7 Haziran 2019 Cuma

Görsel Kültür ( Final )



5. BÖLÜM ( 9 Nisan 2019 )

  • Roland Barthes, La chambre claire note sur la photographie, Camera Lucida
  • Fotoğrafta varolan bilgilerimizle fotoğrafa baktığımızda fotoğrafçının niyetleri ile de örtüşen bir imge görürsek o anlamı çıkarırsak bu ona göre studium'dur. Punctum ise iki farklı şekilde oluyor. Birincisi bir detaydır. Fotoğrafta karşımıza çıkan bir detaydır o detayda çok fazla neden olduğunu rasyonel biçimde neden o detayın dikkatinizi çektiğinide açıklayamadığımız hesaplayamadığımız bir detaydır. Bir anda içgüdüsel olarak belki de bilmeden yöneliriz o detaya ya da fotoğrafta bir yaralama yani fotoğraf kişiyi yaralar. Kişiyi etkiler fotoğraf adeta kişiye uzanır, sarsar kişiyi o yüzden aşık olma düzeyindedir der onun için.
  • Studium daha akışkan gibi daha sakin. Punctum sarsıyor. Punctum da geride bir hikaye yazıyoruz.
  • Bir ev gösteriyor. Bu benim olmak istediğim yer diyor. Fotoğrafın serüvenle ilişkisini kuruyor. Roland Barthes kitabının 34. sayfasında  ''Bu asık yüzlü çölde ansızın bir fotoğraf bana doğru uzanır. Beni canlandırır ben de onu canlandırırım. O zaman onun varolmasını sağlayan çekiciliği böyle adlandırmalıyız değil canlandırmalıyız. Fotoğrafın hiçbiri kendi canlandırılmış gibi değildir. Canlı gibi fotoğraflara inanmam. Ama beni canlandıran her sezgiyi yaratan da budur.'' Beni canlandırması şu anlama geliyor. Hem düşünce anlamında. Dolayısıyla studium söz konusu olduğunda bakan izleyici edilgen, Punctum da ise bir etki tepki meselesi oluyor. Bakan bakılana dönüşüyor. Bir anlamda diyalog kurmuş oluyor. Dolayısıyla serüven fikrini çok güzel anlatmış. Bu asık yüzlü çöl dediği dünyanın hali, sayfa 35 sonlarında örneğin sanat tarihinde bakmayı öğreniyoruz bunun dışında bakabilmek fotoğrafa öyle bakıyor. Fotoğraftan koca bir öznel ağaç çıkarabilmiş mi? Materyal öznel, fiziksel, kimyasal, optik olarak incelenmesini gerektiren, bölgesel öznel tarihten ve toplum bilim den gelir. Bunların dışında olan bütün bu eğitimin, yerleşmiş bilginin dışında bir okuma dolayısıyla estetikden ve eleştiriden, sanat eleştirisinden yoruma kayıyoruz. Çünkü etki tepki meselesi varsa seni hiç etkilemezken bir başkasını etkiliyor. Dolayısıyla kesin bir yargı olarak sanat eleştirisi değil de yoruma açık görsel imgeler var karşımızda. Görsel kültür çalışmalarında yorumlama önemlidir. Görsel kültür akademik alanında ötesine uzanıyor. Bilinmeyen çerçevenin içinde olmayanıda, düşünmek çok önemli, metinde de düşünen göz diyor. Meraklı göz önemlidir demiştik.
  • ''Görmek için aslında gözünü çevirir fotoğrafa''der. Görmek, bakmak çok da orada olan karşında olan birşey olmayabilir. ''Kuşkusuz ben çok tutucu bir yolda fotoğraftan koca bir öznel ağ çıkarabilmiştim. Materyal öznel fotoğrafın fiziksel, kimyasal, optik olarak incelenmesini gerektiren bölgesel öznel örneğin estetikten, tarihten, toplum bilimden gelen ama tam fotoğrafın genel anlamda özüne ulaşacakken yolumu değiştirdim''
  • Akıl ile duyguyu ayırmıyor. Öznelliği kendi subjektij okuması dolayısıyla fotoğrafa içkin olması önemlidir. Optik gerçekçilik giriyor baktığını düzeltmiyor.
  • Fotoğraf 1859'da salon sergileri tarafından kabul ediliyor. 1863 yılında fransız hukuk'u bazı fotoğrafların sanat olduğunu kabul etmiş.
  • Roland Barthes'ın düşündüğü gerçeklik etkisi. Gazete fotoğrafçılığı, Nikaragua daki çatışmada Barthesîn ilgisini çeken sayfa 38 aynı dünyaya ait olmadığı için heterojen olan iki süreksiz elemanın birlikte var olması onu etkileyen nokta, heterojenlik dolayısıyla çoğulluk, tekil fotoğraflara inanmam der. Baktığında mesajı veren fotoğraflardır tekil fotoğraflar örneğin pornografik fotoğraflar amaç seksi satmaktır. Erotik fotoğraflar bizi çerçevenin dışına yönlendirir. Hiçbirşey göstermeyebilir ama onunla birlikte birşey söyler bize.
  • Roland Barthes ben çatışmayı görmeyeceğim rahibelere bakacağım diyor. Yine Nikaragua da
  • Studium da açıkça bir uzantıya bilgi ve


8. BÖLÜM ( 9 Nisan 2019 )
  • Performatif
  • Performatif ilk olarak J.L.Austin tarafından dilbilim alanında geliştiriliyor. Onun ardından önemli bir teorisyen Judith Butler onun o kavramını toplumsal alanda ırksal kimlik bağlamında daha geliştiriyor. Toplumsal alana açıyor. Performatif kavramı toplumsal sözleşme ile ilgili evlilikte o toplumsal sözleşmelerden birisi
  • Austin 1955 yılında Harvard Üniversitesinde dersler veriyor. Bu dersler 1962 yılında bir kitaba dönüşüyor. Metis yayınlarından Söylemek ve Yapmak isimli kitap
  • Austin speech-act (söz edimi) üzerinde duruyor. Dilin en önemli özelliklerinden bir tanesi konuşma aslında konuşmanın bir eylemde bulunma hali var. Austin; Toplumsal yaşamda dil bağlamında iki tür konuşma edinimi var. diyor. Bunlardan bir tanesi saptayıcıdır. Evet ya da hayır olarak yanıtını vereceğiniz cümlelerdir. Mesala dünya yuvarlaktır dediğimiz zaman doğru bir önerme olarak düşünerek bunun saptayıcı, dünya düzdür dediğimizde hayır değildir ama bu da bir saptayıcıdır. Saptanabilecek bir gerçeklik ya da değil. Diğerine ise Performatif bu da to perform dan türkçesi icra etmekten geliyor. Yani konuşmanın aynı zamanda bir eylemde bulunmak durumu. Dünya üzerinde bir etki bırakma durumu bu da performatif kelimesi ile anlatılır. Bir eylem yaptığınız zaman bir şeyi icra etmiş oluyoruz. Örneğin; Bu gemi Queen Elizabeth olarak isimlendiriliyor. Çünkü gemi artık belli bir ismi var. Onu dünya üzerinde belli bir yere yerleştimiş oluyoruz. Bebek doğduğunda bir isim verilir. Toplumsal sahnede özne yerini alır. İktidar ile özne arasındaki ilişkiden bahsediyor. Performatif kavramı. Başka örneklerde Seninle bahse girerimki yarın yağmu yağacak. Bahse girme var. Saatimi erkek kardeşime miras bırakıyorum. Miras bırakma bir edimdir diyor. Nikah kıyılırken söylenen evet kabul ediyorum sözü dolayısıyla bir kimliğe sahip olmaları. Bir karı koca. Toplumsal sözleşme ile doğrudan ilişkili olduğunu söyler performatif kavramının. Bir iktidar vardır. Eğer sizin o kanuda bir yetkiniz varsa bir etki üretebilirsiniz. Eğer yetkiye sahip değilseniz o etkiyi üretmeniz mümkün değildir. Örneği ben bu gemiyi Queen Elizabeth olarak isimlendiriyorum dediğinizde size ona göre bir statü verilmiş olması gerekir. Otoriteye sahip olmak gerekir. Dolayısıyla iktidar ile doğrudan bir ilişkisi vardır. Toplumsal bir sözleşmedir. Nesneleride aynı zamanda özneleride bağlar. Devletin memuru nikah kıyabiliyor bunun sonucunda evlilik cüzdanı veriliyor. Eğer işler yolunda gitmezse boşanmak içinde devlete gitmeniz gerekiyor. Kendi başınıza karar vereceğiniz bir durum haline gelmiyor. Bir toplumsal sözleşme var. Belli kuralları belli normları var. Austin buradan yola çıkarak Performatif sözlerin bazı durumlarda başarısız bazı durumlarda başarılı olduğundan yola çıkar. Eğer benim yetkim yoksa o gemiyi Queen Elizabeth olarak isimlendiriyorsam istediğim kadar  uğraşssamda etki üretemiyorsam. Benim dediğim olamıyorsa dolayısıyla başarısız bir söz edimi olacak. Onu da kendi tabiriyle mutsuz söz edimi olarak adlandırıyor. Eğer başarılı ise mutlu başarısız ise mutsuz söz edimi olarak adlandırıyor. Ya da bir kişi ayağınıza basıyor ayağınıza basan kişi üzgünüm diyen kişi bunu içten söylüyorsa sözünde alay ya da yalan yoksa bu performatif bir mutlu söz diğer şekilde mutsuz bir söz olacak. Konuşan özne ile onun statüsü durumu dışında ne düşündüğü, ne hissettiği, neye niyetlendiği arasında bir ahenk bir uyum varsa o söz mutlu o söz başarılı onun dışında ise o söz başarılı değildir. Toplumsal da en iyi örneklerden birisi hakim karar duruşmada onun ağzından çıktıktan sonra onun dönüşü yoktur. Oradaki yetki hakimdedir. Bu tür evlilik, isimlendirme, bahse girme, söz verme, evlenme gibi sözle ifade edilen belli fiillerin aynı zamanda birşey yapmak anlamına geldiği, icra etmek üzerinden işliyor. Hakim suçlu buluduğunda o kişinin hapse girmesi gerçekleşiyor. Toplum nezdinde de bir suçlu olarak adlediliyor. Dolayısıyla performatif edinimler otoriter, yetkili, geçerli konuşma formlarıdır. O anlamda iktidar ile doğrudan ilişkisi olduğunu söylüyor. İktidarın elindeki o gücün söylem olarak eylemde bulunduğu bir alandan söz ediyoruz. Şu önemli söylemden önce yani söz ediniminden önce bir özne yoktur aslında öznenin varlığının üretimi söylem ile birlikte gerçekleşir. Söylemin doğrudan öznenin üretilmesine neden olması önemlidir. Bu bağlamda Austin'in dilbilimsel kuramını Judith Butler genişletiyor.
  • Kutluğ Ataman işlerinde melodramatik, sahnelemenin örnekleri, yeşilçam filmlerine göndermeler yapıyor. Konuşan bir özne var çalışmalarında. Konuşan özneler kendi kendilerini üretirler. Toplumsal öznel alana işaret eder konuşmalar. Örneğin; kamera önünde kendi kendilerini tam icra etme durumu vardır. Kendi kendilerini sahnelerler. Buradan yola çıkan iki kavram melodram ve performatif . Nermin hoca düğün fotoğraflarını toparlıyor. Doğrudan stüdyo, daha profesyonel fotoğrafçılardan temin ediyor. Gelinlik damatlık fotoğraflarını çekiyor. Bir duvarda kolaj biçiminde bir araya getiriyor. Bu sergide Kutluğ Ataman'ın videoları oynuyor. Bir icra sözkonusudur. O sırada bu fotoğraflar eşliğinde bizim ne kadar farklı kimliklerimiz olduğu. Çoklu bir topografya farklı kimliklerin bir araya geldiği farklı algıların olduğu.
  • Austin'ın söylediği toplumsal sözleşmeyi düğün fotoğraflarının bizi nasıl gösterdiğini anlatan görüntüler. Söylemden önce özne yoktur demiştik. Bu şu anlama geliyor. Gelin ile damat tam sahneye çıkacaklar. Daha yeni isimleri verilmemiş ne zaman ki imzalar atılıyor. Kırmızı cüzdan alınıyor. Artık bir toplumsal yaşamdan diğer toplumsal yaşama geçen. Biz bunu bir çok toplumsal sahneye uyarlıyoruz. Örneğin; mezuniyet onun da performatif bir yanı var. Aslında performatif'in sözedimi olarak toplumsal yaşamda önemi öznelerin bir toplumsal sahneden diğerine. Ya da bir toplumsal yaşamdan diğerine geçişini mümkün kılan bir takım söylemler. Dolayısıyla öznenin üretiminde
  • Austin ne de Judith Butler performans olarak düşünmez çünkü performans bir gösteri sanatıdır. Bunlar toplumsal düzenin inşası olarak bakıyorlar. Sanatsal amaçla kullanmıyorlar kelimeyi.
  • Judith Butler, Austin'in şu görüşünden ele alıyor. Bir gücü var bir iktidarı var speech-act dediğimiz. Bunu da özellikle bu iktidarı Foucoult'dan yola çıkarak kimliğin, kurguların ya da söylemlerin, pratiklerin temeli değil etkileri olduğunu öne sürer. Kimlik kurguların, söylemlerin ya da pratiklerin temeli değil etkileridir. Toplumsal cinsiyet ile ırksal kimlik arasındaki ilişkiyi açıklamak içinde özellikle performatif kavramını geliştirir. Feminist kuram anlamında çok önemlidir Judith Butler'ın görüşleri onu da varoluş felsefeci Sartre'ın arkadaşı Simone de beauvoir'e dayanır. Kişi kadın olarak doğmaz fakat kadın haline gelir kadın olur. Kadınlığın doğal yapılan bir şey olduğunu söylüyor. Performans anlamında şöyle kullanabiliriz. Biz aslında kimliğimizi giyiniyoruz bir şekilde yani kimliğimizi giyinerek oluyoruz. Bir anlamda kimlik öyleymiş gibi yapılarak da taklit ederek. Taklit etme durumu Judith Butler'da çok temeldir. Eğer taklitse tüm kimlikler mış gibi yapmaksa kimliği bir kıyafet gibi üzerimize giyinirsek asıl temel olan bu taklidi sorunsallaştırmak çünkü taklitse şuna geliyoruz. Ne kadın ne erkek bir özden bahsedemiyoruz. Kadın ve erkek olarak aslında biz hareketlerle edimlerle bize iktidar tarafından dayatılan norm olarak benimsenen bir takım hareketlerle edimlerle taklitle ben ben oluyorum. Dolayısıyla bu taklit aslında heteroseksüel normun temelinde yer alıyor. Yani kadın gibi davranmak erkek gibi davranmak bunlar iki kategori olarak üretilmiş. Fakat bunların toplumsal anlamda gerçekliğinin olması gerekir. Yani kişiler kadın ve erkek tanımı ve onun dışına çıkan kimliklerde aynı şekilde gerçek ve orada varlar. Doğal değildir toplumsal yaşam kişi üretiliyor heteroseksüel düzenin bir parçası olarak kadın ve erkek belirleniyor. Her ikisi birbiri içine giremiyor. Farklı kategoriler olarak kalıyorlar. Asimetrik ilişki ondan kaynaklanıyor. Bir de bunun dışında kalan bedenler var. Butler'ın dert ettiği o bu kategorilere giremeyecek kimliklerdir. Yani heteroseksüel normu rahatsız edecek kimliklerdir. İktidar tarafından dert olan bedenler var. Ama aslında bize en temel biçimde bize kadınlığın ve erkekliğin taklit etmeye dayandığı göstermesi açısından önemli. Judith Butler'ın verdiği örnek de önemlidir. Drag Queen'lerin kendi olma hali kostümleri kıyafetleri ile sergileme. Aslında nasıl takite dayandığı bazı Drag Queen'lerin o taklit yapma özelliği ile heteroseksüel normuda rahatsız ettiğini söyler. Mesala Türkiye'den Huysuz Virjin kimliklerle oynar. İzleyicilerle atışmasında o var.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder