30 Aralık 2015 Çarşamba

Türk İslam Sanatlarında Terminoloji ve Yöntem ( FİNAL )







Türk İslam Mimarisinde ki Fonksiyonel Yapı Türleri :

Dini Mimari :
İbadet Yapıları : Cami, Mescid, Namazgah
Eğitim Yapıları : Medreseler
Mezar Yapıları : Türbe, Kümbed
Cami : İslam dininin asıl ibadet yapısı mesciddir. Kur'an da mescid hem bir ibadet yapı türü olarak geçer hem de bazı mescidler özel olarak yer alır. ( Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram )
Mescid : Scd kökünden türemiştir, secde edilen yer. 
  Kabileler ayrı yerlerde namaz kıldığından cuma günleri büyük bir yerde toplanılıp namaz kılma yeri oluşturuluyor. Örn : Mescid-i Cuma Camii
Namazgah : Kaynağını Kur'an dan almaz. Bu anlamda Mescid ve Camii den ayrılır.            ( Camii, Kur'an da yapı şekli olarak geçmez, mescidden farklı olarak. )
  Namazgahın arapçası Musalladır.
  Mezarlık alanlarının yanında uygun bir alan musalla / namazgah olarak belirlenmiştir. Cenaze namazı burada kılınır ve ardından defin işlemi yapılır. Zaman içinde namazgahlar yaygınlaşmış ve yol kenarlarında belli noktalara da yapılmaya başlanmıştır. Osmanlı döneminde, musalla adı verilen bu yapılar oldukça yaygınlaşmıştı.
Musalla : Yerleşim alanları dışında, yoldan geçenlerin ibadetlerini yapabilmeleri için yol kenarlarına inşa edilen; yerden hafifçe yükseltilmiş, etrafı hafifçe yüksek duvarlarla çevrili, üstü açık ve kıble yönünü belirleyen mihrap taşının bulunduğu ibadet alanlarıdır.
  Gelibolu'daki namazgahta olduğu gibi bazı örneklerde minberin de yer aldığı görülmektedir.
Harim / Harem : Camiiler de asıl ibadet yeridir. O bölgede belli şekilde hareket etmek, hal ve hareketlere dikkat etmek gerekir. Bu kısıtlamadan dolayı Camiinin bu bölgesine harim denmiştir. ( Harim / Haram : Kısıtlama )
Avlu : En az üç yönde yapılar ve yüksek duvarlarla çevrili mekandır.
Son Cemaat Yeri : Camiinin avlusu üç yönden revaklarla çevrilidir. Harim bölümü tarafında ise revak benzeri bir yapı bulunur.
  Osmanlı camii mimarisinde, namaza geç gelenlerin ibadetlerini yapabilmeleri için, yapının kuzey duvarına paralel olarak uzanan sütun ve kemer dizilerinden oluşmuş mekan.
Revak : Bir yanı kapalı, diğer yanı sütun ve kemer dizisiyle dışa açılan; kubbe, tonoz veya çatıyla örtülü mekan.
Galeri : Sanat yapıtlarının sergilendiği yer.
  Kiliselerde girişin ve yan neflerin üst katını oluşturan ve orta nefe bakan mekan. ( Bu tanımı cami yapıları için de kullanılabilir. Kıble duvarında değil girişin üst tarafında yer alır. )
  Barok tiyatroda, salonun çevresini dolaşan balkon.
Mihrab : İslam ibadet yapılarında kıble yönünü gösteren fonksiyonel öğedir.
Türk İslam Mimarisinde ki Mezar Yapıları :
  Mezar yapıları, islam sanatında fonksiyonel yapı kapsamında dini yapılar arasında bulunmaktadır. Çünkü sahip olunan inanışlar doğrultusundadır.
  Mezar mimarisini temelde 2'ye ayırmak gerekir.
1. Basit toprak mezarlar : Kalıcı değildir.
2. Anıtsal mezarlar : Yüzlerce, binlerce yıl varlıklarını koruyorlar. Bu nedenle bir mimari üslubun ortaya çıktığı da görülmektedir.
  Toprağa defin yoluyla yapılan anıt mezarlar çok daha yaygındır ve bu nedenle inançsal olarak dayandığı temele bakmak gerekir. İslamiyet açısından bakılırsa Kur'an da Habil ve Kabil'in hikayesinde toprağa gömülme konusunun işlenmesi temel oluşturabilir. 
  Kurgan, asya coğrafyasının pek çok yerinde karşımıza çıkar. Sadece Türkler'de değil bu bölgedeki diğer topluluklarda da görülür. Anadolu coğrafyasında da örnekler tümülüs olarak adlandırılır.
Kurgan : Genellikle çok yüksek olmayan, yapay tepelerdir. Bu yapay tepenin altında mezar odası yer alır. Kurgan olarak tanımlanan oluşum üstteki tepedir. Kurgan, ''korugan'' dan gelmektedir.
  Yine Asya coğrafyasında bazı şehirlerdeki savunma duvarlarına kurgan denmesi terminoloji bu yönde kullanılmasını sağlıyor.
  Kurgan'ın altındaki mezar odası tek veya çok bölümlü olabilir. Ölünün kimliğine göre mezar boyutları değişmektedir.
  Mezar odalarının kenarları ve üstü ağaç kütüklerle kaplanıyor, açılan bölüme toprak dolmasın diye.
Örnek : Pazırık Halısı; Pazırık kurganında bulunmuş ve bilinen en eski halı, ilk halı örneği.
  Hunlar'da kurgan çok yaygın iken Göktürkler'de zamanla mezar külliyeleri oluşmaya başlıyor.
Kümbed / Türbe : İslamiyetle ortaya çıkmış mezar yapılarıdır. Kümbed farsça, Türbe arapçadır.
  Karahanlılar sonrası süreçte yani islamiyetin Türkler tarafından yayıldıktan sonra görülmeye başlanmıştır.
  Bazı sanat tarihçileri detaylarda farklı olan iki mimari yapı olduğunu kabul ederler. Bu farklar : Kümbed : İki katlı, külahla örtülü. Türbe : Tek katlı, kubbe örtülü.
  Fakat uygulamada böyle ayrım olmayan örnekler vardır. Bu adlandırma bir takım kültürel değerlerden kaynaklanıyor. Sadece bir takım mimari yapı farklarına bakarak ayrılmıyor.
  Karahanlılarda çoğunlukla Türbe sözcüğünün kullanıldığı görülüyor. Büyük Selçuklu'da çoğunlukla Kümbed, Anadolu Selçuklu'da ikisi de mevcutken Osmanlı'da Kümbed sözcüğü tamamen terk ediliyor. Bunda Fars kültürüne yakınlık etkili olmuşur.
Örnek : Ahmet Emin Bayındı Kümbeti; Gövdenin bir bölümü masif duvar, bir bölümü sütunlardan oluşturulmuş yarı açık bir kümbet. Alt katında gömü odası yer alıyor ve üstü konik biçimli külahla örtülüdür.
  Üst kat, ziyaretgah mekanıdır. Fakat bazılarınd bir mihrap nişi yer alır ve mescit olarak kullanıldığı da görülür çok yaygın olmasa da
  Mezar, ziyaret sözcüğü ile aynı köktendir.
  Kabir, çukur demektir.
  Lahit, arapça bir sözcüktür. Aslında bir mezar türü değildir. İslami gelenekte bir gömü şeklini ifade ediyor.
  İslamiyette iki türlü gömü şekli vardır. Şakk ve Lahd ama daha sonra Lahit olarak ayrı bir yapı haline geliyor.
Avlu : Camiinin önünde en az üç yönden yapılar veya yüksek duvarlarla çevrili, üstü açık mekan. Örneğin; Edirne Selimiye Camii avlusu
Revak : Bir yanı kapalı diğer yanı sütun ve revak dizisiyle dışa açılan; kubbe, tonoz, ya da çatıyla örtülü mekan.
Eyvan : İki ayrı tanım, 1. Anıtsal mimari açısından : 3 yönden kapalı, bir yönden kemerle dışa açılan kubbe veya tonoz örtülü mekan formu.
2. Geleneksel Anadolu Türk konut mimarisinde : İki yönden birer oda ile sınırlanmış ve bir yönden hayat veya sofaya açılan mekan.
Mihrab : İyiliğin kötülükle, insanın nefsiyle savaştığı yer olarak görülüyor. Kıbleyi yani Kabe'yi simgeler. İslam ibadet yapılarında, bu nedenle çok önemli bir ögedir. Harb kökünden türüyor.
Minber : Camiilerde Cuma ve Bayram namazı gibi önemli günlerde hutbe okuması için gereken yüksekliği sağlayan mekan. Emevilerle birlikte ilk üçgen minber şeması oluşmuştur. Mutlaka mihrabın sağında yer alması gerekir. 
Cümle Kapısı : Klasik dönem Osmanlı camiilerinde revaklı, şadırvanlı avludan harim kısmına geçişi sağlayan ana kapıdır.
Mükebbire : Camiilerin son cemaat yerinde namaz kılanlara, içerideki imamım tekbirlerini ileterek tüm cemaatin uyumlu şekilde namaz kılmalarını sağlamakla görevli müezzinin durduğu küçük balkondur. Bu çıkmaya, son cemaat müezzin mahfili veya Mi'zene denir.
Mahfil : Bir mekanda belirli kişi veya topluluklar için ayrılmış bölümlerdir. Kim veya kimler için ayrılmışsa öyle adlandırılır. Örneğin; Müezzin mahfili ( Selimiye Camii mekanın tam ortasında Müezzin mahfili var. ), Kadınlar mahfili, Hünkar mahfili                   ( Genellikle mihrabın sol tarafında, mümkün olduğunca gizlenmiş bir bölümdür. )
Darüşşifa : Ortaçağda, İslam ülkelerinde sağlık hizmeti verilen yapıların, mimari yapıları dönemin medreseleri ile benzerlik gösterir.
  Bazı yerlerde bimarhane, şifahane, maristan veya bimaristan denildiğide görülebilmektedir.
Rasathane : Ortaçağda gökyüzünün incelendiği eğitim yapılarıdır.
Türk İslam Mimarisinde ki Ticaret Yapıları :
  Türk İslam mimarisinin ilginç ve zengin yapı grubunu oluşturur. Ticaret yapısı denildiğinde en temel işlem üretilen ürünün satışıdır.
  İpek yolu ortaçağ ticaretinin can damarını oluşturur. Yaklaşık 10.000 km. M.Ö. 6 yy. da başlıyor 16. yy. kadar etkin kullanılıyor. Bir kervan bir günde yaklaşık 40 km. yol katediyor.
1. Kervansaraylar ve Hanlar ( Konaklama )
2. Arastalar ve Çarşılar ( Alışveriş yapısı )
3. Bedestenler
4. Hamamlar
1. a.Kervansaraylar : Kervanların,  konakladığı, emniyetini sağladığı, ihtiyaçlarını karşıladığı tesislerdir. Farsça bir sözcüktür. Sözcüğün aslı Karbansaraydır. Karban : Kar yapanların, karcıların konakladığı yerdir.
  13.yy dan itibaren Asya coğrafyasında ve daha sonra Anadolu'da yaygınlaşıyor. Bu yapıların  yaygın biçimde ''Han'' olarak adlandırıldıklarını da görüyoruz. Han da farsça bir sözcüktür. Bey, hane, konak, sofra, ziyafet gibi anlamları vardır. Bu anlam çeşitliliği kervanlara sunulan hizmet çeşitliliğini de göstermektedir aslında.
  Kervansaraylar ve hanlar ribatlarla ilişkilendirilir. Ribat, Anadolu ve İran'da pek çok han yapısı için kullanıldığı görülür. Ribatlar aslında Arap-İslam ordularının fetih hareketleri esnasında sınır boylarında hazır kuvvet bulundurmak amacıyla inşa edilen askeri yapılardır. Sınırda ihtiyaç halinde hazır kuvvet bulundurmaktır amacı. Kelime anlamı; bağ, bağlantı, ulaşmak, ilerlemek gibi anlamları vardır.
  Sınırların gelişmesiyle işlevini yitiren ribatlar ya zaviyeye ya da Kervansaraya çevrildiğini görürüz. Bu nedenle Selçuklu'da Kervansaray fonksiyonunda olup ribat diye adlandırıldığını görürüz.
  İster ribat, ister han, ister kervansaray densin, temelde iki gruba ayrılır. Bunlar Menzil hanları ile Şehir hanlarıdır.
 Menzil : inmek, konmak
Menzil Hanları : Şehir dışıdır. Kervan yolu üzerinde, kervanların konduğu yerdir. Ticaret yolları üzerinde kervanların durduğu noktalardır. Bir kervanın bir günde kat edebileceği mesafe dikkate alınarak inşa edilmişlerdir. İlerleyen zamanlard veya önemli şehirlerin etrafında Kervansaray sayısı artmıştır. Yani standart sayıda değildir.
  Bu yapılar kale gibi sağlam ve korunaklıdır. Bu kervan ticari mallar taşıdığından, kervanların ve kervansarayların gelebilece saldırılara karşı korunaklı olması gerekir. Bu nedenle genellikle taştan, yüksek duvarlı, dışarı açılan pek penceresi olmayan yapılardır. Pencere varsa da bunlar mazgal yapıdadır.
  Kervansarayın içinde bir kervanın ihtiyacı olan şey mümkün olduğunca karşılanmaya çalışılır.
  Kervansaraylarda değişmeyen üç şey; Her kervan sahibi orada 3 gün boyunca bedava konaklıyor. Ayrıca güvenlik çok önemli olduğundan gün battıktan sonra güneş doğana kadar kapılar açılmaz.
Derbent : Kervansaraylara belirli uzaklıkta yerleşim oluşturulurdu. Buradaki insanların görevi o kervansarayları korumaktır.
  Menzillerde inşa edilen, ticaret amaçlı konaklama yapıları Asya ve İran coğrafyasında da karşımıza çıkıyor.
Fonksiyonlarına Göre Kervansaraylar :
Menzil Han: Şehirler arasında, yol üzerinde belirli aralıklarla kervanların konaklamasını amaçlayan yapılar.
Şehir Han: Şehrin dokusu içinde yer alırlar.
İcra-i Faaliyet Hanları: Kapalıçarşı ile doğrudan bağlantısı vardır. Bu hanlarda belirli bir ürünün imalatı yapılır.
Çarşı: Farsça char-suk sözcüklerinin birleşmesiyle okunur.
Arasta: Alışveriş yapılarıdır. Bazen bedestenlerin etrafında konumlanmış olarak görülür.
Bedesten: (Farsça) Fonksiyon olarak bedestenlerin içinde veya dışında alışveriş yapılabiliyor ise de asli fonksiyonu ticari malları birtakım tehlikelere karşı korumak maksadıyla depo alanı oluşturmaktır. Bedestenler ticari dokunun kalbini oluşturur. Bezistan/Bezzezistan
Sandal Bedesteni: Bir yol ipek bir yol pamuk
Türk İslam Mimarisinde ki Su Yapıları :
     Suyun şehre getirilmesi ve dağıtılması için yapılan yapılardır. Çeşme, sebil, su ferazisi, sarnıç, hamam…
Hamam: Kamusal nitelikte yıkanma yapısı veya mekanı özel olarak ısıtan sıcak suyu ile gerçek anlamda ilk hamam yapıları Romalılar zamanında inşa edildi. Ancak Roma hamamları sadece birer yıkanma yapısı değil, birer sosyal merkez olarak da kullanılmışlardır. Bizans döneminde hamamlar Roma dönemi işlevselliğine ulaşamıyor. Türk-İslam döneminde bu işlevselliğe İslam dininin temizliğe verdiği önemden dolayı ulaşılmıştır.
Standart Bir Hamam Yapısının Bölümleri :
-Soyunmalık ya da soğukluk
-Ilıklık
-Sıcaklık
-Halvet
-Su haznesi
-Külhan
Çifte Hamam: Bir tarafının sürekli erkeklere, bir tarafınınsa sürekli olarak kadınlara ayrıldığı, hizmet verdiği hamam türüdür. Erkeklerin kapısı normal yola, kadınlarınki çıkmaz ya da daha az işlek olan sokağa açılır.
     Hamamların duvarlarında genellikle pencere bulunmaz. Kubbede açılan pencereler ya da aydınlık feneri ile içeri ışık yansıtılır.
Soyunmalık: Türk hamamlarında giysilerin çıkarılıp peştemalların kuşanıldığı bölüm. Camekan da denir.
Soğukluk: Türk hamamında ısıtılmayan bölüm. Aynı mekana Roma hamamlarında frigidarium denir.
Ilıklık: Türk hamamlarında sıcaklık ile soğukluk bölümleri arasındaki mekan. Roma hamamlarındaki tepidariuma denk düşer.
Sıcaklık: İç hamamı teşkil eden bu kısım eski Roma hamamlarının caldarium veya sudatorium dedikleri mahaldir. Arapça’da bu kısma havlara derler. Genellikle kare planlı ve kubbeli örnekleri yaygındır.
Halvet: Türk hamamlarında tek kişilik küçük yıkanma hücresi. Türk hamamlarında en sıcak bölüm.
Su haznesi: Ocağın üzerinde yer alan metal kazandır. Suyun içinde bulunan bu kazanın iki yanında
alçak birer duvar yer almaktadır. Isınan su yükselirken bu duvarlarda bırakılan menfezlerden soğuk su aşağıya akar.
Külhan: Eski Türk hamamlarının ısıtma amacıyla ateş yakılan kesimine verilen ad. Fırınlarda ocaktan çıkarılan küllerin toplandığı kesimine de külhan denir.
Çeşme: Su sağlama sisteminden gelen suyun kamunun kullanımına sunulduğu hayır yapıları. Görsel zenginlik, hayvan sulama, içme suyu gibi amaçlarla yapılmıştır. Osmanlı’da ilk başlarda yalın, basit ve
işleve yönelik bir düzenlemede karşımıza çıkar. Bir külliye duvarına bitişik, sokağın köşesinde bulunabilir. 16-17. Yüzyıldan itibaren Osmanlı’da daha anıtsal, daha nitelikli çeşmeler inşa edilmiştir.
18. Yüzyılda Lale Devri’nde çok görkemli çeşme yapıları inşa edilmiş. Tıpkı Romalılarda olduğu gibi görsel zevk amacı da gütmüştür. Bu çeşmelerden biri Eyüp’te bulunan Mihrişah Valide Sultan’da bulunur. Batı üslubundan etkilenilmiştir.
Sebil: Cadde ya da sokak kenarlarında oradan geçmekte olanların su içmesi için yapılmış hayır yapıları. Sebillerin çeşmelerden farklı bir su sağlama sistemine bağlı olmamalarıdır. Bu tür yapılar özellikle 18. Yüzyıldan itibaren yaygınlaşmıştır.
Su kemeri: Su borularının basınca dayanıklı olarak yapılamadığı çağlarda kentin su ihtiyacını sağlayan yolun hep aynı nivoda ve çok az eğimli bir biçimde devam etmesi gerekir. Bu amaçla vadilerin aşınması gerektiğinde kemer dizilerince taşınan su yolları yapılmıştır. Köprüye benzer bu donatıya “su kemeri” adı verilir. İlk su kemerleri Antik Roma döneminde yapılmıştır.
Sarnıç : Su biriktirmek amacıyla genellikle tonoz(?) altında yapılan özel yapılar.
İstnanbul daki 7 tane : Çemberlitaş, Beyazıt, Fatih, Çarşamba Yavuz Selim, Edirne, Kapalıçarşı
Su Terazisi : Genellikle taş, tuğla örgülü kule şeklinde karşımıza çıkar. Su uzun süre havasız ortamda kalınca basınç değeri değişiyor. Suyun basıncını dengelemek, suyu halkın ulaşabileceği yerlere yönlendirmek amacıyla yapılmıştır.
Mimari Yapıda Destek Sistemi :
Duvarlar ve düşey taşıyıcı ögeler, üstünde kemerler arasında köşe geçişleri, bunların hepsinin üstünde üst örtü elemanı.
Düşey taşıyıcı ögeler başlıca 3 şekilde karşımıza çıkar.
1. Sutün
2. Ayak
3. Paye
Sutün : Genellikle blok taştan kare, çokgen ya da silindirik gövdeli düşey taşıyıcı öge.
Paye : Örme tekniği ile yapılmış kare, çokgen ya da silindirik gövdeli düşey taşıyıcı öge.
Ayak : Taş ya da tuğla örgü teknikleri kullanılarak yapılmış ve sütun gibi çalışan kalın taşıyıcı öge.
Kemer : Bir açıklığı geçmek için kullanılan düzgün eğrisel biçimde strüktürel öge.
Üst örtüye geçiş elemanları : Kare planlı bir yapı veya yapı bölümünün üstüne kubbe oturtulduğu zaman duvarların birleştiği köşelerde meydana gelen boşlukların estetik bir biçimde geçilmesini sağlayan elemandır.
a. Kubbe : Yarım küre biçiminde üst örtü elemanı. Gerçek anlamda ilk kubbeler iran ve Roma'da inşa edilmiştir. Roma'da inşa edilen kubbeler geliştirilen bir takım yöntemlerle oldukça büyük boyutlara ulaşsada ancak dairesel planlı yapılarda kullanılabilmişlerdir. Kubbenin kare, kübik bir gövde üzerine oturtulabilmesi trompun ilk defa kullanıldığı iran da gerçekleşmiştir. Romanesk ve Gotik mimaride hiç kullanılmayan kubbenin en yaygın olduğu mimari Osmanlı mimarisidir.
b.Tonoz : Örgü teknikleri kullanılarak inşa edilmiş eğrisel yüzey ya da yüzeylerden oluşan mimari örtü elemanıdır. Mimarideki kullanım kolaylığı ve biçimindeki esneklik beşik tonoz, aynalı tonoz, çapraz tonoz, kaburgalı tonoz gibi birçok tonoz türünün ortaya çıkamsını sağlamıştır.
Mukarnas : Osm. düşey bir yüzeyden, üzerinde bulunan daha taşkın bir yüzeye geçmek ve ona bindirmelik görevi yapmak için taş ya da tuğladan küçük prizmalar şeklinde, birbibiri üzerine oturan bindirmeliklere verilen ad, stalaktit. Sinan çağında bunlara tekil olarak mukarnas, çoğul olarak da mukarnesat denilirdi. Mukarnasın çeşitli bölümlerine asaba, pah, baden, peş, kanat, yırtmaç, diş, püskül gibi adlar verilmiştir.
Mimari yapıda Çini:
Mimaride, yazmada, mezar taşlarında, dekoratif unsurlarda yer alıyor.
Çini : Dünyada Çin'den yayıldığı için bu ad kullanılır. Eski Türkler bu yazıya kasi diyor. ( İran'da Kaşan diye bir kent var. Büyük Selçuklu döneminde bu yerde çok önemli çiniler üretilirdi bundan dolayı kasi denilirdi.)
Keramit daha çok kullanıma olarak üretilen kap kacaktır. Evani de denilir.
Çininin üretim sürecinde hem teknik detay fazla hem kullanılan malzeme kalitelidir. Keramit ise daha basit ve daha az nitelikli malzeme ile kullanılır.
1. Mozaik Çini Tekniği : Anadolu Selçuklu ve Büyük Selçuklu döneminde çok yaygındır.
2. Renkli Sır Tekniği :14.yy sonu 15.yy başı En çok Semerkant'da kullanılmıştır.
3. Sıraltı Tekniği : Osmanlı döneminde 15.yy'dan sonra yaygınlık kazanır. En güzel örneği İznik'de verilir.
Ahşap sanatında kündekari tekniği : Daha çok mimberde, kapı ve pencere kanallarında uygulanır. Geometrik kompozisyonlara uygun olarak parçalar ayrı ayrı kesilir. Parçalardan  birinin yan kenarında zıvana denilen kanal var diğerinde diş denilen kanalla birleştiriliyor. Çok kaliteli ağaç kullanılır. ( Ceviz gibi ). Ne olursa olsun zaman içerisinde doğal koşullardan etkilenir.
Kemerle ilgili not : Pencere veya kapı üstündeki kemerlere hafifletme kemeri veya Tanfif Kemeri denir. Bursa Kemeri
Köşe Geçişleri :
Tromp : Bir bina köşesine bindirmeli olarak örten tonoz parçası; kare planlı kubbeli bir yapının duvarları arasındaki köşelerin üst bölümüne yapılan ve binanın üstüne sekiz kenarlı bir şekil haline koyarak kubbenin oturmasına elverişli bir kaide meydana getirmek üzere köşelerine örülen tonoz, tonoz bingi, köşe tonozu. Tromp ilk kez Sasaniler bulur.
Not : Tonoz istenilen her mimaride kullanılır. Kolay bir kullanımı olduğu için kullanımı yaygındır. En uygun olanı beşik tonozdur.
Süsleme :
İslam sanatında tasvir yasağı olduğundan süsleme sanatı kısıtlıdır. Kısıtlılık hat sanatıyla giderilmeye çalışılmıştır.
Hat :Arap harflerini malzeme olarak kullanan yüzey sanatı. 9.yy'da şeş kalem denilen 6 temel yazı türü ortaya çıktı. Bunlar : Sülüs, Nesih, Muhakkak, Tevki, Rik'a, Reyhani.
9.yy'dan sonraki dönemlerde İran'da talik adlı yazı türü ortaya çıktı. Onunla aynı  zamanlarda Anadolu'da Divani yazısı ortaya çıkıyor. Yaygın olan bir yazı türü de kufi dir. ( Kufe şehrinde çıktığı için bu adı alır.)

29 Aralık 2015 Salı

Antik Çağ Mitolojisi ( FİNAL )




FİNAL SORULARI :





1. Antikçağ Mitolojilerinin ve genel olarak yunan, roma mitolojilerinin ve yunan roma polyteist pagan mitolojilerinin inanç sisteminin Hıristiyan batı sanatına olan etkileri, neden ve sonuçları nelerdir. ?

2. Giorgione / Fırtına / Temp. / Resim, Venedik Akademi Galerisi. Bu resme bakarak çağının ideolojisinide anlayabilir. Belki mitoloji ile ilişkisini kurabilir. ( Hıristiyan batı batı uygarlığının Greko Romen, Sudeo Christian algı düşünce biçimi üzerine temellenmiştir.)

3. Antik felsefe, Grek ve Roma felsefesi arasındaki ilişki nedir. ? ( Plato Tanrılar hakkında ne düşünmüş, Aristotales -Narcisism ya da ''Anaximenes Olympos ile nasıl bir kültür ilişkisi kurmuş, Roma da felsefenin yerine belagati koymuş'' )

4. Antonious - DI INDIGATES ile olan ilişkisi nedir. ?

28 Aralık 2015 Pazartesi

Batı Sanatında Terminoloji ve Yöntem ( FİNAL )







ANTİK YUNAN VE ROMA DÖNEMİ MİMARİSİ :
TAPINAKLAR : Antik Yunan ve Roma dönemlerinde tapınak mimarisine çok önem verilmiştir.
( Metin Sözen, Sanat Sözlüğü kitabında planlar var.) Ante Tapınağı, Çift Ante Tapınağı, Prostil, Amfiprostil, Peripter, Dipter
THOLOS : Yuvarlak bir tapınak duvarı ve onu çevreleyen sütun dizisinden oluşur. Sütun dizisinin bulunmadığı örnekler vardır. ( final )
Örnek : Tholos Planı, Delfi'deki Tholos'un kalıntıları ( Yunanistan )
ANTE TAPINAĞI : Yunan tapınak biçimlerinin prototipi'dir. Cella duvarından öne uzanan iki duvar (ante duvarları) ve bunun arasında kalan iki sütundan oluşur.
Örnek : Themis Tapınağı, Rhamnus ( Yunanistan )
PROSTİL : Cella duvarında öne çıkan kolların ( ante duvarının ) önünde bir sütun dizisi bulunuyorsa o zaman bu tapınak prostildir.
Örnek : Augustus Tapınağı ( Hırvatistan )
AMFİPROSTİL : Hem önde hem arkada birer sütun dizisi bulunan tapınaklara denilir.
PERİPTER : Cellanın çevresi, tek bir sütun dizisiyle çevrili antik tapınaklara denir.
Örnek : Parthenon ( Atina )
DİPTER : Naosu çevreleyen çifte sütun dizisi vardır.( final )
Örnek : Efes Artemis Tapınağı
PSEUDO-DİPTER : Naosu çevreleyen sütun dizisi çift sütun aralığı bırakacak şekilde konumlandırılmıştır.
TAPINAK DÜZENLERİ :
Yunan tapınağın her bölümü, düzen diye tanımlanan sıkı kurallara göre tasarlanmıştır. Esas olarak üç düzen var.
1. Dor Düzeni
2. İon Düzeni
3. Korint ( Korent ) Düzeni
Tapınaklarda, lento sütun sistemi yani yatay ve dikey taşıyıcılarda oluşan bir sistem uygulanmış.
1. DOR DÜZENİNDE TAPINAK :
Antik mimarlıkta kullanınlan üç düzenden en eskisi kökeninin ahşap yapı olduğu sanılıyor. Sonra taşa geçirilmiş. Dor kavimlerine bağlandığı için bu adı almıştır.
Örnek : Parthenon, Atina, İÖ 447-432
ÜÇGEN ALINLIK ( TYMPONON ) : Yapılarda cephe boyunca ve çatı düzeyinde yer alan ikizkenar üçgen biçiminde duvar.
AKROTER : Antik alınlığın alt ve üst köşelerine yerleştirilen heykelcik. ( final )
SAÇAKLIK ( ENTABLATÜR ) : Sütunların üzerinde yer alarak çatıya kadar  devam eden kısım.
1. KORNİŞ : Saçaklığın en üst bölümü
2. METOP VE TRİGLİF : Korniş ile Arşitrav arasında, kabartmalarla bezeli ya da düz bırakılan kısım.
3. ARŞİTRAV : Sütunların hemen üstünde yatay kısım.
DOR SÜTUNU :
DOR SÜTUN BAŞLIĞI : Abacus ve Ekhinus
Sütun Gövdesi : Altı geniş, üstü dar, ortası şişkince ve yivli olarak yapılır.
STYLOBAD : Tapınakta üzerine sütun sıralarının oturduğu taban bölüm.
STEREOBAT : Tapınağın temel kısmı.
Örnek : Anadoluda güney ege de yerleşmiş, Dor etkisi Bodrum Halikarnasta, İon etkisi Efes de görülür.
2. İON DÜZENİNDE TAPINAK :
Batı Ön Asya'da ve komşu adalarda gelişmiş. Dor düzeninden farklıdır.
Örnek : Efes Artemis Tapınağı
İON TAPINAĞI BÖLÜMLER :
SAÇAKLIK ( ENTABLATÜR ) :
KORNİŞ : Saçaklığın en üst bölümü.
FRİZ : Arşitravın üzerindeki kısım kabartmalarla süslüdür.
ARŞİTRAV : Sütunların taşıdığı üst yapı ögesi.
SÜTUN BAŞLIĞI : Üstte abaküs, aşağı doğru kıvrılan birer volüt ( spiral biçimli kıvrılan ) ve yumurta dizisinden oluşur.
SÜTUN GÖVDESİ : Dor düzeninde olanlardan daha yüksek ve ince kaidelerin üzerine oturur.
STYLOBAT : Taban bölüm.
3. KORİNT ( KORENT ) DÜZENİ :
İsmini Yunanistan'ın Korint (h) kentinden alır. Üç düzenden en geç ortaya çıkandır. İon düzeninden sadece sütun başlığının biçimi bakımından ayrılır.
KORİNT DÜZENİNDE SÜTUN BAŞLIĞI : İki sıra akantus ( yaban enginarı ) yaprağı ve bunların üzerinde yukarı doğru uzanan ince uzun volütlerden oluşur.
KOMPOZİT  BAŞLIK ( KARMA BAŞLIK ) : İon ve Korint tarzı sütun  başlıklarının karışımı.
MİMARİ TERİMLER :
PROTOTİP : Daha sonraları tip haline gelen bir sanatsal ögenin arkaik durumdaki ilk örneği.
ENTABLATÜR : Saçaklık ( final )
KARYATİD : Antik mimarlıkta kadın heykeli biçiminde sütun. ( final )
Örnek : Karyatid, Atina, Erechtheion, İÖ 5 yy
ATLANT : Atlas'ın çoğulu, mimaride Atlas biçimli taşıyıcı öğe ( Atlas Tanrı ), Dünyayı taşıyan. ( Mitolojide Atlas, Zeus'u kızdırdığı için dünyayı sırtında taşıma cezası alıyor.)
Örnek : Viyana Belvedere Sarayı içinde Atlant
ROMALILARIN MİMARİYE GETİRDİĞİ YENİLİKLER :
1. Kemerin yapısal olanaklarını keşfetmiş,
2. Beton malzemeyi kullanmış,
3. Kubbe yapımı tekniklerini geliştirmişlerdir.
Böylece Yunan mimarlığına özgü yatay ve dikey taşıyıcılardan oluşan strüktürel yapının yerini Roma döneminde saçaklık ve kemer sistemine dayanan yeni bir mimari tarz almıştır.
Örnek : Saçaklık ve Kemer birlikteliğine örnek Collesium
ROMA MİMARİSİ :
Romalılar kemer, tonoz, kubbe ile yeni plan şemaları ve yapı tipleri geliştirmişlerdir. Amfitiyatro, hamam, bazilika, zafer takı, villa gibi.
KONSTRÜKSİYON : Yapı
STRÜKTÜR : Yapıyı ayakta tutan taşıyıcı sistem insan eliyle inşa edilmiş herşey.
KEMER : İki duvar ya da ayağı birbirine bağlayan eğrisel mimari öğe.
Kemer eğrisinin biçimlerine göre farklı adlar alır. Yuvarlak ( Beşik Kemer ) ve Sivri Kemer
KUBBE : Dairesel ya da çokgen şekilli bir tabandan yükselen düzgün kavisli yüzeye sahip dışbükey yapı örtüsü. Beton döküm teknikleriyle yapılan kubbeler vardır. Örneğin; Roma, Pantheon gibi.
KASET : Bir yapının tavanına ya da tonozuna gömme olarak yapılan kare, dikdörtgen veya çokgen biçimli panolardan oluşan girintili strüktürel öge. ( final )
Kasetleme tekniğinde tavan ( coffered ceili ) Kubbenin ağırlığın hafifletmek için yapılmıştır. Öreneğin; Pantheon'un kubbesi, Roma
KUBBEDEN YAPININ GÖVDESİNE GEÇİŞ ÖĞELERİ :
TROMP : Kare planlı bir mekanın üzerine kubbenin oturması için kullanılan geçiş öğesi.
Karenin köşesine çaprazlamasına örülmüş bir kemer ile ona eklemlenen bir tonozdan oluşur.
Örnek : Santa Maria, dell Ammiraglio Kilisesi, Palermo
PANDANTİF : Köşelerde oluşturulan üçgen biçimindce iç bükey parçalara denir. ( final )
Örnek : Ayasofya, Melek Tasvirleri, İstanbul
TONOZ VE ÇEŞİTLERİ : Tonoz antik Roma mimarisinde kullanılan önemli bir örtü öğesidir. Beşik Tonoz, Sivri Tonoz v.s.
BEŞİK TONOZ : Boylamasına kesilmiş bir silindir biçimindedir.
ÇAPRAZ TONOZ : İki beşik tonozun birbirini dik olarak kesmesinden oluşur. Haç Tonoz
ANTİK DÖNEMDEN BAZI YAPI TİPLERİ :
AMFİTİYATRO : İçinde savaş oyunları, gladyatör ve vahşi hayvan dövüşlerin düzenlendiği daire ya da oval planlı yüksek yapı. ( final )
ESKİ YUNAN TİYATROSUNUN BÖLÜMLERİ :
KORKİDES ( Oturma Sıraları )
ORKESTRA ( Ortadaki yuvarlak kısım )
SKENE ( Sahne binası )
PROSKENİON ( Sahne binası önü )
ZAFER TAKI : Bir zaferin anısına inşa edilen, bir ya da birkaç kemerli, taşdan yapı. Anma günlerinde altından geçilmiştir. ( final )
Örnek : Roma, Konstantin Zafer Takı, İS 82
Örnek : Arc de Triomphe ( Zafer Takı ), 1806
Örnek : İmp. Theodosius'un Zafer Takı, 4.yy, Roma döneminde Beyazıt Meydanında
VALENS SU KEMERİ : Bozdoğan Kemeri, 4. yy
PROPİLE : Bir antik dinsel yapı kompleksinin ya da sarayın girişinde yer alan kapı( final )
Örnek : Atina'da akropolisin girişinde böyle bir kapı bulunur.
AKROPOL : Antik kentde şehrin içine yapılan en yüksek kale yapıları.
 BAZİLİKA: Din dışı kamusal işleve sahip binalardır. Mahkeme ya da toplantı salonu olarak kullanılmışlar. ( final )
Bazilikalar sonradan bazilikal planlı diye tanımlanır.
MONOPTER : Yunan ve Roma tapınaklarının ender görülen formu. Kubbeli, yuvarlak, cellası olmayan bir binadır. Kubbe, sütunlar üzerine oturtulur.
MOZOLE : Anıt Mezar. ( final )
Örnek : Halikarnas Mozolesi, İÖ 350, Kral Mausolos için yapılmıştır. Kitaptan bir rekonstrüksiyon çizim ( Prof. Adler ) 19. yy ortasında İngilizler kalan parçaları İngiltere'deki müzeye götürülmüştür. 4 atlı araba çatıda, Londra British Museum, Halikarnos Mozolesi, Kabartma, Yunanlılarla - Amazonların savaşı.
BOULETERİON : Antik Yunan'da kent meclisi binası, Efes, Bouleterion, Priene
STEL VE STELA : Yekpare taştan oluşan bir yapıttır. Sözcük yunanca stele yani dikili duran Blok'tan gelir. Ahşap olanlarınada rastlanmıştır. Antik Yunanda rastlanan mezar taşı mahiyetinde steller var. Örneğin; Mısır Mezar Steli
PALMET : Palmiye biçiminde bitkisel bezeme motifidir. ( final )
AKANTUS : Yaban enginarı yaprağı biçiminde bezeme öğesi. Korint başlıklarında stilize edilerek kullanılır.
GİRLANT : Askı çelenk. Yaprak, çiçek ve meyve motiflerinden yapılan; iki yandan asılı olarak gösterilen yapı süsü.( final )
BİZANS KİLİSESİNİN BÖLÜMLERİ :
Kaynak, M. Sözen, U. Tanyeli, Sayfa: 282
APSİD ( APSİS ) :
SYNTHRONON : Bizans ve Doğu Hıristiyan kiliselerinde din görevlilerinin oturması için yapılan oturma sıraları. Örnek : Aya İrini. ( final )
İKONOSTASİS : Bizans kilisesinde ana nefi apsid kısmından ayıran ikonlarla bezeli bölüm duvarı. 2-3 metre yüksekliğinde duvarlardır. ( final )
İKON : Ortodoks kilise sanatında Hz. İsa, Meryem ya da azizleri betimleyen resim. Genellikle ahşap levhalar üzerine ankostik boya ile yapılır.
PASTOFORYON : Erken Hıristiyan ve Bizans kiliselerinde apsidin iki yanında yer alan odalar. Litürjik objeler saklanır.
NAOS :
KUBBELİ BAZİLİKALAR : Ana nefin üzeri kubbe ile örtülü olan bazilikalardır.
MERKEZİ PLANLI BİZANS KİLİSELERİ : Daire, kare ya da çokgen bir orta mekan çevresinde gelişen ve simetrik olan bir plan tipidir. Örneğin kare, daire, çokgen planlı yapılar, bu kapsama girer. Bir ya da çok sayıda kubbe ile örtülüdürler.
LİTÜRJİK EŞYALAR :
AMBO ( N) : Yunanca çıkmak, yükselmek. Kiliselerde vaaz vermeye, incil metinlerini okumaya, ilahi söylemeye yarayan birkaç basamakla yükseltilmiş kürsü.
GOTİK KATEDRAL VE BÖLÜMLERİ :
GOTİK MİMARİ : Yaklaşık 1140 dolaylarında Fransa'da gelişmiş ve 13.yy da tüm Avrupa'ya yayılmıştır. Romanesk ve Rönesans arasında yer alır. Gotik üslubun, mimarlıkta en büyük başarısı kilise mimarisi alanında olmuştur. Büyük kiliseler yeni katedraller yapılmıştır. Örnek: Reims Katedrali, Notre Dame Katedrali
KATEDRAL : Piskoposluk kilisesidir. Piskoposluk bölgesinde bulunur. Mimari açıdan diğer kiliselerden daha büyüktür.
KATEDRALİN BÖLÜMLERİ : Apsid, Ambülatuvar, Şapel, Işıyan Şapeller, ( Apsidiyoller ), Rölik, Transept, Koroyeri, Orta ve Yan Nefler
LATİN HAÇI PLANLI KİLİSELER : Gotik dönemde geliştirilmeye devam etmektedir.
AMBÜLATUVAR : Klisede koro yerinin çevresini 3 yönden dolanan arkadlı kısım. Yalnızca Avrupa mimarisinde görülür. Seremonyel ( Dini ayin sırasında kiliseyi dolaşmaları ) yürüyüşler için v.s. kullanılır.
ŞAPEL : 1. Tek mekandan oluşan küçük kilise, 2. Kilise ya da Katedralde bir azize ya da azizeye adanmış ufak tapınma yeri.
Örnek : Cornaro Şapeli, Santa Maria della Vittoria, Roma ( Azize Theresa'ya adanmış.)
IŞIYAN ŞAPER ( APSİDİYOL ): Kilisenin doğusunda Ambülatuvara açılan ve ışın biçiminde yerleştirilen yarım yuvarlak, pencereli küçük bölmeler. Kutsal eşyalar ya da rölikler buraya konulurdu.
RÖLİK VE RÖLİKER : Hıristiyanlıkta Hz. İsa, Aziz ve Azizelerle ilişkili ya da onlardan arta kalan kutsal eşya veya parçalar.
Örnek : Çarmıh parçası ya da kemik parçaları v.s. Bunlar Röliker denilen özel kutularda saklanır.
TRANSEPT KARESİ : Transept ile nefin birleştiği yerde meydana gelen dikdörtgen ya da kare şeklindeki nef bölümü. Bazen bütün yapının oranlarını belirlemede ölçü birimi olarak alınmıştır.
Romanesk kiliselerde üzerinde bir kule yükselir. Romanesk ve Gotik dönemde, kuleler giriş kapılarının ve transeptin üstünde inşa edilmiştir.
KOROYERİ : Kilisede apsid ile transeptin arasında kalan yer. Koro üyeleri ile ruhban sınıfı için ayrılmıştır. Ortodoks kilisesinde bulunmaz.
STRÜKTÜREL SİSTEM VE ÖGELER :
PAYE : Yapıda taşıyıcı ayak. Kare, dikdörtgen, çokgen ya da daire planlı düşey taşıyıcı.
SÜTUNCE : Küçük sütun. Gotik'de çok sayıda sütuncenin biraraya geldiği ayaklar vardır. Bunlar tonozun yükünü zemine aktarırlar.
KABURGA : Kubbe ya da tonozu taşımak amacıyla bunların alt yüzeyinde yapılan çıkıntılı şerit biçiminde strüktürel öge. Kaburgalı çapraz tonoz. Çapraz tonozun kaburgalarla belirtilen türü. Örnek : Laon Katedrali, Fransa
TRİFORYUM : Romanesk ve Gotik üsluptaki kiliselerde üst katta yer alan ve kemerlerle ana mekana açılan dolaşım yeri. Yürüme yeri olmayan sadece duvar süslemesi olarak yapılan örnekleri de vardır.  ( final ) Örnek : Amiens Katedrali, Fransa
KRİPTA : Erken dönemlerde Hıristiyanların gizlice tapınmak amacıyla kullandıkları yer altı kilisesi. Daha sonra anlamı değişmiş; kilisenin bodrum katına verilen ad haline gelmiştir. ( final )
Burası tapınmaya hizmet verdiği gibi sadece mezar bulunan yer de olabilir.
TAÇ KAPI : Anıtsal kapı, Portal da denir.
Örnek : Chartres Katedralinin Taç kapıları.
TYMPANON ( TİMPANİ ) : Anıtsal kemerli bir kapı üzerinde bezemeli ya da bezemesiz olarak yapılan yarım daire biçiminde alınlık. Örnek : Vezelay, Fransa
PAYANDA : Duvarın dışa doğru eğilmesini önlemek için inşa edilen destekleme sistemi, dayanma duvara.
UÇAN PAYANDA : Dayanma kemeri. Yarım kemer biçimindedir. ( final )
PİNAKOLO : Uçan payanda ayaklarının en üstünde yer alan ağırlık kulesi görevi yapan küçük kule. Piramit biçimli külahı bulunur.
VİTRAY : Renkli camların, kurşun şeritler aracılığıyla biraraya getirilmesiyle oluşan resimsel yapıt.
VAFTİZHANE : İçinde Vaftiz töreni yapılan dinsel yapı. Genellikle merkezi planlı olur.
Örnek : Floransa Vaftizhanesi
MANASTIR. : Hıristiyan din adamlarının yaşaması için yapılan yapı ya da yapı topluluğu.
Örnek :St. Gall Manastırı, İsviçre
MONDORLA : Avrupa resim sanatında, kutsal kişilerin vücudunu saran ve bir ışık halesi olarak betimlenen badem biçimli öge.
YUNAN HAÇI : Dört kolu da eşit boyutta olan haç.
LATİN HAÇI : Düşey kolu yatay kolundan daha uzun haç
GARGOYLE : Çatıdaki yağmur suyunu atmak için yerleştirilen kısa oluk. Grotesk heykelcik şeklinde olabilir.
Örnek : Amiens Katedrali
GROTESK : Günümüzde korkunç, garip
PİLASTR :  Gömme ayak bir bölümü duvara gömülmüş ayak. Zamanla taşıyıcı olma işlevini kaybetmiş dekoratif öğe olarak kullanılmıştır. ( final )
KODEKS : Kitap formunda el yazması; minyatürlü örnekleri vardır. Çoğunlukla parşömen sayfalar kullanılmıştır. 1.- 4. yy da ruloların yerini almıştır. ( final )


HEYKEL SANATI İLE İLGİLİ TERİMLER :
HEYKEL : Taş, bronz, ağaç, kil ve alçı gibi malzemelerden yapılan üç boyutlu bir biçim. Güzel Sanatlar bünyesinde ve '' plastik sanatlar '' alt başlığında incelenir.
Resimde derinlik ve hacim birer yanılsama iken, heykelde bunlar üç boyutlu bir gerçektir. Bu yüzden heykele hacim sanatı da denir.
Örnek : A. Archipenko, Dans, 1912-13, bronz, Saarland Museum
MODLE ETMEK : Form verme, üç boyutlu gösterme işine denir.
Heykelde Modlaj : Figürlerin üzerindeki kabarıklık ve girintileri ( yani içbükey, dışbükey yüzeyleri ) heykelci kalemi ya da el aracılığıyla, hacimli olarak üç boyutlu biçimlendirme.
TURNET : Heykel Sehpası, Heykeltıraşlar çalıştıkları biçimleri her açıdan görebilme ve bunları eksenleri etrafında döndürebilmek için döner altlık ve sehpalar kullanır.
MİMARİYE BAĞLI HEYKEL :
Heykel, bazı çağlarda ağırlıklı olarak mimariye bağlı yapılırken; bazı çağlarda bundan ayrı yapılmıştır.
Örnek : Chartres Katedrali'nin Taç kapılarında Gotik dönemde mimariye bağlı heykel yapılmış.
MODERN HEYKEL SANATI :
Bugün daha çok bireysel ifade aracı olarak kendini gösterir. Heykel çağlar boyu 3 önemli işlevi yerine getirir.
ÇAĞLAR BOYU HEYKEL SANATININ İŞLEVİ :
1.KUTSAL VE DİNİ İHTİYAÇLARA KARŞILIK VERME:
Örnek : Antik Dönem '' Zeus Heykeli, Louvre Müzesi, Paris, 17.yy
Örnek : Chartres Katedrali'nin taç kapıları, 12.yy
Hıristiyanlıkta İsa, havarileri, aziz, azizeler
2. POLİTİK GÜCÜ CİSİMLEŞTİRME :
Örnek : Antik Dönem, '' Marcus Aurelius'un Atlı Heykeli, 2.yy, bronz, Roma, Orjinali Capitoline Müzesi, Eritilmeyip bugüne kalmasının sebebi, Ortaçağda Konstantinin heykeli olduğu düşünülmüş.
Örnek : Yakın Dönem, R. Belling, Atlı İnönü Anıtı, 1943-44, bronz, İstanbul, Maçka
3. GEÇMİŞLE BAĞ KURARAK BAZI OLAY VE KİŞİLERİ ANMA :
Örnek : Rodin, Calais Burjuvaları, 1885-95, bronz, Heykelde tarihi bir olay konu edilmiştir. 1346-47 yıllarında, Fransa'daki Calais kentini İngiliz işgalinden kurtarmak için hayatlarını feda etmeye razı olan altı kentsoylunun anısına yapılmıştır.
HEYKELİ OLUŞTURAN UNSURLAR :
1. KÜTLE VE UZAY : Doluluk ve Boşluk, Heykel farklı malzemelerle oluşturulabilen katı yani dolu bir biçimdir. Bu yanıyla bir kütle olarak algılanır. Heykel aynı zamanda onu çevreleyen uzay yani boşluk ile değişik ilişkiler kuran bir biçimdir. Diğer  bir değişle, heykelde katı elemanlar ile boşluk arasında karşılıklı bir ilişki vardır.

   Böylece Heykeltraşı, hem boşlukta üç boyutlu bir biçim yaratan hem de yarattığı biçimle, boşluğa biçim veren ve boşluğu yeniden tanımlayan birisi olarak düşünebiliriz.
HEYKELDE NEGATİF FORM VE POZİTİF FORM :
POZİTİF FORM : Heykelin somut kütlesi
NEGATİF FORM : Heykelin somut kütlesi tarafından sarılan ve yapıtın parçası olan boşluk.
   Heykel, pozitif form ile negatif formun yani doluluk ile boşluğun, plastik ile mekanın sentezidir.
2. HACİM : Üç boyutlu  bir biçimin uzayda kapladığı alana hacim denir. Bazı heykeller irili ufaklı hacimlerden oluşur. Örneğin; insan heykelinde gövde, baş, kol, v.s. bütünü oluşturan ana parçalardır.
   Bu hacimleri, tek bir organizasyonun bir parçaları olarak algılamak mümkündür.
Örnek : Maillol, Akdenizli, 1902-05, bronz, NY
   Gövde, baş, kol, vs. hem bütünü oluşturan birer parça hem de tekil hacimli  biçimler olarak düşünülebilir.
Örnek : C. Broncusi, Uyuyan Esin Perisi, 1910
   Bazı heykeller görsel açıdan kolay algılanabilen temel hacimlerden oluşur. Örneğin; yumurta, küp, silindirik Bunlar tekil hacimlerden oluşan üç boyutlu biçimler.
Örnek : C. Brancusi, Yeni doğan
3. Yüzey : Heykelde ( alttaki teme yapıya göre biçim alan ) görünür kısım.
   Sanatçılar heykelde, dalgalı yüzeyleri kullanarak ışıklı ve gölgeli kısımlar yaratır.
Örnek : H. Matisse, Madeleine I, bronz, Baltimore Museum
HEYKELDE KOMPOZİSYON VE ÇEŞİTLERİ :
   Heykelde kompozisyon bir kurgudur. Bir takım elemanların parçaların yan yana, üst üste, iç içe bir araya gelmesinden oluşur.
Örnek : Resim, Raymond Duchamp- Villon, Büyük At
HEYKELDE KOMPOZİSYON ÇEŞİTLERİ :
1. Cephesel Kompozisyonlar,
2. Döner eksenli Kompozisyonlar,
3. Kapalı Kompozisyonlar,
4. Açık Kompozisyonlar
1. CEPHESEL KOMPOZİSYON : Ön kısımda izlemek için yapılan heykeller bu guruba giriyor.
Örnek : Kuros ( Geç erkek ) İÖ 6.yy, Kore ( Genç kız ) İÖ 6.yy
2. DÖNER EKSENLİ KOMPOZİSYON : Bir yerine birçok bakış açısından izlenmesi düşünülen heyecan ve hareketin katıldığı kompozisyonlar. İzleyici ise etrafında dolaşmaya yönlendirir.
Örnek : Giambologno,
3. KAPALI KOMPOZİSYON : Her bir parçası kararlılıkla şekillendirilmiş heykellerdir. Parçalar arasında sert ve belirgin geçişler vardır. Karşıda bakıldığında çevre çizgileri oldukça belirgindir.
Örnek : Mısır heykeli Sennaury, Karma
4. AÇIK KOMPOZİSYON : Biçimlerde sadelik ve netlik yerine abartı ve hareketlilik hakimdir. Karşıdan bakan için çevre çizgileri bir mısır heykeli kadar belirgin değildir.
Örnek : Gian Lorenzo Bernini, Azize Terasa, Mermer, 17.yy
HEYKEL YAPIM YÖNTEMİ VE TEKNİĞİ :
Genel olarak 3 yöntem vardır.
1. Yığma, 2. Yontma, 3. İnşa ( final )
1. HEYKELDE YIĞMA TEKNİĞİ : Bir çeşit ekleme yöntemidir. Kil balmumu gibi yumuşak malzemeler kullanılır. Yapılması amaçlanan biçime killer birbirine ekleyerek, yığarak ulaşılır. Kile biçim vermek çok kolaydır.
2. HEYKELDE YONTMA TEKNİĞİ : Yontarak bir biçimi ortaya çıkarma yöntemidir. Taş, ağaç, alçı vs. gibi var olan bir kütleden yola çıkılır; seçilen malzeme eksiltilerek çalışılır.
Yöntem : Sanatçı önce düşündüğü kompozisyonun bir çizimini yapar. Sonra bunun kilde ufak bir maketini hazılar. Bu maketi, hep gözünün önünde tutar

    Sanatçı yontmada, değişik malzemeler üzerine uzmanlaşmış ustadan yararlanabilir.
3. İNŞA TEKNİĞİ: İlk iki yönteme göre daha yenidir. İnşacı ( Konstrüktivist ) heykel 20. yy başında ortaya çıkmıştır. Temeli kübizm ile atılmıştır. Sanatçı sanatsal amaca uygun olarak  bazı mlz. bir araya getirir ve bunları inşa ederek eserini ortaya çıkarır. ( final )
KONSTRÜKTİVİZM ( İnşacılık ) : Heykelde mlz leri birbiri üstüne bindirme, kaynak ile tutturup, kesip birbirine geçirerek yani inşa ederek çalışma anlayışı.
Örnek : Vladimir Tatlin, 3. Enternasyonal için Kule Modeli, 1919-20 Bu tarz heykel yapan sanatçılar birer mühendis ve teknisyen gibi çalışırlar.
Örnek : Tamamen üç boyutlu çalışılmış, hangi açıdan bakılırsa üç boyutlu görünüm sunan heykel.
KABARTMA ( RÖLYEF ) : Kabartmada heykeltraş biçimleri bir yüzey üzerinde çıkıntı ve girinti olarak tasarlar. Bu biçimler, arkadaki kütleye bağımlıdır. ( final )

Üç kabartma türü vardır.
ALÇAK KABARTMA : Figürlerin yüzeyden öne doğru çıkındısı fazla kabarık değilse.
YÜKSEK KABARTMA : Eserdeki figürlerin yüzeyden öne doğru çıkıntısı oldukça fazladır.
Örnek : Ağlayan Kadınlar Lahdi, İÖ 350, taş,
ÇUKUR OYMA : İng. Sunk Relief, Zemin imgeden daha yüksek bırakılır. Eski mısır sanatında örnekleri vardır.

HEYKELDE DÖKÜM : Önceden kil, balmumu gibi malzemeyle yapılan heykellerin çeşitli döküm yöntemleri kullanılarak  dayanıklı malzemeden hazırlanmasıdır.
Örnek: Auguste Rodin ( Radaon ), Tunç Çağı, 1877
BÜST HEYKEL : İnsan vücudunun göğüsten yukarısını betimleyen heykel.
Örnek : Zühtü müritoğlu, Osman Hamdi bey Büstü, 1936, Güzel Sanatlar Akademisi kurucusu.
FİGÜRATİF HEYKEL : Ayakta insan figürü, İnsan vücudunu tamamını betimleyen eserley heykel sanatının önemli konularındandır.
Örnek : Davud Peygamber, Michelangelo, 1504, mermer
KONTRAPOST (O) : İtalyanca; karşıt. Görsel sanatlarda kullanılan klasik duruş biçimlerinden birisidir. Bu pozda ayakta duran kişi ağırlığının çoğunu tek bir ayağına verirken, öbür bacak dizden hafifçe kırılarak serbest bırakılır. Ağırlığın kaydırılması ile kalça ve omuz hafifçe eğilir, doğal bir poz yakalanır.( final )
FİGÜRATİF VE SOYUT HEYKEL : Heykelde yalnızca gerçek varlıklara gönderme yapan çalışmalara figüratif heykel denir. Geometrei ya da Non figüratif çalışmalar için soyut heykel terimi kullanılır.
Örnek : A. Archipenko, Dans, 1912-13, Pelogos
ASAMBLAJ : Fra; Assemblage, Birleştirme. Sanat dışı amaçlar için üretilmiş olan doğal ya da end. nesneleri veya parçaları belli bir sanatsal  amaç doğrultusunda bir araya getirerek eser yaratma işlemine asamblaj denir. Bu yöntemle oluşan heykellere de bu ad verilir. ( final )
Pablo Picasso bulduğu her tür mlz. heykel yapmak için kullanmış. Bisiklet dümeni ve oturağın biraraya getiren boğa başı 1919 da yapmıştır.
READY - MADE : Sanatçı tarafından değiştirilmeden sunulan eşya yada nesneye ready-mode denir.( final )
Örnek : Marcel Duchamp, Çeşme ve Bardak Asacağı, 1914, burada düşünce boyutu önemli.
Örnek : Terracotta Heykel ( İtalyanca ),Pişmiş Topraktan yapılmışı heykel, Etrüsk Kadını İÖ 2.yy, Badisches
YERLEŞTİRME SANATI ( ENSTELASYON ) : İng. İnstallation, Bir müze ya da galeri de yer alan, bellir bir iç mekan veya dış mekan için yaratılan, genellikle kısıtlı bir süre boyunca sergilenen çok teknik, çok boyutlu ve çok formlu eserlere verilen addır. ( final )
Örnek : Çöp insanlar, H.A.Schult
Örnek : L.Bourgeois ( Burgua ) Örümcek, 1997, Enstelasyon, Annesiyle yaşadığı psikolojik ilişkinin metaforu.
RÖNESANS, BAROK VE ROKOKO MİMARLIĞI İLE İLGİLİ TERİMLER :
RÖNESANS : 14.-16.yy lar
Rönesans, İtalyanca rinascita ( yeniden doğuş ) kelimesinden kaynaklanır. Tüm avrupaya yayılan bir sanat hareketini belirtmek için kullanılmıştır. '' Yeniden doğuş '' ile klasik sanatın yeniden canlanışı kastedilir.
   Antik sanatın yeniden gündeme gelmesini ve sanatçıların esin kaynağı olmasını belirtir.
Resim : Rafael, Atina Okulu, 1509-11 fresk, Vatikan
RÖNESANS MİMARİ : Rönesans mimarisinde antik mimariden alınma sütun, saçaklık, üçgen alınlık gibi elemanlar kullanılmıştır.
Resim : Alberts St. Andrea, 15. yy
RÖNESANS : Modüler mimari uygulanmıştır. Yapı tasarımını önceden belirlenen bir modül ızgarası üzerinde gerçekleştiren mimari.
MODÜL : Bir yapının çeşitli bölümlerini  düzenlemekte kullanılan birim. ( final )
Geometrik biçimler transept karesi modül olabilir.
Plan : Brunelleschi, Santa Spirita Kilisesi, 15.yy
OBELİSK : Dikilitaş, Bir zafer ya da önemli bir olayın anısına dikilen yüksek taşlar. Özellikle antik çağda, Rönesans ve Barok dönemlerde meydanlara dikilmiştir.
Antik Dönemde Dikilen Obelisklere Örnek : Sultanahmet, Mısır, Dikilitaş, III. Thutmosis, İÖ 490 / İstanbul da Hipodrum : Roma dönemi 203-330
URNE : Antik dönemde taş pişmiş toprak ya da tunçtan yapılan vazoya benzer kapaklı ya da kapaksız kap. Örnek : İstanbul Ayasofya
PUTTO, PUTTİ : Çıplak küçük çocuklar kanatlı ya da kanatsız çocuklar Barok dönemde süslemenin önemli bir parçasıdır.
RÖNESANS ÜSLUBUNDAKİ BİR KİLİSENİN CEPHE TASARIMI :
15.yy İtalyan mimarisinde antik Roma dönem mimarisinden öykünme vardır. Cephelerde sütunlar, plastirlar, üçgen alınlık gibi elemanlar kullanılmıştır. Resimde yapının üç kapılı olması ise kiliseye özgü bir düzenlemedir.
Örnek : Alberti, Sant' Andrea Kilisesi, Mantova, 15.yy
Cephede Zafer Takı ve antik cephesi esin kaynağı olmuştur.
AKROTER : Alınlığın üstünde heykel. ( final )
BASİLİCİA-PLAN CHURCH : Transept, Nartehex, Atrium. Central plan church

KUBBE KASNAĞI : Bir kubbeyi taşıyan daire, kare ya da çokgen planlı kubbe bileziği.
Örnek : St. Peter Katedrali, Roma ( St. Pietra Bazilikası ) en tepesinde kubbe feneri, kaburga ağırlığı aşağıya indiriyor.
KUBBE FENERİ : Çatı ya da kubbenin tepe noktasında yer alan  ve buradan içeriye ışık girmesini sağlayan daire ya da çokgen .
Örnek : Brunelleschi, Floransa Katedrali'nin Feneri, 15.yy
Rönesans mimarlarına Pantheon örnek olmuştur.
KİLİSELERDE PLAN ÇEŞİTLERİ :
MERKEZİ PLAN : Daire , kare ya da çokgen bir orta mekan çevresinde gelişen yapı planı tipi. Bir ya da daha fazla sayıda kubbe ile örtülüdür. ( final )
Antik çağda mezar binalarında ya da yuvarlak tapınaklarda kullanılmıştır. Daha sonra Rönesans, Barok, Neoklasik üslupta bazı binalar merkezi planlı olarak yapılmıştır.
Yüksek Rönesans döneminde Merkezi planlı yapı örnek : Bramonte'nin yaptığı, Tempietto ( Ufak Tapınak ) isimli yapı Roma'da bulunan daire martiriumdur. Aziz Petrus'un çarmıha gerildiğine inanılan yere yapılmıştır.
BASIK KUBBE : Yüksekliği yarı çapından az olan kubbe, Pantheon
YARIM KÜRE BİÇİMLİ KUBBE : Bromonte, Tempietto Çokgen Kubbe, Kaburgalı Kubbe
Örnek : F. Brunelleschi, Floransa Katedralinin Kubbesi
OVAL KUBBE : Viyana, Karlskirche
LOGGIA VE ARKAD :
LOGGİA : Bir yapıya eklemlenmiş ya da bağımsız kemerli arkad, dolaşım yeri. İtalyan mimarlığı için kullanılır.
ARKAD : En az bir tarafı sütunlu, üstü örtülü, uzunlamasına gelişen mekan. ( final )
KÖR ARKAD : Duvar süslemesi olarak kullanılan gözleri dolu kemerler.
Örnek : Floransa Vaftizhanesi'nin cephesi
Örnek : San Miniato al Monte Kilisesi
PALAZZO : İtalyanca saray anlamına gelir. Bu terim, İtalya'da Rönesans ve Barok dönemde inşa edilen saraylar söz konusu olduğunda kullanılır.
Örnek : Palazzo Medici - Riccardi, 15.yy, Floransa
RUSTİK : Latince rusticus; kaba. Bir tür taş işleme tekniğini ve bu teknikle yontulmuş taşları belirtir. Taşların yüzeyi işlenmemiş izlenimi vericek şekilde kaba ve pürüzlü bırakılmış. Medici Palazzo gibi.
KEMERLİ PENCERELER :
Örnek : Palazzo Rucellai, Floransa
ALINLIK : Başlangıçta antik tapınakların tepesinde yer alan üçgen kısım. Daha sonra bir kapının ya da pencerenin üzerinde bulunan ve kavisli kornişlerden oluşan yapı süsü.
   Üçgen, yuvarlak, kırık veya volütle sonlanan çeşitleri vardır.
KONSOL : Destek sağlamak için pencerelerin, balkonların, saçakların ya da kornişlerin altında kullanılan payanda.
BALDAKEN : Kiliselerde sunak yerini örtmek için kullanılan ahşap, mermer ya da  madenden yapılan strüktür ( yapı ) ( final )
Örnek : St. Peter Bazilikası, Roma
PAVYON : Bir yapınıjn müştemilatı olarak yapılan daha küçük boyutta bağımsız yapı ya da büyük bir binanın parçasına denir.
Müştemilat olarak pavyon örneği : Amelienburg Pavyonu
PARAPET : Korkuluk duvarı, çatıyı gizleyen ve cephe boyunca uzanan alçak duvar. ( final )
BOLUSTER ÇEŞİTLERİ : ( KORKULUK PARMAKLIĞI )
ROKAY : Fra; Rocaille. 18.yy Fransa da ortaya çıkan ve midye gibi deniz kabuklarından esinlenen kıvrımlı, asimetrik hatlara sahip süs ve dekorasyon motifi. Mimari, mobilya ve seramik üzerinde kullanılmıştır. ( final )
ROKOKO SÜSLEME : C ve S biçimli eğriler, bu süslemenin tipik öğesidir.
KARTUŞ : Ortasındaki boşluğa yazı yazılan ya da simge yerleştirilen ; çevresi bezemeli küçük çerçeve ya da kitabelik.
Örnek : Wilhering Kilisesi, 18. yy, Avusturya
MİMARİDE YENİDEN CANLANDIRMACILIK : Eski mimari üslupların diriltilerek yeniden mimari akım haline getirilmesi.'' Revivalizm Tarihselci Yaklaşım ''
ORTAÇAĞDAN ROKOKOYA ( 11.yy - 18.yy )
KRONOLOJİ SIRALAMASI :
MİMARİDE NEOKLASİSİZM ( YENİ KLASİKCİLİK ) : Eski yunan ve Roma mimarilerin veya Rönesans'ı taklit eden resim, heykel ve mimarlık anlayışıdır. Herculaneum, Pompeii kazıları sonucunda 18.yy ortalarından itibaren Avrupa'da yaygınlaşmıştır.
Örnek : Johann Joachim Winckelmann gibi araştırmacıların yayınları da buna katkıda bulunmuştur. Alexandra Vallaury, Arkeoloji Müzesi
Örnek : Paris, S. Madleine Kilisesi, 19.yy
NEO - GOTİK MİMARİ : Gotik üslubun yeniden canlandırılması geç 18.yy başlamıştır. Örneğin : Gotik yapıların tamamı, kilise mimarisini taklit edilmiştir.
EKLEKTİSİZM : Seçmecilik. Çeşitli üsluplardaki yapıların en beğenilen biçimlerini seçip, asıl bağlamında uzakta yeniden uygulayarak çalışan mimarların yöntemi.
Örnek : Dolmabahçe Sarayı, 19.yy / Beylerbeyi Sarayı. ( final )
ORYANTALİZM : Doğu seçmeciliği
Örnek : John Nash, Tac Mahal, 17.yy / Royal Pavillion, Brighton
ART NOUVEAU ( YENİ SANAT ) :ç
1890 - 1910 arasında eski üslupların taklidinin karşısına yeni bir tarz yaratma amacıyla ortaya çıkan sanat akımı, Avrupa ve Amerika'yı etkilemiş.
Örnek : Victor Horta, Tassel Evi, 1893, Brüksel / Zarif dekoratif süslemeler ön plana çıkıyor.
ART DEKO : I. Dünya savaşı öncesinde Fransa'da başlayan ve 1920'li 30'lu yıllarda tüm dünyaya yayılan mimari, uygulamalı sanatlar, iç dekarasyon ve grafik tasarımında etkili olan akım II. Dünya savaşı sonrası etkisini kaybetmiştir.
Örnek : Chrysler Binası, 1928 -30
MODERN MİMARİ : 20.yy başı ile 1970 arası beliren tüm mimari akımları kapsıyor. Tarihselcilik karşıtı, özgün yaratım söz konusudur.
Örnek : Seagram Building, 1958, Newyork
POST MODERN MİMARİ : Yaklaşık 1970 sonrası mimaride ortaya çıkan farklı bir sanat sürecini belirtir. Seçmeci bir anlayıştır.
Örnek : Portland Public Service Building, 1982, ABD
BATI SANATI TARİHİNİN KRONOLOJİSİ : ( final )
Romanesk Sanat - 11. -12.yy
Gotik Sanat - 12.yy ortası - 16.yy
İtalya'da Rönesans - 15. -16.yy; ( 14.yy Proto - Rönesans )
İtalya'da Maniyerizm - 16.yy
Avrupa'da Barok Sanat - 17. -18.yy lar
Avrupada Rokoko - 18.yy

ARAŞTIRMA  METİNLERİNDE KULLANILAN GENEL YAZIM KURALLARI :( final )
Dipnotta Kitap Yazımı :
Halil İnalcık, The Ottoman Empire, the Classical Age, 1300-1600, Phoenix, Londra, 1973, s.120
Dipnotta Makale Yazımı :
Ömer Lütfi Barkan, ''Osmanlı Bütçelerine Dair Notlar'', İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, cilt XV, sayı 1-4 (1955), s.247