştik.
  • ''Görmek için aslında gözünü çevirir fotoğrafa''der. Görmek, bakmak çok da orada olan karşında olan birşey olmayabilir. ''Kuşkusuz ben çok tutucu bir yolda fotoğraftan koca bir öznel ağ çıkarabilmiştim. Materyal öznel fotoğrafın fiziksel, kimyasal, optik olarak incelenmesini gerektiren bölgesel öznel örneğin estetikten, tarihten, toplum bilimden gelen ama tam fotoğrafın genel anlamda özüne ulaşacakken yolumu değiştirdim''
  • Akıl ile duyguyu ayırmıyor. Öznelliği kendi subjektij okuması dolayısıyla fotoğrafa içkin olması önemlidir. Optik gerçekçilik giriyor baktığını düzeltmiyor.
  • Fotoğraf 1859'da salon sergileri tarafından kabul ediliyor. 1863 yılında fransız hukuk'u bazı fotoğrafların sanat olduğunu kabul etmiş.
  • Roland Barthes'ın düşündüğü gerçeklik etkisi. Gazete fotoğrafçılığı, Nikaragua daki çatışmada Barthesîn ilgisini çeken sayfa 38 aynı dünyaya ait olmadığı için heterojen olan iki süreksiz elemanın birlikte var olması onu etkileyen nokta, heterojenlik dolayısıyla çoğulluk, tekil fotoğraflara inanmam der. Baktığında mesajı veren fotoğraflardır tekil fotoğraflar örneğin pornografik fotoğraflar amaç seksi satmaktır. Erotik fotoğraflar bizi çerçevenin dışına yönlendirir. Hiçbirşey göstermeyebilir ama onunla birlikte birşey söyler bize.
  • Roland Barthes ben çatışmayı görmeyeceğim rahibelere bakacağım diyor. Yine Nikaragua da
  • Studium da açıkça bir uzantıya bilgi ve


8. BÖLÜM ( 9 Nisan 2019 )
  • Performatif
  • Performatif ilk olarak J.L.Austin tarafından dilbilim alanında geliştiriliyor. Onun ardından önemli bir teorisyen Judith Butler onun o kavramını toplumsal alanda ırksal kimlik bağlamında daha geliştiriyor. Toplumsal alana açıyor. Performatif kavramı toplumsal sözleşme ile ilgili evlilikte o toplumsal sözleşmelerden birisi
  • Austin 1955 yılında Harvard Üniversitesinde dersler veriyor. Bu dersler 1962 yılında bir kitaba dönüşüyor. Metis yayınlarından Söylemek ve Yapmak isimli kitap
  • Austin speech-act (söz edimi) üzerinde duruyor. Dilin en önemli özelliklerinden bir tanesi konuşma aslında konuşmanın bir eylemde bulunma hali var. Austin; Toplumsal yaşamda dil bağlamında iki tür konuşma edinimi var. diyor. Bunlardan bir tanesi saptayıcıdır. Evet ya da hayır olarak yanıtını vereceğiniz cümlelerdir. Mesala dünya yuvarlaktır dediğimiz zaman doğru bir önerme olarak düşünerek bunun saptayıcı, dünya düzdür dediğimizde hayır değildir ama bu da bir saptayıcıdır. Saptanabilecek bir gerçeklik ya da değil. Diğerine ise Performatif bu da to perform dan türkçesi icra etmekten geliyor. Yani konuşmanın aynı zamanda bir eylemde bulunmak durumu. Dünya üzerinde bir etki bırakma durumu bu da performatif kelimesi ile anlatılır. Bir eylem yaptığınız zaman bir şeyi icra etmiş oluyoruz. Örneğin; Bu gemi Queen Elizabeth olarak isimlendiriliyor. Çünkü gemi artık belli bir ismi var. Onu dünya üzerinde belli bir yere yerleştimiş oluyoruz. Bebek doğduğunda bir isim verilir. Toplumsal sahnede özne yerini alır. İktidar ile özne arasındaki ilişkiden bahsediyor. Performatif kavramı. Başka örneklerde Seninle bahse girerimki yarın yağmu yağacak. Bahse girme var. Saatimi erkek kardeşime miras bırakıyorum. Miras bırakma bir edimdir diyor. Nikah kıyılırken söylenen evet kabul ediyorum sözü dolayısıyla bir kimliğe sahip olmaları. Bir karı koca. Toplumsal sözleşme ile doğrudan ilişkili olduğunu söyler performatif kavramının. Bir iktidar vardır. Eğer sizin o kanuda bir yetkiniz varsa bir etki üretebilirsiniz. Eğer yetkiye sahip değilseniz o etkiyi üretmeniz mümkün değildir. Örneği ben bu gemiyi Queen Elizabeth olarak isimlendiriyorum dediğinizde size ona göre bir statü verilmiş olması gerekir. Otoriteye sahip olmak gerekir. Dolayısıyla iktidar ile doğrudan bir ilişkisi vardır. Toplumsal bir sözleşmedir. Nesneleride aynı zamanda özneleride bağlar. Devletin memuru nikah kıyabiliyor bunun sonucunda evlilik cüzdanı veriliyor. Eğer işler yolunda gitmezse boşanmak içinde devlete gitmeniz gerekiyor. Kendi başınıza karar vereceğiniz bir durum haline gelmiyor. Bir toplumsal sözleşme var. Belli kuralları belli normları var. Austin buradan yola çıkarak Performatif sözlerin bazı durumlarda başarısız bazı durumlarda başarılı olduğundan yola çıkar. Eğer benim yetkim yoksa o gemiyi Queen Elizabeth olarak isimlendiriyorsam istediğim kadar  uğraşssamda etki üretemiyorsam. Benim dediğim olamıyorsa dolayısıyla başarısız bir söz edimi olacak. Onu da kendi tabiriyle mutsuz söz edimi olarak adlandırıyor. Eğer başarılı ise mutlu başarısız ise mutsuz söz edimi olarak adlandırıyor. Ya da bir kişi ayağınıza basıyor ayağınıza basan kişi üzgünüm diyen kişi bunu içten söylüyorsa sözünde alay ya da yalan yoksa bu performatif bir mutlu söz diğer şekilde mutsuz bir söz olacak. Konuşan özne ile onun statüsü durumu dışında ne düşündüğü, ne hissettiği, neye niyetlendiği arasında bir ahenk bir uyum varsa o söz mutlu o söz başarılı onun dışında ise o söz başarılı değildir. Toplumsal da en iyi örneklerden birisi hakim karar duruşmada onun ağzından çıktıktan sonra onun dönüşü yoktur. Oradaki yetki hakimdedir. Bu tür evlilik, isimlendirme, bahse girme, söz verme, evlenme gibi sözle ifade edilen belli fiillerin aynı zamanda birşey yapmak anlamına geldiği, icra etmek üzerinden işliyor. Hakim suçlu buluduğunda o kişinin hapse girmesi gerçekleşiyor. Toplum nezdinde de bir suçlu olarak adlediliyor. Dolayısıyla performatif edinimler otoriter, yetkili, geçerli konuşma formlarıdır. O anlamda iktidar ile doğrudan ilişkisi olduğunu söylüyor. İktidarın elindeki o gücün söylem olarak eylemde bulunduğu bir alandan söz ediyoruz. Şu önemli söylemden önce yani söz ediniminden önce bir özne yoktur aslında öznenin varlığının üretimi söylem ile birlikte gerçekleşir. Söylemin doğrudan öznenin üretilmesine neden olması önemlidir. Bu bağlamda Austin'in dilbilimsel kuramını Judith Butler genişletiyor.
  • Kutluğ Ataman işlerinde melodramatik, sahnelemenin örnekleri, yeşilçam filmlerine göndermeler yapıyor. Konuşan bir özne var çalışmalarında. Konuşan özneler kendi kendilerini üretirler. Toplumsal öznel alana işaret eder konuşmalar. Örneğin; kamera önünde kendi kendilerini tam icra etme durumu vardır. Kendi kendilerini sahnelerler. Buradan yola çıkan iki kavram melodram ve performatif . Nermin hoca düğün fotoğraflarını toparlıyor. Doğrudan stüdyo, daha profesyonel fotoğrafçılardan temin ediyor. Gelinlik damatlık fotoğraflarını çekiyor. Bir duvarda kolaj biçiminde bir araya getiriyor. Bu sergide Kutluğ Ataman'ın videoları oynuyor. Bir icra sözkonusudur. O sırada bu fotoğraflar eşliğinde bizim ne kadar farklı kimliklerimiz olduğu. Çoklu bir topografya farklı kimliklerin bir araya geldiği farklı algıların olduğu.
  • Austin'ın söylediği toplumsal sözleşmeyi düğün fotoğraflarının bizi nasıl gösterdiğini anlatan görüntüler. Söylemden önce özne yoktur demiştik. Bu şu anlama geliyor. Gelin ile damat tam sahneye çıkacaklar. Daha yeni isimleri verilmemiş ne zaman ki imzalar atılıyor. Kırmızı cüzdan alınıyor. Artık bir toplumsal yaşamdan diğer toplumsal yaşama geçen. Biz bunu bir çok toplumsal sahneye uyarlıyoruz. Örneğin; mezuniyet onun da performatif bir yanı var. Aslında performatif'in sözedimi olarak toplumsal yaşamda önemi öznelerin bir toplumsal sahneden diğerine. Ya da bir toplumsal yaşamdan diğerine geçişini mümkün kılan bir takım söylemler. Dolayısıyla öznenin üretiminde
  • Austin ne de Judith Butler performans olarak düşünmez çünkü performans bir gösteri sanatıdır. Bunlar toplumsal düzenin inşası olarak bakıyorlar. Sanatsal amaçla kullanmıyorlar kelimeyi.
  • Judith Butler, Austin'in şu görüşünden ele alıyor. Bir gücü var bir iktidarı var speech-act dediğimiz. Bunu da özellikle bu iktidarı Foucoult'dan yola çıkarak kimliğin, kurguların ya da söylemlerin, pratiklerin temeli değil etkileri olduğunu öne sürer. Kimlik kurguların, söylemlerin ya da pratiklerin temeli değil etkileridir. Toplumsal cinsiyet ile ırksal kimlik arasındaki ilişkiyi açıklamak içinde özellikle performatif kavramını geliştirir. Feminist kuram anlamında çok önemlidir Judith Butler'ın görüşleri onu da varoluş felsefeci Sartre'ın arkadaşı Simone de beauvoir'e dayanır. Kişi kadın olarak doğmaz fakat kadın haline gelir kadın olur. Kadınlığın doğal yapılan bir şey olduğunu söylüyor. Performans anlamında şöyle kullanabiliriz. Biz aslında kimliğimizi giyiniyoruz bir şekilde yani kimliğimizi giyinerek oluyoruz. Bir anlamda kimlik öyleymiş gibi yapılarak da taklit ederek. Taklit etme durumu Judith Butler'da çok temeldir. Eğer taklitse tüm kimlikler mış gibi yapmaksa kimliği bir kıyafet gibi üzerimize giyinirsek asıl temel olan bu taklidi sorunsallaştırmak çünkü taklitse şuna geliyoruz. Ne kadın ne erkek bir özden bahsedemiyoruz. Kadın ve erkek olarak aslında biz hareketlerle edimlerle bize iktidar tarafından dayatılan norm olarak benimsenen bir takım hareketlerle edimlerle taklitle ben ben oluyorum. Dolayısıyla bu taklit aslında heteroseksüel normun temelinde yer alıyor. Yani kadın gibi davranmak erkek gibi davranmak bunlar iki kategori olarak üretilmiş. Fakat bunların toplumsal anlamda gerçekliğinin olması gerekir. Yani kişiler kadın ve erkek tanımı ve onun dışına çıkan kimliklerde aynı şekilde gerçek ve orada varlar. Doğal değildir toplumsal yaşam kişi üretiliyor heteroseksüel düzenin bir parçası olarak kadın ve erkek belirleniyor. Her ikisi birbiri içine giremiyor. Farklı kategoriler olarak kalıyorlar. Asimetrik ilişki ondan kaynaklanıyor. Bir de bunun dışında kalan bedenler var. Butler'ın dert ettiği o bu kategorilere giremeyecek kimliklerdir. Yani heteroseksüel normu rahatsız edecek kimliklerdir. İktidar tarafından dert olan bedenler var. Ama aslında bize en temel biçimde bize kadınlığın ve erkekliğin taklit etmeye dayandığı göstermesi açısından önemli. Judith Butler'ın verdiği örnek de önemlidir. Drag Queen'lerin kendi olma hali kostümleri kıyafetleri ile sergileme. Aslında nasıl takite dayandığı bazı Drag Queen'lerin o taklit yapma özelliği ile heteroseksüel normuda rahatsız ettiğini söyler. Mesala Türkiye'den Huysuz Virjin kimliklerle oynar. İzleyicilerle atışmasında o var.