16 Şubat 2021 Salı

Osmanlı Eğitim Yapıları

 Osmanlı Eğitim Yapıları çıkmış Final Sorusu (Şubat 2021):

Soru: Erken Osmanlı dönemi medrese örneklerinden plan ve mimari olarak klasik dönem ve sonrasını etkileyen veya benzer plan şemasını sürdüren medrese örneklerini kompozisyon şeklinde yazarak yorumlayınız?

Osmanlı Eğitim Yapıları çıkmış Bütünleme Sorusu (Şubat 2021):

Soru: Osmanlı dönemi Kütüphane ve Sıbyan mekteplerini plan şemaları ve mimarisi bakımından karşılaştırarak benzer ve farklı yönlerini anlatınız?


1. BÖLÜM / Osmanlı Eğitim Yapıları Ders Notu:

  • Erken Dönem Osmanlı Medreseleri
  • Edirne II. Bayazıd Medresesi
  • Bugün Edirne'nin Yeni İmaret Mahallesi'ndedir. Külliyede cami, darüşşifa, iki tabhane, mutfak ve kileri ile birlikte imaret, ahır ve hamamdan oluşmaktadır. Hamam külliye duvarının dışındadır. Medresenin inşa kitabesi yoktur. Cami harim kapısı üzerinde yer alan kitabede caminin 1484-1488 yılları arasında yapıldığı belirtilmektedir. Medrese de bu yıllarda yapılmış olmalıdır. İki arapça ve iki türkçe vakfiyesi bulunmaktadır. Elli medrese iken 16.yüzyıl ortalarında altmışlı medrese payesine yükseltilmiştir.
  • Kareye yakın plan şemasındaki yapı, kesme taş malzeme ile inşa edilmiştir. Ortası dairesel havuzlu revaklı bir avluya sahip yapının batı duvarının ortasında dershane mekanı bulunur. Burada merdivenler yoluyla yaklaşık 1 metre genişliğinde bir mahfile çıkılmaktadır. Burası vakfiyede kaydı bulunan kütüphane yapısı olmalıdır. Sadece doğu cephede girişin iki yanında manastır tonozlu birer mekan yer almaktadır. Diğer kısımlar pandantiflerle geçilen kubbelerle örtülmüştür.
  • Amasya Kapıağası Medresesi
  • Amasya Şamlılar mahallesinde Yeşilırmak'ın batısında yer almaktadır. Yapının II. Bayezid'ın kapıağalarından Abd'ül Muin oğlu Hüseyin Ağa tarafından 1489 yılında yaptırılmış olduğunu günümüzde Amasya Müzesinde yer alan inşa kitabesinden anlamaktayız.
  • Sekizgen yapının her kenarında üç öğrenci odası bulunmaktadır. Pandantiflerle örtülü kubbeli öğrenci odalarının avluya bakan cephelerinde manastır tonozu ile örtülü revak kısmı yer almaktadır. Yapının kuzeybatısında taç kapı yer alır.
  • Atik Ali Medresesi
  • Çemberlitaş, Yeniçeriler cd. üzerinde olan medrese bugün Birlik Vakfı hizmet binası olarak kullanılmaktadır. Yapının inşa kitabesi bulunmamakla birlikte aynı külliyede yer alan caminin 1496-97 yılında yapıldığını kitabesinden anlıyoruz. Yapıldığı tarihte 40'lık medrese olan yapı, 16. yüzyıl ortasında 50'lik mertebeye yükseltilmiştir.
  • Doğu-batı yönlü dikdörtgen bir plan şemasına sahip olan yapının 19. yüzyıl' da yol genişletme çalışmaları sırasında ikişer öğrenci hücresi yıkılmıştır. Bugün yıkılan kısımlar yola paralel şekilde ikinci kat olarak yeniden yapılmıştır.
  • Kuzey cephede ögün şeklinde bir ihata duvarı olduğu düşünülmektedir. Yapının cepheleri almaşık duvar örgüsüyle örülüdür. Kubbeli revaklı avlunun önünde pandantifle geçilen öğrenci odaları yer almaktadır.
  • Tire Yavukoğlu Medresesi
  • Tire, Turan mahallesindedir. 15. yüzyılın son çeyreğinde yapılmıştır. 1996 yılında biten onarım ile günümüze kullanılır halde ulaşmıştır. Külliye olarak inşa edilmiş olan yapının oturduğu arsadaki kot farklılığı nedeniyle farklı bir planlama ortaya çıkmıştır. Ortak kullanılan avlunun güney kenarında cami, doğu ve batı kenarlarında medrese hücreleri vardır. Kuzeyde ise rasathane adı verilen yapı bulunmaktadır.
  • Yapı çevresinde harabe halinde hamam da bulunmaktadır. Caminin son cemaat yerinin batısında kare planlı bir yapı yer almaktadır. Bu yapının muvakkithane veya kütüphane olduğu düşünülmektedir. Medrese üç aşamalı bir yapılaşma süreci ile inşa edilmiştir. Medrese odalarının güney ucunda yer alan iki yapı aşevi olarak kullanılmıştır. Kuzeyde ayrı bir avluda yer alan kısım ise sıbyan mektebi olarak inşa edilmiştir.
  • Bursa Gökdere Medresesi
  • Yapının kitabesi bulunmamaktadır. Banisi Zeyrekzade Paşa Çelebi II. Beyazıd döneminde (1481-1520) müderrislik yapan önemli bir zat olduğunu bildirmektedir.
  • Yapının plan şemasına bakıldığında dışarıya çıkıntı yapan dershanesiyle dikdörtgen planlı olan yapının revak sisteminin üst örtüsü yuvarlak kemerli tonozla örtülüdür.

2. BÖLÜM / Osmanlı Eğitim Yapıları Ders Notu:

  •  Medreseler
  • 1. Tek sıra hücre dizisinden oluşan çizgisel düzen; Süleymaniye Dar'ül Hadis Medresesi, İstanbul dışı diğer örnek İncesu Kara Mustafa Paşa Medresesi
  • 2. Karşılıklı iki hücre dizisinden oluşan düzen; İstanbul'da en erken uygulaması Eyüp Medresesi, İstanbul dışı Diyarbakır Ali Paşa Medresesi.
  • 3. Hücrelerin L oluşturacak biçimde dizildikleri düzen; Köprülü Mehmet Paşa Medresesi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi.
  • 3c. Ters L planlı; Hacı Beşir Ağa Darülhadisi
  • 3d. Feyzullah Efendi Medresesi
  • 4. Hüc
  • Koca Sinanpaşa Medresesi
  • Amcazade Hüseyin Paşa Medresesi
  • Ekmekçioğlu Ahmet Paşa Medresesi
  • Ankaralı Mehmet Efendi Medresesi
  • Davutpaşa Medresesi
  • Haseki Hürrem Sultan Medresesi
  • Mihrimah Sultan Medresesi
  • Cedit (Semiz) Ali Paşa Medresesi

3. BÖLÜM / Osmanlı Eğitim Yapıları Ders Notu:

  • Geç Dönem Osmanlı Mimarlığı
  • Tanzimat Dönemi Mimarlığı Eğitim Yapıları
  • Modernleşme ve Eğitim
  • 19. yüzyıl Osmalı toplumu için modernleşme bir değişim sürecidir. Bu değişim sürecinde ve modern dünyanın kurgusunda başat rol üstlenen birçok parametrenin içinde, eğitim kavramı üst sıralarda bir yer işgal etmektedir. Bu nedenle her alanda olduğu gibi eğitim alanında da köklü ıslahatlara gidilmiştir. Bir taraftan eski eğitim kurumları mevcut halleriyle korunurken, diğer taraftan da yeni ve modern eğitim kurumlarının açılması ve ülke çapında yaygınlaştırılması, genel politika olarak benimsenmiştir.
  • Osmanlı eğitim sisteminde ilk köklü yenilikler, 19. yüzyılda Sultan II. Mahmud ile birlikte başlamış, 1824 yılında ilköğretim Müslüman öğrenciler için mecburi hale getirilmiştir. 1856 tarihli Islahat Fermanı'nda eğitimle ilgili maddelerin bulunması, Osmanlı eğitim sisteminde eğitimin merkezi bir denetim altına alınmasına neden olmuş ve 1857 yılında Maarif-i Umumiye Nezareti'nin kurulmasını sağlamıştır. Nezaret'in kurulmasıyla eğitim kavramı ilk kez bakanlık düzeyinde ele alınmaya başlamıştır.
  • Maarif-i Umumiye Nizamnamesi (Genel Eğitim Tüzüğü)
  • 1 Eylül 1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi, Türk eğitim tarihinde önemli ve etkisi uzun süren ve günümüz Milli Eğitimin omurgasını oluşturan bir eylem planı olarak tanımlanır. 19. yy'da tanzimat ile birlikte eğitim alanında yapılan reformlarla Fransa ve Fransız sistemi rehberlik etmiştir. Nizamname 198 maddeden oluşmaktadır. İkiye ayrılır, Mekatip-i Umumiye (Genel Okullar) ve Mekatip-i Hususiye (Özel Okullar).
  • Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi
  • İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda divanyolu caddesi üzerinde 1819'da Harem mensubu Hazinedarbaşı Cevri Kalfa tarafından inşa ettirilir. İstanbul sıbyan mektepleri arasında en büyük ölçüdeki yapıdır.
  • 19. yüzyıl ampir üslubunda, on odalı olarak tasarlanmıştır. İki katlıdır. Girişi yapının solunda olup, ortasında yer alan iki katlı yapının üzeri beş mermer konsol üzerine oturmuş bir çıkma şeklinde dışarıya taşmıştır. Bu bölümün üzeri kurşun kaplı ayna tonozla örtülmüştür. Tonozun üzerine de bir alem yerleştirilmiştir. Ana binanın yanında yuvarlak kemerli çeşme bulunur. Çeşmenin hemen yanındaki üç katlı, pencere araları yassı plastırla ayrılmış diğer yapı ise komplekse Sultan II. Abdülhamid döneminde eklenmiştir.
  • Yapı 1858 yılından Cumhuriyet'in ilanına kadar Sultanahmet Kız Sanat Mektebi olarak kullanılmıştır. Cumhuriyet'in ilanından sonra 1929-1930 yılları arasında Devlet Basımevi'nin Matbaacılık Okulu olmuştur. Adliye Sarayı'nın 1932'de yanmasından sonra da Adliye tarafından kullanılmıştır. 1945-46'da 59. İlkokul olarak hizmet vermiştir. 1955-56 yıllarında da Cevri Kalfa İlkokulu olarak kullanılmıştır. Cevri Kalfa İlkokulu'nun Sultanahmet'te ayrı bir binaya taşınmasından sonra da 1985 yılında Türk Edebiyat Vakfı'na tahsis edilmiştir.
  • Zevki Kadın Sıbyan Mektebi
  • 18. yüzyılda Zevki Kadın tarafından yaptırılmıştır. Fındıklı'da MSGSÜ'nün bahçesi içinde bulunmaktadır. Günümüzdeki işlevi PTT bürosudur. Mektep iki katlı binanın üst katındadır. Doğu yönündeki girişten üst kattaki ana mekana, güney duvarına bitişik dar bir merdivenden çıkılır. Bu koridordan girilen ana mekan iki bölümdür. Giriş kapısının hemen sağında ve bugün kot altında kalmış olan çeşme; Osmanlı barok özellikleri gösterir. Yapının malzemesi taş tuğla ve sıvadan oluşmaktadır.
  • Maarif-i Umumiye Nizamnamesi'ne Göre Okulların Sınıflandırılması
  • B-RÜŞDİYELER
  • 1869 yılında yayımlanan Maarif-i Umumiye Nizamnamesine göre; 500 haneden fazla olan her kasaba da bir rüşdiye açılması, rüşdiyelerin her türlü masrafının Vilayet Maarif idaresi tarafından karşılanması, rüşdiye binalarının Meclis-i Kebir Maarif tarafından gönderilen planlara göre yapılması, rüşdiyelerde öğrenim süresinin 4 yıl olması ve rüşdiye mezunlarının bir sınav sonunda idadilere devam edebilmesi hükümlerini taşır.
  • Ekonomik imkansızlıklar ve devletin eğitim açısından yeterli şekilde organize olamaması nedeniyle merkezden gönderilecek planlara göre mottosu hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Bu yüzden Tanzimat döneminde açılan rüşdiyelerin birçoğu yapı açısından olumsuz özellikler taşımakta olup, çoğunun çağdaş ve modern okul modellemesine girmediği görülür. Bu dönemde bazı boş evler, konaklar rüşdiye okulu olarak tanzim edilmiştir. 
  • Fatih Merkez Rüşdiyesi
  • 1848 yılında Fatih semtinde ''Darülmuallimin'' olarak yapılmıştır. Daha sonra ''Darülmuallimin'' bu binadan taşınmasıyla yapı, Fatih Merkez Rüşdiyesi olarak eğitime hizmet etmiş. 1918 yılı yangını ile ortadan kalkmıştır.
  • Mahmudiye Merkez Rüşdiyesi
  • Aksaray semtinde Pertevniyal Valide Sultan tarafından yaptırılan ve adıyla anılan caminin yanında bulunan kagir vakıf mektep binasında eğitim vermekteydi. 1911 yılında çıkan Aksaray yangını sonucu ortadan kalkmıştır. Günümüze Mahmudiye Merkez Rüşdiyesi yerinde Pertevniyal Lisesi bulunmakta, Mahmudiye Merkez Rüşdiyesi de tarihsel kimliğini Aksaray Yusufpaşa'da Mahmudiye İlköğretim Okulu adıyla sürdürmektedir.
  • C-ASKERİ RÜŞDİYELER
  • 19. yüzyılda modernleşmekte olan Osmanlı Devleti'nin askeri birimlerinin ara eleman olarak çalışacak yetişmiş ve en az orta eğitim düzeyinde eğitim almış zabite ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaçtan dolayı, askeri idadilere öğrenci hazırlayan Mahrec-i Mekatip-i Askeriye adlı eğitim kurumu kaldırılmış ve bu okulun yerine 9 Ocak 1875 tarihinde askeri rüşdiyeler kurulmuştur.
  • Askeri rüşdiyelerin açılması ve bu okulların ihtiyacı olan binaların yapılabilmesi için gerekli ödenek, Paris'te bulunan Mektep-i Osmani'nin kapatılması ile sağlanmıştır. 1875 yılı itibari ile İstanbul'da 9 askeri rüşdiye ''Gülhane, Soğukçeşme, Fatih, Kocamustafapaşa, Beşiktaş, Toptaşı, Paşakapısı, Hasköy ve Kasımpaşa) açılmıştır.
  • Fatih Askeri Rüşdiyesi
  • İki katlı, dikdörtgen kütleli, rasyonel formlu, yapının sıvalı ve boyalı cepheleri neoklasik özellik göstermektedir. Yapının giriş cephesi dışındaki cepheler daha sade düzenlenmiştir. Dikdörtgen formunda olan yapının ana girişi güneydoğu cephesidir. Giriş yüksek kaideli 6 adet toskana tarzı sütunla vurgulanarak içeri çekilmiştir. Giriş kapısı yarım daire kemerli olarak düzenlenmiştir.
  • Bağdat Askeri Rüşdiyesi
  • Şeyh Cami'nin yanında 1886 yılında açılmıştır. Revaklı cephe düzenine sahip tek katlı ve yerel geleneklere uyumlu bir yapıdır. İki ana bölümden oluşur. Ön ve arka bahçeler ile ana eğitim bloğu.
  • Plan düzeninde doğu-batı ekseninde uzanan koridor ve bu koridora açılan kareye yakın biçimli 6 adet dershaneden oluşur. Koridorun iki yanına sıralanan birimlerin kenarları üzerinde kapı ve pencere açıklıkları bulunur.
  • Erzincan Askeri Rüşdiyesi
  • Erzincan'da görev yapan 4. Ordu Karargahı binası ile Hükümet konağının arasında yer alan arsaya kagir olarak inşa edilmiştir. 1882 yılında açılmıştır. 1939 Erzincan depreminde yıkılmış günümüze ulaşmamıştır.
  • Yapının cephe üslubu eklektik (seçmeci)'dir. Yunan mimarisini andırın ana giriş, 19. yüzyıl Osmanlı mimarisine özgü kırma çatı, düz kemerli pencere sistemi, yapıdaki eklektik üslubu aktaran yardımcı elemanlardır.
  • Okulun girişi dışarı taşırılmış üçgen alınlıklı arkatlı bir giriş şeklinde düzenlenmiştir. Zeminden 7 basamakla yükseltilmiştir. Giriş kısmın sağ ve solunda bahçeye inen 3 basamaklı birbirinden bağımsız iki merdiven bulunur. Cepheye hakim olan monotonluk giriş bölümünün genel kütleden dışarı taşırılması ile giderilmeye çalışılmıştır.
  • Tek katlı, dikdörtgen kütleli ve simetrik planlı bir yapıdır. Yaklaşık 607 metrekarelik bir alanı kaplar. Yapının simetrik plan düzeni doğu-batı ekseninde uzanan gezinti  mahalli ve buraya açılan 4 dershane ile koridora açılan dikdörtgen biçimli 2 adet idari birimden oluşur.
  • Dershane mekanları ortadan iki eşit parçaya bölümlenerek 4 adet dershane haline getirilmiş ve boyuna dikdörtgen alanlar olarak yapının sağ ve sol kanatlarına yerleştirilmiştir. Dershanelerin büyüklükleri birbirleri ile aynı olup, her dershane yaklaşık olarak 81 metrekarelik alanı kaplar. Ana girişin sağı müdür odası, sol ise dahiliye zabitan odasıdır. Dershane ve idari birimlerin dışında başka hizmet birimi bulunmamaktadır.
  • D-İDADİLER
  • Osmanlı eğitim sistemi içinde ilk olarak İstanbul'da 19 Aralık 1873 tarihinde açılmış olan idadiler, yüksekokullara öğrenci hazırlayan ve günümüzde liseye denk gelen kurumlardır.
  • Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile açılması kararlaştırılan idadilerin kurulma amacı, Müslüman ve Gayri Müslim Osmanlı vatandaşlarını birbiriyle kaynaştırmak ve oluşan bu sentezin altında Osmanlı vatandaşlarını ortak bir kültür potası altında yetiştirmek olarak tanımlanabilir.
  • İdadilerin tasarım süreci
  • Maarif Nizamnamesinin 34. maddesi nüfusu 1000 hanenin üzerinde olan yerleşim birimlerinde bir idadi inşasını öngörüyordu. Bu hüküm, Maarif Nezareti'nin okul mimarisi politikasını yansıtmaktadır.
  • Nizamnameye göre; idadilerin planı maarif meclisi nezaretinde, uzman mühendislerce çizilecekti. Bu noktada idadiler için devletin merkezi örgütlenmesini ve Tanzimat sonrası batıya dönük eğitim anlayışını simgeleyen bir mimari üslup seçilmesi gerekiyordu. Said paşa' nın hatıralarında; O tarihte batıda yaygın beş mimari üsluba karşılık Osmanlı'nın da milli bir mimari tarzı bulunduğunu belirtir. Bununla birlikte mimarların kişisel çıkar ve kazançlarını ön planda tutmalarından dolayı memlekette idealist mimar bulunmadığından yakınır. Said Paşa, milli mimariyi geliştirmek istemelerine rağmen bu sahada yeterli uzman bulunmadığını, bunun ağır mali yük gerektirdiğini belirtmiştir. Bu nedenle klasik bina içi düzenlemelerin çağdaş ve modern okullara uyarlamanın güçlüklerinde dolayı idadi binalarının planlarını Avrupa dan getirmek zorunda kaldıklarını belirtir. Said Paşa, Paris Sefiri Esad Paşa'dan çeşitli okul plan ve krokileri ister. Bunlar gelince çoğaltılır birer örneği vilayetlerdeki yetkili mercilere gönderilir. İnşa sırasında bu planlara uyulmasını ister. Mahmud Cevad, Maarif Nezareti tarihçesi'nde vilayetlere gönderilen planların 80 adet olduğunu 200-300 öğrenci barındırabilecek ölçekte olduğunu belirtir.
  • Maarif Nezareti'nde gözden geçirilen ve Fransa'dan gelen bu planlar, bugün ''Tip Proje'' olarak adlandırılan yöntemle inşa edilecek yerin nüfusu, öğrenci sayısı tahmin edilerek belirli bir kapasite hedeflenerek her yöreye ve araziye uygulanabilecek biçimde hazırlanmıştır.
  • Planlar bina büyüklüğü ve programına göre belirli tiplere ayrılıyor, ancak cepheler ve plan kurguları açısından benzer özellikler gösteriyordu.
  • İdadiler genel olarak üç plan tipinde inşa edilmiştir. Birinci tip; İstanbul ve Balkan şehirlerine, İkinci tip; İzmit, Samsun ve Balıkesir gibi nüfusça orta büyüklükteki yerleşmeler, Üçüncü tip; Büyük merkezlerde Sivas, İzmir, Manisa ve Bursa gibi.
  • Sivas İdadisi
  • Kareye yakın plan uygulanmıştır. Giriş kapısının iki yanında sınıflar ve odalar konumlanmış, binanın iç kısmındaki mekanların karanlıklaşmasını önlemek ve yapımda gereksiz harcamadan kaçınmak için orta yere avlu tasarlanmıştır. Hem yatılı hem de gündüzlü öğrenciler için yapılan 7 derslikli binada laboratuar, yemekhane, kiler, hamam ve yatakhane bulunuyordu.
  • E-ASKERİ İDADİLER
  • Sivil idadilerin kuruluşuna öncülük eden askeri idadiler, Harbiye Mektebi komutanı Emin Paşa'nın girişimleri sonucunda Meclis'i Muvakkat tarafından Nisan 1845 tarihinde yayınlanan karar gereğince kurulmuştur.
  •  Askeri İdadilere sivil ya da askeri rüşdiye mezunu Müslüman öğrenciler kabul edilmiştir. Askeri idadiler, Harbiye Nezaretine bağlı olarak eğitim vermişlerdir. Tasarımlarında sivil idadilerdeki gibi ''Tip Proje'''nin uygulandığını söylemek imkansızdır. Bu okullarda gerek iç mekan düzenlemesi gerekse plan tasarımı açısından Fransa'daki askeri liselere benzerlikleri olduklarını söylemek mümkündür.
  • Edirne Askeri İdadisi
  • Bölümleri; Koğuş, Hademe Odası, Salon, Zabıtan Odası, Kalem Odası, Mühür Odası, Hamam, Abdesthaneler, Bahçe Açıklığı, Mutfak, Kiler, Teneffüshane, Taam hane (Yemekhane), Koridor, Dershane, Depo, Taşlık Salonu, Cami-i Şerif, Hastane, Eczane.
  • Erzurum Askeri İdadisi
  • Bağdat Askeri İdadisi
  • G-MÜSLÜMANLARIN AÇTIĞI ÖZEL OKULLAR
  • 1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi'nin ilk maddesinde Osmanlı Devleti'ndeki okullar Mekatip-i Umumiye (Devlet Okulları) ve Mekatip-i Hususiye (Özel Okullar) olarak ikiye ayrılmıştır. Özel Okullarda ikiye ayrılır. Mekatip-i Hususiye-i İslamiye ve Mekatip-i Hususiye-i Gayr-ı Müslime.
  • II. Abdülhamid döneminde Müslümanların kurduğu çok sayıda özel okul açılmıştır. Osmanlı eğitim sistemi içerisinde varlık gösteren özel okulların mali sıkıntı içinde bulunan Osmanlı Devleti'nde eğitimin kamusallaştırılması adına çok büyük bir açığı kapadığı göz ardı edilemeyecek bir gerçektir. Bu anlamda Cemiyeti Tedrisiye-i İslamiye Derneğinin 1873 yılında açmış olduğu Darüşşafaka eğitim tarihimizdeki ilk özel Müslüman okulu sayılmaktadır.
  • Müslümanlar tarafından açılan özel okullar, özellikle İstanbul'da Müslüman aristokrat sınıfın oturduğu semtlerde 20 - 30 odalı büyük konaklarda açılmışlardır. Bu okulları açanların birçoğu memur, asker veya ilmiye sınıfından kişilerdir. Okul kurucuları, yöneticileri ticari bakış açısından hareketle okullarına öğrenci bulmak için reklam, eğitim ve öğretim konusundaki yenilikleri uygulamaya önem vermişlerdir.
  • Darü'ş-şafaka
  • Okul binasının yapımına 16 Ağustos 1868'de başlanmıştır. Mimari proje İtalyan mimar Barironi tarafından tasarlanmış planı ise Mimarbaşı Ohannes (Balyan) Kalfa'ya çizdirilmiştir. Darüşşafaka mimari bir proje ile özgün okul yapılarının ilkidir. 
  • Plan açısından bir bodrum kat ve bunun üzerine yükselen üç kattan oluşur. İç ve dış duvarları kagir, döşeme, merdiven ve tavanları tahtadır. Osmanlı rüşdiye binalarını andırır. Aynı blokta iki bitişik bina biçiminde bir merkezi aydınlık çevresinde gelişen iki simetrik bölümdür. Bu düzenleme  bir kanadının kız, diğer kanadının erkek öğrencileri ayrılmıştır. Giriş ile  merdivenler arasındaki koridor aksının iki yanında odalar yer alır. 
  • Her katta 18 oda bulunur. Katlarda benzer mimari plan şeması görülür. Bodrum katı yemekhane, erzak ambarı ve hizmetlilere ait odalardan oluşur. Birinci kat orta ve lise sınıfları ile idare bulunuyordu. Aynı zamanda öğretmen ve muhasebe dairesi, kimyahane, resim ve elişi dersliği, cami, öğretmenler ile memurların yemek salonu ve hastane vardır. İkinci katta ise ilköğretim derslikleri, kütüphane, zooloji ve botanik, mineraloji müzesi, fizik ve matematik dersliği, elbise depoları vardı. Yarı yarıya yükseltilmiş bodrum, onun üzerinde giriş katı ve bina köşeleri rustik taş işleme ile vurgulanmıştır. Plandaki simetrik çıkmların cepheye yansıması binanın tekdüze cephesine hareket kazandırmıştır. Yapının cephe düzeni 19. yüzyıl resmi binaları ile benzerlik gösterir.
  • Mekteb-i Edebi-i Hususi
  • 1888 tarihinde ibtidai ve rüşdiye mektebi olmak üzere Cağaloğlu Ceridhane sokağında Darülmuallimin'in karşısındaki 9 no'lu evde eğitime başlamıştır. Okulun kurucuları, Mekteb-i Sultani öğretmenlerinden Necip ve Ali Nazima Beylerdir.
  • 1890 yılında Beyazıt Soğanağa mahallesinde bir konağa taşınmış karma eğitime geçmiş ve 10 kız öğrenci kabul etmiştir. 1891 yılında Necip Bey'in ölümü üzerine okul kapanmıştır.
  • Burhan-ı Terakki-i Mektab-i Hususi
  • 1888 yılında Sultanahmet'de açılmış olup kurucusunun kim olduğu belli değildir. Okul sonraki bir süreçte Laleli Koska Caddesi'ne nakledilmiş ve 1908 yılına kadar varlığını sürdürmüştür.
  • SONUÇ
  • Osmanlı'nın ve çağdaşı imparatorlukların 19. yüzyılda çözmek zorunda oldukları temel problemlerinden biri de, ulusçuluk akımına rağmen meşruiyet bunalımının aşılması ve imparatorluk imajının halkın gözünde tekrar önemli kılınması ve  canlandırılmasıdır. Bu sürecin inşasında da aracılık eden kurum resmi ideolojidir.
  • Simgesellik ve Sembolizm 19. yüzyıl Osmanlı monarkları tarafından bilinçli bir şekilde kullanılarak Sultan'ın görünürlüğü, dış dünyaya Batı'nın kullandığı modern araçlarla (telgraf, demiryolu, saat kuleleri vs.) Osmanlı toplumuna da İslami değerleri referans alan eylem planları ile halkın gündelik yaşamına tümüyle nüfuz ederek iletilmiştir.
  • 19. yüzyıl Osmanlı Sultanlarının modern kamusal kişilik olarak şekillenmesini sağlayan fiziksel tezahürünü, anıtsallığın, modernleşmenin ifadesi ve kamusal propaganda aracı olarak kullanılan okul yapıları üzerinden okumak olanaklıdır.
  • Eğitimin siyasi endoktrinasyonda işlevsel bir araç olduğu farkına varan Osmanlı Sultanları; Müslüman tebaanın Gayrimüslimler gibi çağdaş eğitim olanaklarından yararlanabilmesi kaygısıyla dönemin eğitim sisteminin ihtiyaçlarına cevap verebilecek modern okul binalarının inşasına ağırlık vermiştir. Bu inşa faaliyetleri idadi binalarının yapılması üzerine yoğunlaşmıştır.
  • Dönemin eğitim yapıları; mimari özellikleri, uygulanan ders programları, ders araç gereçleri ve öğrenci üniformaları ile modern batı toplumlarında uygulanan eğitim sistemlerinin, Osmanlı'da görünürlüğünün ifadesidir.
  • Geleneksel eğitim kurumları olan medrese ve sıbyan mektebi tipolojisinden farklı olarak çağdaş eğitim için gerekli olan ihtiyaçlara cevap veren mekanları içeren okul projeleri, sınıflar, kütüphane, yemekhane, resim atölyesi, teneffüshane ve yatakhane gibi birimler ile bahçe düzenlemelerini içerir.
  • Egemen unsur meşruiyet kavramını, yapılara eklemiş olduğu giderek standart hale gelen ayrıntılar aracılığıyla da kurgulamaya çalışmıştır. Okul giriş kapılarının üzerine konulan padişah tuğrası ve kitabeler padişahın egemenliğinin görsel teyidi olup imparatorluğa kimlik kazandırmak içinde kullanılmıştır. Okul kapısından her gün içeri giren öğrenci, öğretmen ve idareciler padişahın tuğrası ve armasıyla karşılaşarak Sultan'ın iktidarı ile yüz yüze gelmekte ve böylece bu objeler aracılığıyla Sultan'ın meşruiyeti zihinlerde her daim taze tutulmaktadır. Dolayısıyla akıllıca seçilmiş bu görsel teyit özellikle merkezden uzak yerlerde okuma yazmanın düşük olduğu bir toplum yapısında, Sultan'ın varlığını hatırlatma metodudur. Küçük yerleşim birimlerinde dahi okul inşa edilmesi birincil anlamda dönemin eğitim politikası örtük anlamda Sultan'ın iktidarı açığa vurma çabası ile ilintilidir.
  • 19. yüzyıla kadar merkezden uzak yerlerde oluşturulmamış merkezi devlet imajı resmi daireler aracılığıyla halka ifade edilmeye, öğretilmeye çalışılmıştır. Taşrada siyasi otorite de boşluk bile olsa halk devletin varlığını günlük yaşamına nüfuz etmiş bu yapılar aracılığıyla anlamıştır.
  • 19. yüzyıl mimari repertuarında yer alan okul yapıları genelde iki katlı nadiren de olsa 3 katlı ve dikdörtgen biçimli prizmatik kütleli olarak tasarlanmıştır. Yapılar hem plan hem de yükseklik açısından simetriktir. Cepheler dönemin mimari anlayışına uygun olarak neoklasik tarzda bazen de ampir elemanlarının bulunduğu yüzeyler olarak oluşturulmuştur. İdadilerin dışında diğer okul türlerinde mimari projelerde özellikle askeri rüşdiye ve idadilerde bir tipoloji tanımı yapılamamıştır. Tasarımı ekonomik güçlükler sınırlamış böyle olunca da bölgedeki başka fonksiyona sahip yapılar devşirilerek okullara dönüştürülmüştür.
  • 19. yüzyıl okulları neoklasik plan ve cephe özelliklerine karşın cephede kullanılan yerel mimari öğeleri tuğra kitabe gibi mekan organizasyonları ve müfredatları ile içlerinde dikotomi barındırmaktadır. Osmanlı'nın temel yönelimi olan arada durma kaygısı okulların mimari programlarına, müfredatlarına (Arapça ve Farsçanın Fransızca ile bir arada öğretilmesi) yansıyan bir tezahürden başka bir şey değildir.
  • 19. yüzyıl okulları dikotomik özelliğine dikkat çekerken sinkretik özelliğini de göz ardı etmemek gerekir. Siyasi erk tarafından okullarda resmi devlet mimarisi yaratmak adına bilinçli olarak bir araya getirilen neoklasik plan ve cephe düzenleri ideoloji mimari öğeler ve dinselleştirilmiş ders programı birbirinden farklı prensiplerin aynı anda birleştirilmesini yani sinkretizmi ifade etmektedir.
  • Bu okullar içlerinde barındırdıkları dikotomi ve sinkretizme rağmen benzer cephe düzenleri ile iktidarın resmi binalarda görsel olarak yaratmak istediği izleri taşımakta ve iktidarın kimlik inşasına yardım etmekteydi. Bu noktada okulların diğer kamusal yapılar ile aynı anlatım diline sahip olduklarını dönemin kamu yapısı anlayışı ile paralel bir oluşum içinde olduklarını söylemek mümkün görünmktedir.
  • Özetle; 19. yüzyıl okul binaları için salt geleneksel ya da modern/batılı tarzda inşa edilmiş yapılardır tanımını yapmak mümkün değildir. Bu okullar mimarlık tarihimizde gelenekle modernin birleştiği bir noktada durmaktadır.

4. BÖLÜM / Osmanlı Eğitim Yapıları Ders Notu:

  • Sıbyan Mektepleri 
  • İslâm dininin Hz. Muhammed’e tebliğinden sonra, eğitim faaliyetlerinde öncelikle okuma yazma öğreniminin amaçlandığı görülmektedir. Özellikle Hz. Ömer devrinde daha da yoğunlaşan temel eğitim faaliyetleri, camilerde veya hemen bitişiğinde yer alan müstakil yapılarda gerçekleştirilmiştir. Eğitimin öncelikli amacının ise Kur’anı-ı Kerim ve yazı yazma öğretilmesi olduğu bilinmektedir. Tüm Müslüman toplumlarda, sıbyan mekteplerinin genellikle tek temel dersi, Kur’an-ı Kerim’in anlamı açıklanmadan, yalnızca okunuşunun öğretilmesi idi. Osmanlı sıbyan mekteplerinde çocuklara ayrıca temel dini bilgiler ve uygulamalar, ahlak bilgileri, ibadet ve yetenekli çocuklara anne babalarının isteği üzerine hafızlık öğretilirdi. Öğrenciden üç yılda Kur’an-ı Kerim’i ezberlemesi istenirdi. Ama bu, çoğu zaman ezber olmaz, Kurân'ın hatmi olurdu. Hatim yapan çocuk Kur’an’ı baştan sona bir kez yüzünden okur ve bazı sayfalarını ezberlerdi. Programın içinde yazı da vardı. Yazı, şiir ve atasözleri üzerinden çalışılırdı. Bu derslere ek olarak hikâyeler, aritmetik ve ibadet şekilleri de öğretiliyordu. On yaşına kadar Kurân'ı hatmeden çocuk, daha sonra kelime bilgisi, hitabet, dilbilgisi, edebiyat, tarih gibi ek konular üzerinde üç yıl daha çalışabilirdi. Perşembe öğleden sonra ve cuma günleri ise okul tatil idi.
  •  Arapça “ktb” mastarından mekan ismi olarak türetilen mekteb, “yazı yazma öğretilen yer” anlamındadır ve kelimenin çoğulu “mekâtip”tir. İslamiyetin ilk dönemlerinde mektep yerine “küttâb” kelimesinin tercih edildiği, bu kelimenin de sözlük anlamı olarak “küçük çocuklara okuma yazma ve Kur’ân ezberinin öğretildiği küçük okul” anlamında kullanıldığı ortaya çıkmaktadır. Bu kelimeden başka okul anlamında “mu’allimhane”, “mektebhane”, “dârü’t-ta‘lîm”, “mahalle mektebi”, “beytü’ttâ’lim”, “küttab”, “taş mekteb”, “dar’ül ilim”, “sıbyan mektebi”  yoksul çocuklar için açılanlara da “küttab-ı sebil” veya “mekteb-i sebil” gibi isimler de verilmiştir. Mektep inşa ettirecek kişinin kendi maddi durumuna göre değişen büyüklükte mektep yaptırdığı görülmektedir. Mektepler devrin siyasi hayatında önemli mevkide olan veya yörede maddi imkânıyla bilinen kişiler tarafından yaptırılırdı ve kurdukları vakıflarıyla uzun yıllar devamlılıklarını sürdürürlerdi. Dolayısıyla devletin hazinesinden ilk eğitim için herhangi bir masraf harcanmazdı. İnşâ süreci sonrasında yapının eğitim faaliyetine başlaması ve bu faaliyetin uzun yıllar devam edebilmesi, onarım ve personel giderlerinin karşılanabilmesi için nakit para veya gayrimenkulün vakfedilmesi gerekmekteydi. Bunun için gelir kaleminin ve giderlerin belirlendiği bir kaydın tutulması ve bunun kadı huzurunda mahkemede yapılması ile kaydın bir suretinin evkaf defterine kaydedilmesi şart koşulmuştu. Bu işlemden sonra mektepte görev yapacak olan muallime “berât-ı şerif” verilerek eğitim süreci başlamaktaydı. Mekteplerin tamiri için pek çok vakıfta belli bir pay ayrılmasına karşın, beklenmeyen durumlarda veya bu şekilde bir kayda rastlanmayan vakıflarda “rakabe” uygulamasına girişiliyordu. Bu uygulamada, mektebin onarımı için vakıf çalışanlarının ücretleri belli bir süreliğine kesilerek biriken rakam onarım için harcanmaktaydı. Mekteplerin inşasında çeşitli yollar görülmektedir. Örneğin bir kişi ölmeden önce vakfına bıraktığı nakit paranın bir kısmını mektep inşası için ayırabilir, arsasını da yine kendi temin edebilirdi
  • Mektebin kadrosuna bakıldığında ilk olarak karşımıza muallim çıkmaktadır. Muallim çocuklara okuma-yazma, Kur’an-ı Kerim okuma ve temel dini bilgileri veren kişidir. Muallimler ilmiye sınıfının dışında yer almaktadır. Muallim olabilmek için Fatih dönemi öncesinde nasıl yol izlendiğine dair elimizde yeterince bilgi olmamakla birlikte, Muallim Cevdet’e göre, Fatih döneminde Eyüp ve Ayasofya medreselerinde sıbyan mektebi muallimlerine özel bir müfredat uygulanmaktaydı. Buna göre Arapça sarf ve nahiv, edebiyat, mantık, âdâb-ı mubahase ve usûl-i tedris, münakaşalı akâid, riyâziyat, hesap dersi, tarih ve coğrafya dersleri müfredatta yer almaktaydı. Tartışma ve muhakeme derslerinin özellikle yer aldığı müfredatta, fıkıh dersi küçük çocuklar için değil de, medrese öğrencileri için daha uygun olacağı düşünülerek bu programda yer verilmemiştir. Daha sonra bu uygulama kaldırılarak herhangi bir medreseden icazet almanın yeterli olduğu görülmektedir. Muallimlerde aranan nitelikler genelde vakfiyelerde belirtilir. Muallimler öğretim görevi dışında başka görevlerde de bulunabilmektedir. Bunun dışında genel uygulama olarak muallimler genellikle o mahalle veya camiin imamı da olurlar; imamların eşleri de kız öğrencilere öğretmenlik yapabilirdi. Muallimler genellikle fazla gelir elde edemezler, çeşitli zamanlarda ve Kur’an’ın hatmi bitiminde, öğrencilerden ve ana babalarından hediyeler alırlardı. Mekteplerde, İmam ve müezzinler, biraz okur yazar olan, orta yaşlı ve ağırbaşlı kişiler, ölen bir öğretmenin uygun nitelikleri taşıyan oğlu, bazı hafız ve okumuş kadınlar öğretmenlik yapabilmekteydi. Bir diğer görevli de kalfa/halifedir. Halifeler muallime yardımcı oldukları gibi, onun gelmediği günler dersi işleyen, zayıf öğrenciler ve yeni başlayanlara birebir ders veren kişiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Mekteplerdeki idari personelin başında, vakfın mütevellisi gelmektedir. Vakfın ve mektebin işleyişinden de sorumlu olan mütevelli, özellikle mali konularda hesap verebilirliğe dikkat etmek zorundaydı. Mütevellinin yaptığı uygulamaları denetleyen kişi ise nazırdı. Vakfiyede belirtilen miktarda maaş alan nazırın, vakfa ait tasarruf yetkisi bulunmamaktaydı. Vakfiyelerde de belirtildiği üzere mekteplerde kâtip, bevvâb, ferrâş, câbi, vekilharç, şeyh, bekçi, cüzhan, müsebbih, ihlashan, vaiz de başlıca diğer görevlilerdi. Öğrenciler yaygın görüşe göre 5-6 yaşlarında okula başlamakta ve eğitim 3-4 yıl sürmekteydi. Mektebe kaydolanlar “bed-i besmele cemiyeti” veya “amin alayı” denen ve okulun açıldığı ilk gün yapılan törenle derse başlarlardı. Bu tören yürüyüşü şeklinde olur ve öğrencileri okula alıştırma için yapılırdı. Çocuklara elbise alınması, harçlık verilmesi gibi uygulamalar bulunmaktaydı. Ayrıca ilkbahar aylarında da geziler düzenlenirdi. 
  • Sıbyan mekteplerinde, Batılılaşma dönemi ile birlikte çeşitli kanunî düzenlemeler yapılmıştır. Bunlardan ilki 1824/25 yılları arasında “talim-i sıbyan” adlı fermandır. Bu ferman ile çocukların sıbyan mekteplerinde ergenlik çağına kadar ilk eğitimlerini almaları istenmekte ve bu eğitimi almamış çocukların çırak olarak verilmemesi gerektiği belirtilmektedir. 1857 Yılına kadar yapılan düzenlemelerde istenilen düzeyde gelişme sağlanamamış, bu tarihte Maarif-i Umumiye Nezareti kurulmuş, 1869’da Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlanmıştır. Tanzimat döneminde başlayan “usûl-i cedîd” eğitim sistemiyle birlikte modern tekniklerle eğitim verilmeye başlamış, bunun yanında eski tipte eğitime de devam edilerek ilköğretimde ikili eğitim sistemi uygulanmıştır. 1908 yılına kadar önemli oranda yaygınlaşan temel eğitimin sonucu olarak Anadolu’da okul sayısı 14.000’e kadar çıkmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Emrullah Efendi’nin çabalarıyla 15 Ekim 1913 tarihinde Tedrisat-ı İptidai Kanun-ı Muvakkatı’nın kabulüyle eğitim devreler halinde üçe ayrılmıştır. Cumhuriyet’in ilanından sonra 3.3.1340/1924 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile vakıflar tarafından idare olunan tüm okullar Maarif Nezareti’ne devredilmiştir. Osmanlı Devleti’nin çocuklara temel eğitimi vermek amacıyla inşa ettirdiği ilk mektep Bursa’da yapılmıştır. İstanbul’da ise ilk sıbyan mektebi Fatih Sultan Mehmed tarafından inşâ edilmiştir. “Dârüttalîm” ismiyle de anılan bu mektebin vakfiyesinde ta'lîm-i kelâm-ı kadîm ve Kur'ân-ı Azîm okunması şart koşulmuştu. II. Bayezid’ın da İstanbul'da inşa ettirdiği külliyesine ait vakfiyesinde sıbyan mektebinin programını da görmek mümkündür. Buna göre; muallim ve halifenin, çocuklara Kur'an okumayı ve bazı ilmihal bilgilerini öğretmesi şartı getirilmişti. Fatih, fakir ve yetim çocukların okutulmasını vakfettiği vakfiyesinde, her gün sabah ve akşam iki çocuk başına bir kap olmak üzere eti ve ekmeğiyle yemek verilmesini istemiş, mektepte muallim ve kalfa nezaretinde cuma günlerinin dışında, Kur’an-ı Kerim okutulması, namaz kılınma usullerinin, namazda okutulacak sure ve duaların ezberletilmesini istemektedir. Vakfiye kaydında da belirtildiği üzere, çocuklara öncelikli olarak temel dini eğitimin verilmesinin amaçlandığı görülmektedir. Sıbyan mekteplerinin banilerine bakıldığında çok farklı statüden ve meslekten olan kişileri görmek mümkündür. Mahalle ölçeğinde ilk eğitimin verildiği sıbyan mektepleri müstakil yapılar olarak karşımıza çıktığı gibi, eğitim faaliyetlerinin, mahallenin en önemli toplanma mekanı olan mescitte yürütüldüğü çok sayıda örnek de bulunmaktadır. Genelde halkın önde gelen kişileri tarafından inşa edilen sıbyan mektepleri, banisinin adıyla anılmakta ve kurulan vakfiye senediyle kurulan vakıf ile işlerliği sağlanmaktadır. Mahalle ölçeğindeki sıbyan mektepleri yanında hükümdar, vezir ve hanım sultanların büyük külliyelerinde de sıbyan mekteplerine rastlamaktadır. Külliye bütünlüğü içindeki sıbyan mekteplerinin adı küliyenin tüm yapılarının ve gelir-gider sisteminin anlatıldığı vakfiyelerde yer almaktadır. 
  • 1919 yılında Mualli Cevdet tarafından derlenen sıbyan mektepleri listesine göre banilerine göre sınıflandırıldığında; Hanım sultan ve saraylı hanımların mektepleri 39 Hükümdarların mektepleri 7 Paşaların mektepleri 35 Esnaf ve ağaların mektepleri 60 Bey, çelebi ve efendilerin mektepleri 42 Olmak üzere toplam İstanbul’da bu tarihte 183 sıbyan mektebi tespit edilmiştir. 
  •  Mektepler, bir ya da iki katlı, kubbeli veya tonozlu, ahşap ya da kargir olarak, cami veya mescit çevresinde veya bir külliye bütünlüğünde olduğu gibi, sokakların kesiştiği köşe başlarında veya merkezi konumdaki alanlarda inşâ edilmiştir. İkişer kubbeli olanlar (Bursa’da Sitti Hatun, Hamze Bey, Ayşe Hatun) olduğu gibi, tek mekanlı kubbe veya tonoz örtülü örnekler de bulunmaktadır. Çoğunun önlerinde ise “yazlık sofa” yer almaktadır. Genelde iki katlı olan mekteplerde ev mimarisinin örnek alınmakta olup, ikinci katta öğrenciler ders işlemektedir. Bunun sebebi olarak Özgönül Aksoy çocukların ve kitapların rutubetten korunmasını göstermektedir. Zeminde hela, çeşme gibi servis birimleri veya çeşmeler yer almaktadır. Yapının içinde kütüphane olarak dolaplar kullanılmaktadır. Öğrenci sayıları altmışa kadar çıkmaktadır. Sıbyan mekteplerinin bir kenarı bahçeye bir kenarı ise mutlaka sokakla ilişki halinde olurdu. Öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli olan hela, çeşme, depo gibi birimler ya bahçe kenarında ya da zemin katta yer alırdı. Bazı dershanelerin girişinde küçük bir saçakla korunan, yarı açık bir dershane şeklinde, bazen de bir seki halinde giriş önü mekânı bulunurdu. Dersler yazın bahçede veya yarı açık bölümde, kışın bir ocakla ısıtılan dershanede yapılırdı. Çoğunlukla kıbleye yönelik olarak inşa edilen mekteplerin açık veya kapalı kısımlarında genellikle bir mihrap nişi bulunurdu. Dershaneye girilirken ayakkabılar çıkarılırdı. Pabuçluğun derslik içinde yer aldığı durumlarda üzerinde oturulan alanın döşeme seviyesi girişe göre yükseltilmiş olurdu. Sıbyan mekteplerinden iki katlı olarak planlanmış olan örneklere bakıldığında, bu tasarımın farklı ihtiyaçlara cevap verdiği için tercih edildiği bilinmektedir. Bir vakıf müessesesi olan mektebin alt katında vakfın devamlılığını sağlamak adına dükkan birimlerinin yapıldığı veya mahalle halkının su ihtiyacını karşılayan çeşmenin bu kısımda tasarlandığı görülmedir. Yine giriş katta tuvalet, kiler, idareci odası ve depo birimleri de yer alırdı. Üst kata zemin katın içinden açılan merdivenle ulaşılmaktadır. Üst katta her cepheden genelde iki sıra halinde çok sayıda pencere açılmasıyla ışıklı bir mekan ortaya çıkartılmıştır. Zemin kat sayesinde nemden ve sokağın gürültüsünden korunan üst kattaki dershane mekanı, genelde tek mekandan oluşurdu. Külliye mektepleri veya az sayıdaki örneklerde iki ya da daha fazla dershane odasına rastlanılmaktadır. Bu durum büyük yapılarda merkezi yerlerde öğrencilerin eğitimin amaçlanmadığı, her öğrencinin kendi mahallesinde, mahalle veya semtin ileri gelen eşrafın imkanı neyse o kadarıyla yapıldığını ve ilköğretimin bu şekilde mahalli imkanlarla çözülerek devamlılığının sağlandığını göstermektedir. Bazı örneklerde dershanenin hemen yanında yer alan ve dershaneden geçilen ikinci bir mekan bulunmaktadır. Bu bölümün eğitim faaliyeti sırasında diğer öğrencilerle aynı seviyede olmayan özel öğrenciler için kalfa yardımıyla birebir eğitim verilmek amacıyla ayrıldığı düşünülmektedir. Sıbyan mekteplerinde rastladığımız iki katlı düzenleme dönemin konut örneklerine benzemektedir. Günümüzde de özellikle okul öncesi eğitim kurumlarının veya korunmaya muhtaç çocuklar için iki katlı müstakil evlerde barınma veya eğitim verilmesinin planlanmasının altında da yatan düşünce ev sıcaklığını vermek ve ev ortamından uzaklaşmamış hissiyle öğrenciyi eğitim hayatına alıştırmaktır.(R.1-2) Sıbyan mekteplerinin öğrenci sayıları vakfiye kayıtlarında farklı olmakla birlikte ortalama olarak 30 öğrencinin sıbyan mekteplerinde eğitim almasının planlandığı görülmektedir. Sıbyan mekteplerinin genelde ölçüsü 6,5 x 6,5 veya 8 x 8 m. arasında değişir. Dikdörtgen örnekler ise sayıca azdır. Sıbyan mekteplerinde tavan yüksekliği ise 3,5-5 m. arasında değişmektedir. Bu veriler ışığında düşünüldüğünde modern okul tasarımında öğrenci başına düşünülen 2 m²lik alanın, sıbyan mekteplerinde öğrencilere ayrıldığı görülmektedir. 
  • Mekteplerinin mimarisine bakıldığında, 15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar klasik üslupta yapıların inşâ edildiği görülmektedir. Kesme taş veya almaşık duvar örgüsüne sahip olan bu yapılarda, ahşap kısımlar, süsleme unsurları ve taş süslemeler önemli oranda yok olmuştur. Günümüze ulaşan en erken tarihli Osmanlı sıbyan mektebi Bursa'dadır. İki bölümlü olarak planlanmış yapı, yazlık bölüm olarak adlandırılan bir eyvanla ona bitişik kapalı bir dershaneden meydana gelmekte, Sitti Hatun'un H.864'te (1459-60) inşa edilen camiinin yakınında bulunmaktadır. Sitti Hatun Mektebi 21, Fatih Sultan Mehmet döneminde, Oruç Bey’in kızı, Zağanos Paşa’nın eşi Sitti Hatun tarafından yaptırılmıştır. Eğimli bir arazide bulunan bu yapı kuzeydoğu ve kuzeybatı yönünde yan yana iki kubbeli bölüm halindedir. Mektebin duvarları iki sıra tuğla ve moloz taş, kubbe kasnakları üç sıra tuğla, bir sıra kesme taştan yapılmıştır. Zengin taş bezemeli eyvan cephesiyle türünün seçkin bir örneği olan yapının, açık ve kapalı dershaneden oluşan plan şeması birçok sıbyan mektebinde tekrar edilmiştir. Açık dershane mekanına, iki yan cepheden sivri kemerle kavranan Bursa kemerli birer açıklıkla girilmektedir. Kemer düzenlemesinin çevresinde de tuğla ve derzden yapılmış kare süsleme detayı yer almaktadır. 
  • 15. Yüzyılın sonlarına doğru Manisa’da Hatuniye Külliyesi içerisinde yer alan sıbyan mektebi de erken tarihli bir diğer yapıdır. Sultan II. Bayezıd’ın eşi Şahinşah’ın annesi Hüsnüşah Sultan tarafından h. 904/ m. 1498 tarihinde inşa edilen külliye birimlerinden, günümüze cami ile sıbyan mektebi ulaşmıştır. Mektep dikdörtgen planlı olup, iki mekandan oluşmaktadır. Sıbyan mektebinin kuzeyde yeralan kare mekanına batıdaki ön bahçeden altı basamaklı merdivenle girilir. Kare planlı olan mekanlarda pandantifle sekizgen kasnağa ulaşılır ve mekanların üzeri kubbe ile örtülmüştür. Kuzeydeki mekân güneydeki mekana bir kapı ile açılmakta, güneydeki bölüm ise bir kemer yardımıyla sokağa çıkmaktadır. 
  • 16. Yüzyıla ait olan sıbyan mekteplerine bakıldığında Mimar Sinan’ın inşa ettirdiği mekteplerin yüzyıla damgasını vurduğu görülmektedir. Bu dönem sıbyan mekteplerinin genel özelliklerine bakıldığında biri hariç (Rüstem Paşa Mektebi) hepsi külliye bütünlüğü içerisinde ele alınmış ve külliye içinde de odak nokta olarak planlanmıştır. Kare plan şeması genelde tercih edilmiş, erken dönem örneklerinde ise örtü sistemi olarak düz ahşap çatı kullanılmıştır. Sinan dönemi sıbyan mekteplerinin büyük çoğunluğunun üst örtü sistemi kubbedir. Mektep içindeki bazı birimleri örtmede aynalı tonozun kullanıldığı az sayıda örnek de bulunmaktadır. Üst örtüde kubbeye geçiş unsuru olarak Üsküdar Mihrimah Sıbyan Mektebi dışında pandantif kullanılmıştır. Haseki Hürrem Sultan, Süleymaniye, Rüstem Paşa ve Edirne Selimiye Sıbyan Mektebinde Türk konut mimarisinde görülen hayat tarzı uygulama görülür. Sinan dönemi sıbyan mekteplerinin çoğu fevkani olarak inşâ edilmiştir. Külliyenin diğer birimleriyle üslup birliği içerisindeki sıbyan mekteplerindeki süsten arınmış klasik tavır daha sonraki dönemlerde inşa edilen sıbyan mekteplerine de model olmuştur. 
  • Sinan döneminde inşa edilen sıbyan mekteplerinden, erken tarihi bir örnek olan Haseki Sıbyan Mektebi, Hürrem Sultan tarafından 1538–1551 yıllarında yaptırılmıştır. Külliyede, caminin inşasından bir yıl sonra 1539 yılında inşa edilen sıbyan mektebi, kare planlı yan yana iki birimden oluşmaktadır. İki yönlü dörder basamakla çıkılan öndeki açık mekan, iki cephesi sütunlu olup, buradan geçilen diğer bölüm kapalı mekan olarak tasarlanmıştır. Her iki birim de düz tavanlı oturtma çatı ile örtülmüştür. Açık olan kısım geniş bir sundurma ile çevrilerek yağmur ve güneşten korunmuştur. Binanın önünde çocuk oyun alanı olarak belirlenen bölüm ve kapalı mekanın arkasında küçük bir hazire yer almaktadır. 
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın genç yaşta ölen oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırdığı Şehzade Külliyesi (1543-48)’nde yer alan sıbyan mektebinin, tek birimli örnek olarak farklı bir tasarımı vardır. 10x10 m. ölçülerindeki yapı 7,5 m. yüksekliğindedir. Kubbeye geçiş pandantiflerle sağlanmış, inşa malzemesi olarak külliyenin diğer yapılarında olduğu gibi kesme küfeki taş tercih edilmiştir. Her cephede altta iki, üstte ikişer pencere ile yapı aydınlatılmıştır. Tek birimli kubbe örtülü düzenleme 1520-22 yıllarında inşa edilen Yavuz Sultan Selim Sıbyan mektebinde de görülmektedir. 
  • Kanuni Sultan Süleyman’ın kendi adına yaptırdığı Süleymaniye Külliyesi’nde (1550-7) yer alan yapılardan biri de sıbyan mektebidir (1552-3). Mektep yazlık ve kışlık olmak üzere iki birimlidir ve fevkanidir. Yazlık kısma altı basamakla, sokağa bakan yapının güney cephesinden girilir. Bu bölüm 4,5 m. yüksekliğindeki kuzey ve batı cepheleri kemerle dışarıya açılan bir kubbe ile örtülüdür. Buradan kışlık mekan içindeki aynalı tonoz örtülü bölüme geçilir. Kapalı bölüm kubbeli eyvan plan şemasındadır. Her cephede değişen alt-üst pencere düzenlemesiyle yapı ışık alır. Batı cephe fevkani olduğu için bu kısımda bir dükkan kazanılmıştır. Yazlık mekândan kuzey ve batı cephesi külliyeden yalıtılmış bir avluya kemerle geçilmektedir. 
  • Fevkani sıbyan mektepleri içinde en bilinen örneklerden olan Üsküdar Mihrimah Sultan Sıbyan Mektebi (1547) aynı adı taşıyan külliyenin bir parçasıdır. Külliyenin güneybatı köşesinde yer alan mektep eğimli bir alanda inşa edilmiştir. İki bölümlü olan yapının yazlık ve kışlık dershane arasında kot farkı 3,20 metredir. Eğimden kazanılan bölüm özgün durumunda çeşme ve hazne/depo bugün ise dükkan olarak kullanılmaktadır. Yapının yazlık dershanesi 6x6 m. ölçülerinde, 6 metre çapında pandantifle geçilen bir kubbe ile örtülüdür. Yazlık dershaneye giriş doğu cephedeki kapıdan sağlanır. Kuzey cephe ise bir kemerle açılmaktadır. Kışlık mekan da kare planlıdır 6 metre çapında trompla geçilen iki kademeli bir kubbe ile örtülüdür.
  • 18. Yüzyılda inşa edilen tek katlı yapılara Ebülfazl Mahmud Efendi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve fevkanilere Kuyucu Murad Paşa, Sultan Ahmed, Çinili, Divitçioğlu mektepleri örnek gösterilebilir.27 18. Yüzyıl sıbyan mekteplerinde Osmanlı mimarlığında görülen Batılılaşma süreci ile birlikte farklı uygulamalar da görülmeye başlamıştır. Bunlardan en dikkat çeken ayrıntı süs unsuruna daha fazla yer verilmeye başlaması ve bunun yeni beğeniyle mimari olarak ortaya konmasıdır. Batılılaşma pek çok sıbyan mektebinin zemin katına bitişik olarak görülen sebil ve çeşme yüzeylerinde daha çok görülmektedir. Bu dönemde sıbyan mekteplerinin her dönemden fazla sayısının arttığı ve bu artışın özellikle mahalle içindeki sıbyan mekteplerinde daha çok olduğu görülmektedir. İnşaat malzemesi olarak klasik zevkten farklı olarak taş, tuğla, derz uygulaması daha çok tercih edilmiş, sokağa yapılan çıkma ve çeşitli mimari oyunlarla hareketli cepheler ortaya konmuştur. Genelde iki katlı tek dershaneli olarak görülen 18. yüzyıl sıbyan mekteplerinde zemin kat yapı için depo, idari ofis yeri gibi fonksiyonlarla kullanıldığı gibi mahalle halkına hizmet veren çeşme-sebili de barındırmaktadır. 
  • 18. Yüzyıl sıbyan mekteplerinden günümüze ulaşan önemli örneklerden olan Fatih/Horhor Caddesi üzerinde yer alan Elhac Süleyman Halife Sıbyan Mektebi 1728/9 yılında yaptırılmıştır. Bugün konut olarak kullanılan yapının dış cephesi iki sıra tuğla bir sıra kesme taşla oluşturulmuştur. Horhor Caddesine bakan ve çeşmenin de yer aldığı zemin kat ise kesme taş kaplıdır. Sokağa açılan cephede basık kemerli bir kapı ile yapıya girilir. Zemin kat çeşme haznesi, merdiven, tuvalet ve küçük bir mekândan, üst kat, merdivenlere açılan dikdörtgen mekan ve onun önünde de kare planlı tonoz örtülü dershane bölümünden oluşmaktadır. Yapının üç cephesinde açılan sekiz pencere ile ışık sağlanır. Saçak altında diziler halinde kirpi saçak düzenlemesi, kuşevi ve caddeye açılan çeşmede 18. yüzyıl çeşme aynalarında görülen barok düzenleme, tuğla ile yapılan süsleme ve boşaltma kemeri uygulaması, sıbyan mektebinin bezeme unsurları olarak dış cepheye yansıyan ayrıntılardır. 
  • 18. Yüzyılın karakteristik bir başka yapısı da İstanbul/Fındıklı’daki Zevki Kadın Sıbyan Mektebi’dir. III. Osman’ın üçüncü eşi Zevki Kadın tarafından 1755 tarihinde yaptırılan mektep, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin PTT ve Erasmus Birimi olarak kullanılmaktadır. İki katlı, fevkani yapının ana caddeye bakan zemin kat cephesi kesme taş kaplama olup diğer cepheler bir sıra kesme taş, üç sıra tuğla ve derz dolguludur. Yapıya giriş ana caddeye bakan kuzey cephedeki iki kanatlı kapı ile sağlanmaktadır. Bu giriş yoluyla alt katta iki pencere ile aydınlatılan uzun bir koridora sonunda da üst kat merdivenlerine ulaşılmaktadır. Giriş katında tuvalet ve su haznesi ile sonradan açılan batı girişi yer almaktadır. Batı girişinin karşısında bulunan merdiven yoluyla üst kata ulaşılır. Üst katta küçük bir giriş bölümünden geçildikten sonra kare planlı tonoz örtülü mekana geçilir. Dershanenin doğu yönünde iki sütunla ayrılan bölümde barok süslemelere sahip davlumbazlı bir ocak yer alır. Yapının dış cephesinde ana caddeye bakar şekilde barok kıvrımlara sahip bir çeşme bulunmaktadır.
  • 19. yüzyıla gelindiğinde eğitim sisteminde yaşanan değişimin paralelinde sıbyan mekteplerinin de tamamen Batı tarzı bir mimari forma dönüştüğü görülmektedir. 18. yüzyılda özellikle süsleme ve hareketli duvar yüzeyleri olarak görmeye başladığımız değişim, 19. yüzyılda sınıflar halindeki modern okul düzenine dönüşmüştür. Bu dönemin bilinen örneği II. Mahmud’un Cevri Kalfa adına yaptırdığı Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi’dir. II. Mahmud dönemi yapılarında yaygın olarak kullanılan ampir üslubunda yapılan mektepte dış cephede görülen değişim iç mekana da yansımıştır. 487 m²lik bir alana oturan yapı geleneksel sıbyan mekteplerinin ölçüleri ile kıyaslandığında büyük bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Genelde bir sınıfa sahip geleneksel sıbyan mekteplerinden farklı olarak, bu yapıda 10 oda yer almaktadır. Soldan girişin sağlandığı yapının ortasında bulunan iki katlı kitlenin üst katı beş mermer sütuna oturan çıkma şeklindedir. Bu bölümün üzeri kurşun kaplı ayna tonozla örtülmüştür. Tonozun üzerine de bir alem yerleştirilmiştir. Bu yapının sağ tarafına kademeli yuvarlak kemerli bir çeşme eklenmiştir. Çeşmenin hemen yanıbaşında üç katlı, pencere araları yassı plasterlerle birbirlerinden ayrılmış ikinci bir yapı bulunmaktadır. Bu bölüm Sultan II. Abdülhamid (1876–1909) döneminde buraya eklenmiştir. Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi Osmanlı devri mimarisinde yapılmış olan mektep örneklerinin sonuncusudur.
  • Sıbyan mekteplerinin Osmanlı şehir hayatındaki yerine baktığımızda, öncelikle karşımıza mahalle ölçeğinde bir vakıf yapısı çıkmaktadır. Sıbyan mekteplerinin diğer bir türü olan külliye içerisinde yer alan mekteplerin de, işleyiş esasları, gelir/gider kalemleri külliyenin diğer yapıları gibi ele alınmıştır. Yüzyıllar boyunca sıbyan mekteplerinin gelişimine ve şehir hayatındaki işlediği role bakıldığında, 15 ve 16. yüzyılda önemli oranda yapının külliye içerisinde inşa edildiği görülmektedir. Bu durum 17. yüzyılda külliyelerin ölçüleri ve sayısı azalsa da devam etmiştir. Bu süreçte mahallede temel eğitimin daha çok mahallenin en önemli buluşma noktası olan mescitlerde verildiğini düşünmek yanlış olmaz. Bu durum 18. yüzyılda değişmeye başlamıştır. Öncelikle mekteplerin bani profili değişmeye ve halktan kimselerin mekteplerin inşasını üstlenmeye başladığı görülür. Bu durum mekteplerin mahallelere yaygınlaşmasına ve sayı olarak da artmasına neden olmuştur. Mimari olarak da 15-17. yüzyıl çizgisindeki yapılarda klasik zevk, yalınlık, yerini dönemin kargir konut örneklerinde de gördüğümüz şekilde, harekete, barok süsleme unsurlarına, tuğla/taş almaşık duvar örgüsüne ve bu malzemeyle yapılan süslemeye bırakmıştır. İç mekânda, sıbyan mekteplerine bitişik çeşme/sebillerde de bu değişim görülmektedir. Dönemin konut örneklerine benzeyen 18. yüzyıl sıbyan mektepleri bu yanıyla da temel eğitimi, mescit içerisinden, sivil bir yapıya taşımıştır. Şehirlerde, mahalle ölçeğinde hızla yaygınlaşan sıbyan mektepleri, çevresindeki mahallelinin de buluşma noktası olmuştur. Mekteplerin inşasında özelikle göz önünde bulundurulan husus yapıyla birlikte bir su yapısının da planlanmasıdır. Bu sebeple kullanacağı suyu almak için çeşmeye gelen mahalle halkı burada görüşme imkanı bulmaktadır. 
  • Külliye içinde yer alan sıbyan mekteplerinin de külliyeden çok sokakla ilişkilendirildiği görülmektedir. Külliye kuruluşunda Fatih Külliyesi örneğinde olduğu gibi ana aks üzerinde önemli bir konumda olmasına rağmen, Süleymaniye Sıbyan Mektebi’nde de olduğu gibi avlu duvarı ile çevrilerek ayrı bir bahçe içinde yapılar inşa edilmiştir. Sıbyan mekteplerinden, eldeki örnekler incelendiğinde inşa edilecek arsa olarak sokakların köşe başlarının tercih edildiği görülmektedir. Bu durum sokak planlamasına da önemli bir katkı sağlayarak sokak dönüşlerinin yumuşatmakta, yapıları daha görünür kılmakta ve çocukların okula daha kolay erişmesini sağlamaktadır. Kargir malzeme ile yapılan sıbyan mektepleri aynı zamanda yangın duvarı işlevini de yaparak yangının bir sokaktan diğerine geçişini engellemektedir.30 Yangını kontrol altına almada da sıbyan mekteplerine bitişik yapılan çeşmelerden yararlanılmaktadır. Sonuç olarak 15-17 yüzyıllarda daha çok külliye bütünlüğü içerisinde gördüğümüz sıbyan mekteplerinin 18. yüzyılda mahallelerde yaygın olarak inşâ edildiği görülmektedir. Bu dönemde mektepler daha da yaygınlaşmış, bani profili farklılaşmış, mimari olarak da külliye içerisindeki yapı tekniği ve inşa malzemesinden bağımsız, dönemin konut örneklerine benzer şekilde yeni bir tarz ortaya konmuştur. Bu değişim sürecinin yaşanmasında 18. yüzyılla birlikte başlayan yeni dünya görüşü ve eğitime bakışın değişmesi de önemli rol oynamaktadır.

5. BÖLÜM / Osmanlı Eğitim Yapıları Ders Notu:

  • Osmanlı Dönemi Kütüphaneleri
  • Ayrıca yapı olarak bulunmasa da birim olarak Orta Çağ'dan itibaren Selçuklu döneminden beri görülmüştür. İlk kütüphane 1661 yılında yapılmış olan Köprülü Mehmet Paşa Kütüphanesidir. Kütüphaneler, tek kubbeli camilere benzer plan şemasındadır. Genelde medrese içinde yer alırlar. Fatih döneminde birçok kütüphane inşa edilimiştir. Yavuz Sultan Selim döneminde çok fazla kitap toplanır. Kanuni döneminde ise kataloglama başlar Kütüğhanelerde mektepler gibi nem sebebiyle yükseltilerek yapılır. III. Ahmet Kütüphanes, Topkapı Sarayı içerisinde daha gelişmiş bir şema gösterir. Üç yöne eyvanlarla açılır. Orta kısma kitaplar için okuma kemerleri ile geçilir.
  • Nuruosmaniye Kütüphanesi'nde Batılılaşma dönemi etkileri vardır. Yapı yuvarlak hatlara sahiptir. Barok etkisi görülür. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Kütüphanesi etrafında dolaşan revak sistemi bulunur. Kütüphane mekanı Nuruosmaniye'de çokgen biçimdedir.
  • Ayasofya Kütüphanesi 18. yüzyılda yapılmıştır. Ayasofya'nın dışından kütüphane olduğu belli olmaz. Esas kütüphane mekanı arkadan dışarıya taşar. Yapının içi tamamen İznik ve Kütahya çinileriyle kaplanmıştır. Yazı şeritleri bulunur. Özgün halini hala korumaktadır.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder