9 Aralık 2015 Çarşamba

Türk İslam Tarihi




1. SORU : ORHUN YAZITLARI, GÖKTÜRK YAZITLARI YA DA KÖKTÜRK YAZITLARI 
   Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Bu yazıtlar Türk kültürü ve tarihinin en değerli anıtlarıdır. '' Türk '' kelimesi, Türk milletinin adı olarak ilk defa bu bengü taşlarda geçmektedir. Türk edebiyatının, Türk hitabet sanatının, Türk yazı dilinin ilk belgeleridir.
   Orhun Yazıtları'ndan Bilge Kağan ve Kültigin yazıtı, Moğolistan'da Orhun ırmağı kıyısında, Tonyukuk yazıtı ise bunlardan yaklaşık 400 km. daha doğuda başkent Ulan Batur'un 60 km. güney-doğusunda bulunmuştur.
   Yazıtlar, 1889 yılında Moğolistan'da Orhun Vadisi'nde bulunmuşlardır. Bu yazıtlar II. Göktürk Kağanlığı'na aittir. Yazılış tarihleri MS. 8.yy başlarına dayanmaktadır. Yazıtlardan Kül Tigin Yazıtı 732 yılında, Bilge Kağan Yazıtı 735 yılında yazılmışlardır. Kül  Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının yazıcısı Kül Tigin'in yeğeni Yolluğ Tigin'dir.
   Yazıtlar, 1893 yılında Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof'un da yardımıyla çözülmüş ve aynı yılın 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisi'nde bilim dünyasına açıklanmıştır.
   Gök-Türkçe, Türklerin kendilerine ait bilinen en eski alfabesidir ve harflerine ''damga'' denir. Orhun Yazıtları, Yenisey Yazıtları, Irk Bitig ve daha pekçok Türkçe yazıtlar bu alfabe ile yazılmıştır. Eski Türkçe damgalar sağdan okunur. Bu alfabenin şimdiye kadar bulunan en eski yazılı örneği, karbon testi ile MÖ. 5.yy tarihlenen ve Kazakistanda Issık Kurgan mezarında bulunan gümüş bir kepçe üzerindeki iki satırlık bir cümledir.
Bilge Kağan Yazıtı - 735 :
   Bu yazıt,''ıt yıl onunç ay altı otuzka'' yani '' köpek yılının onuncu ayının yirmialtısında '' ölen hükümdar Bilge Kağan anısına dikilmiştir. Bilge Kağan'ın ölüm tarihi Bazin'in hesaplamalarına göre 25 Kasım 734'tür. Bilge Kağan'ın cenaze töreni yine yazıta göre '' lağzin yıl bişinç ay yiti otuzka '' yani '' domuz yılının beşinci ayının yirmiyedisine '' denk gelen 22 Haziran 735'te yapılmıştır. Bazin, yazıtın batı yüzündeki Çince yazıtın 19 Ağustos 735 tarihinde yazıldığından ve Türkçe yazıtların otuzdört günde tamamlandığından hareketle Bilge Kağan yazıtının 20 Eylül 735 tarihinde dikilmiş olduğunu tespit etmiştir.
   Bilge Kağan yazıtı, Bilge Kağan'ın ölümünden bir yıl sonra oğlu Tenri Kağan tarafından 735 yılında yaptırılmıştır. Yazıtta Bilge Kağan ve yeğeni Yolluğ Tigin'in sözleri yer almaktadır. Yüksekliği 3.80 metre olup, yazıları ise toplam 82 dizedir.
   Bilge Kağan, atalarının nasıl devlet kurduklarını, tahta geçtiği sırada devletin ne durumda olduğunu, kendisinin ne gibi önemli faaliyetlerde bulunduğunu, bir dereceye kadar milletine hesap verir gibi, zaman zaman gururlu bir anlatımla ortaya koymuştur.
   Tanrı lütufkar olduğu için, benim(de) talihim olduğu için, hakan (olarak tahta) oturdum. Tahta oturup yoksul (ve) fakir halkı hep derleyip topladım: Fakir halkı zengin yaptım.
   Üstte mavi gök (yüzü) altta (da) yağız yer yaratıldığında, ikisinin arasında insan oğulları yaratılmış. İnsan oğullarının üzerine (de) atalarım dedelerim. Bumin Hakan (ve) İştemi Hakan (hükümdar olarak) tahta oturmuş.
   Bunca töreyi kazanıp küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti. Babam Kağan uçtuğunda küçük kardeşim Kül Tigin yedi yaşında kaldı.
Kül Tigin Yazıtı - 732 :
   Kül Tigin yazıtı düşük nitelikli kireç taşı ya da mermerden yapılmış dört yüzlü tek parça büyük bir taştır. Taşın yüksekliği 3.75 metredir. Taşın doğu ve batı yüzleri dipte 1.32 metre, üstte ise 1.22 metre genişliğindedir. Yazıtın kuzey ve güney yüzlerinin eni de 46 ile 44 santimetredir.
   Bu yazıt, '' kon yılka yiti yigirmike'' yani '' koyun yılının onyedisine '' denk gelen 27 Şubat 731 tarihinde ölen Kül Tigin'in anısına dikilmiştir. Kül Tigin'in cenaze töreni '' tokuzunç ay yeti otuzka '' yani '' dokuzuncu ayın yirmiyedisine denk gelen 1 Kasım 731'de yapılmıştır. Batı yüzündeki Çince yazıt 1 Ağustos 732 tarihinde, Türkçe yazıtlar ise bundan yirmi gün sonra yani 21 Ağustos 732 tarihinde tamamlanmıştır. Buna göre yazıtın dikiliş tarihi de 21 Ağustos 732'dir.
   Yazıtlarda; Türklerin yabancıların siyasetine alet olduğu zamanlarda bozulduğu, devlet kademelerinde bilgili ve ehil olmayan kadronun iş başına getirildiği zaman yönetim düzeneğinin iyi çalışmayıp, ahalide hoşnutsuzluk görüldüğü, yabancı kültürün Türk birliğini zedeleyip, kişiliğini kaybettirdiği, konuşma sanatına uygun bir anlatımla verilmiştir. Türk milletinin en zor şartlarda bile içinden kuvvetli şahsiyetler çıkıp, ülkeyi kurtarıp, devleti yeniden kurup, güçlendirdiği anlatılan abidelerde; devlet deneyimi yanında Türklük, bağımsızlık fikrine yer verilmiştir. Ayrıca bu yazıtlar, kağanların ulusa hesap vermesidir.
   Göktürk Anıtları'nda '' Türük '' imlasına rastlanmıştır. Türük, türemek fiilinden ''türemiş, var olmuş'' gibi görünüyor ise de Uygur çağında güç, kuvvet, kudret anlamındadır. Türk'ün '' töreli, nizamlı, düzenli '' karşılığı olduğu da ileri sürülmektedir. Kaşgarlı Mahmud'un yaşadığı dönemde (XI.yy) Türk, '' olgunluk, kemal demektir.
Tonyukuk Yazıtı - 720-25 :
   Tonyukuk, Bilge Kağan'ın babası İlteriş Kağan'ın, amcası Kapgan Kağan'ın ve Bilge Kağan'ın baş veziri idi. Bu anıtı ihtiyarlık devrinde kendisi diktirmiştir ve yazılar da kendisine aittir. Tonyukuk yazıtlarda, Göktürk (Köktürk)lerin Çin esaretinden nasıl kurtulduğunu, kurtuluş savaşını nasıl yaptıklarını, kendisinin neler yaptığını anlatır.
   Tonyukuk anıtı iki dikilitaş halindedir. İkisi de dört cephelidir. Tonyukuk anıtının birinci taşında 35, ikinci taşında 27 satır yazı vardır. Bilge Tonyukuk Bengü Taşları, 2.25 m. ve 1.70 m. yüksekliğinde iki taş olup, üzerindeki yazıları toplam 62 dizedir.
2. SORU : UYGUR SANATINDA RESİM 
   Uygur sanatının başlangıç devresinin en önemli aşamasını Budist Gondhara sanatı ile Çin üslubunun kaynaşarak yepyeni bir akımın meydana gelmesi teşkil eder.
   Ayrıca bu sanatlara ilave olarak Part, Sasani, Bizans, Greko-Budist gibi sanatları da başlangıç evresinde Uygur resim sanatını etkileyen akım ve üsluplar arasında göstermek gerekir. Gerçekte eklektik derlemelerden ibaret, bir çok sanatın karışımından meydana gelen erken dönem Orta Asya resim sanatı, bu etkilerin yanı sıra başka etkileri de bünyesinde taşır.
   Böylesine yoğun bir etkileşimin nedeni; kervan yolu, ipek yolu, siyasi gelişmeler ve küçük toplulukların kısa sürede geniş bir alanı hakimiyetleri altına almaları gibi gerekçelere bağlanabilir. Erken dönemde bu sanatların etkisinde gelişimini sürdüren Uygur resim sanatı dokuzuncu yüzyıldan itibaren kendine özgü bir üslup, biçim ve forma kavuşur.
   Uygurların sosyokültürel yapılarında ve ortaya koymuş oldukları sanat eserlerinde temsil ettikleri dinlerin çok büyük bir rolü vardır. Çünkü sanat eserlerinin ve plastik sanatlarının büyük bir çoğunluğu dini konulara bağlı olarak ele alınmıştır. Çeşitli dinler bu topluluk içinde yaşama şansı bulmuş, kimisi uzun süreli olarak büyük bir kitleyi etkileyebilmiş, kimi resmi devlet dini olarak kabul görmüş, kimisi de kısa sürede etkisini kaybetmiştir.
   Gök Tanrı inancı Türk toplumları gibi Uygurların da milli inanç ve kültürüdür. Bu inancın dışında Uygurlara uzun süreli etki eden dinler arasında Maniheizm, Budizm, Nesturizm vb. çeşitli inançlar sayılabilir. Uygurların Budizm ile bağlantıları 7.yy dan itibaren başlamış. Maniheizmin devlet dini olarak kabul edilmesi ise 762 yılına doğru gerçekleşmiştir. Bu nedenledir ki Eski Türk resim sanatı Budizm ve Maniheizm olmak bu iki dini inanç çerçevesi içerisindeki eserleri ihtiva eder.
    Dolayısıyla eski Türk resminin gerçek temsilcileri ise sanata çok yakın olan Uygur Türkleridir. Eski Uygur şehir harabelerinde bulunan 8. ve 9. yy.lardan kalma Budizm ve Maniheizm ağırlıklı duvar resimleri ile çeşitli minyatürler Türk resim sanatının bugüne kadar bilinen en eski örnekleridir.
   Uygur resim sanatının günümüze gelebilen ve aynı zamanda Türk resim sanatının da bilinen ilk örnekleri olan bu eserler, 856 - 1368 tarihleri arasında hüküm sürdükleri, günümüzde Doğu Türkistan diye bilinen Tarım bölgesindeki Hoço, (idikut) Turfan, Toyuk, Yarhoto, Murtuk, Bezeklik, Sorçuk, Kuça, Kumtura vb şehirlerin mimari yapılarını süslemektedir. 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkılan Karabalgasun bölgesindeki dönemlerinden ise günümüze hiçbir şey kalmamıştır.
   Bu mevcut duvar resimleri büyük bir çoğunlukla dini konulu olup zaman zaman günlük hayatı, sosyal konuları, av sahnelerini veya resmini yaptırmak isteyen insanların portre özelliği taşıyan resimlerinden oluşur. Budizm ve Maniheizmin Uygur resim sanatının gelişmesindeki büyük rolü nedeniyle, fresk tekniğindeki bu duvar resimlerinde çoğunlukla dini konulara yer verilmiştir. Bu dönemde Uygurların büyük bir çoğunluğunun Budist oluşu da gerek mimari de gerekse resim sanatında bu inancın özelliklerini fazlasıyla yansıtır. Maniheist etkiler ise kendini daha çok minyatür, el yazması ve çeşitli metinlerde gösterir. Bu fresklerde rahipler, vakıfçılar, Buda ve Buda'ya dua sahnesi gibi dini konular işlenmiştir. Bunların dışında az da olsa prensler, prensesler, asiller, müzisyenler, av ve manzara sahneleri gibi sosyal konular işlenmiştir. İnsan figürlü kompozisyonlar bir sıralama halinde ve bir simetrik düzen içerisinde ele alınmışlardır. Renk olarak, genellikle koyu mavi ve kırmızının çok olduğu parlak renkler kullanılmıştır.
   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder