30 Aralık 2015 Çarşamba

Türk İslam Sanatlarında Terminoloji ve Yöntem ( FİNAL )







Türk İslam Mimarisinde ki Fonksiyonel Yapı Türleri :

Dini Mimari :
İbadet Yapıları : Cami, Mescid, Namazgah
Eğitim Yapıları : Medreseler
Mezar Yapıları : Türbe, Kümbed
Cami : İslam dininin asıl ibadet yapısı mesciddir. Kur'an da mescid hem bir ibadet yapı türü olarak geçer hem de bazı mescidler özel olarak yer alır. ( Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram )
Mescid : Scd kökünden türemiştir, secde edilen yer. 
  Kabileler ayrı yerlerde namaz kıldığından cuma günleri büyük bir yerde toplanılıp namaz kılma yeri oluşturuluyor. Örn : Mescid-i Cuma Camii
Namazgah : Kaynağını Kur'an dan almaz. Bu anlamda Mescid ve Camii den ayrılır.            ( Camii, Kur'an da yapı şekli olarak geçmez, mescidden farklı olarak. )
  Namazgahın arapçası Musalladır.
  Mezarlık alanlarının yanında uygun bir alan musalla / namazgah olarak belirlenmiştir. Cenaze namazı burada kılınır ve ardından defin işlemi yapılır. Zaman içinde namazgahlar yaygınlaşmış ve yol kenarlarında belli noktalara da yapılmaya başlanmıştır. Osmanlı döneminde, musalla adı verilen bu yapılar oldukça yaygınlaşmıştı.
Musalla : Yerleşim alanları dışında, yoldan geçenlerin ibadetlerini yapabilmeleri için yol kenarlarına inşa edilen; yerden hafifçe yükseltilmiş, etrafı hafifçe yüksek duvarlarla çevrili, üstü açık ve kıble yönünü belirleyen mihrap taşının bulunduğu ibadet alanlarıdır.
  Gelibolu'daki namazgahta olduğu gibi bazı örneklerde minberin de yer aldığı görülmektedir.
Harim / Harem : Camiiler de asıl ibadet yeridir. O bölgede belli şekilde hareket etmek, hal ve hareketlere dikkat etmek gerekir. Bu kısıtlamadan dolayı Camiinin bu bölgesine harim denmiştir. ( Harim / Haram : Kısıtlama )
Avlu : En az üç yönde yapılar ve yüksek duvarlarla çevrili mekandır.
Son Cemaat Yeri : Camiinin avlusu üç yönden revaklarla çevrilidir. Harim bölümü tarafında ise revak benzeri bir yapı bulunur.
  Osmanlı camii mimarisinde, namaza geç gelenlerin ibadetlerini yapabilmeleri için, yapının kuzey duvarına paralel olarak uzanan sütun ve kemer dizilerinden oluşmuş mekan.
Revak : Bir yanı kapalı, diğer yanı sütun ve kemer dizisiyle dışa açılan; kubbe, tonoz veya çatıyla örtülü mekan.
Galeri : Sanat yapıtlarının sergilendiği yer.
  Kiliselerde girişin ve yan neflerin üst katını oluşturan ve orta nefe bakan mekan. ( Bu tanımı cami yapıları için de kullanılabilir. Kıble duvarında değil girişin üst tarafında yer alır. )
  Barok tiyatroda, salonun çevresini dolaşan balkon.
Mihrab : İslam ibadet yapılarında kıble yönünü gösteren fonksiyonel öğedir.
Türk İslam Mimarisinde ki Mezar Yapıları :
  Mezar yapıları, islam sanatında fonksiyonel yapı kapsamında dini yapılar arasında bulunmaktadır. Çünkü sahip olunan inanışlar doğrultusundadır.
  Mezar mimarisini temelde 2'ye ayırmak gerekir.
1. Basit toprak mezarlar : Kalıcı değildir.
2. Anıtsal mezarlar : Yüzlerce, binlerce yıl varlıklarını koruyorlar. Bu nedenle bir mimari üslubun ortaya çıktığı da görülmektedir.
  Toprağa defin yoluyla yapılan anıt mezarlar çok daha yaygındır ve bu nedenle inançsal olarak dayandığı temele bakmak gerekir. İslamiyet açısından bakılırsa Kur'an da Habil ve Kabil'in hikayesinde toprağa gömülme konusunun işlenmesi temel oluşturabilir. 
  Kurgan, asya coğrafyasının pek çok yerinde karşımıza çıkar. Sadece Türkler'de değil bu bölgedeki diğer topluluklarda da görülür. Anadolu coğrafyasında da örnekler tümülüs olarak adlandırılır.
Kurgan : Genellikle çok yüksek olmayan, yapay tepelerdir. Bu yapay tepenin altında mezar odası yer alır. Kurgan olarak tanımlanan oluşum üstteki tepedir. Kurgan, ''korugan'' dan gelmektedir.
  Yine Asya coğrafyasında bazı şehirlerdeki savunma duvarlarına kurgan denmesi terminoloji bu yönde kullanılmasını sağlıyor.
  Kurgan'ın altındaki mezar odası tek veya çok bölümlü olabilir. Ölünün kimliğine göre mezar boyutları değişmektedir.
  Mezar odalarının kenarları ve üstü ağaç kütüklerle kaplanıyor, açılan bölüme toprak dolmasın diye.
Örnek : Pazırık Halısı; Pazırık kurganında bulunmuş ve bilinen en eski halı, ilk halı örneği.
  Hunlar'da kurgan çok yaygın iken Göktürkler'de zamanla mezar külliyeleri oluşmaya başlıyor.
Kümbed / Türbe : İslamiyetle ortaya çıkmış mezar yapılarıdır. Kümbed farsça, Türbe arapçadır.
  Karahanlılar sonrası süreçte yani islamiyetin Türkler tarafından yayıldıktan sonra görülmeye başlanmıştır.
  Bazı sanat tarihçileri detaylarda farklı olan iki mimari yapı olduğunu kabul ederler. Bu farklar : Kümbed : İki katlı, külahla örtülü. Türbe : Tek katlı, kubbe örtülü.
  Fakat uygulamada böyle ayrım olmayan örnekler vardır. Bu adlandırma bir takım kültürel değerlerden kaynaklanıyor. Sadece bir takım mimari yapı farklarına bakarak ayrılmıyor.
  Karahanlılarda çoğunlukla Türbe sözcüğünün kullanıldığı görülüyor. Büyük Selçuklu'da çoğunlukla Kümbed, Anadolu Selçuklu'da ikisi de mevcutken Osmanlı'da Kümbed sözcüğü tamamen terk ediliyor. Bunda Fars kültürüne yakınlık etkili olmuşur.
Örnek : Ahmet Emin Bayındı Kümbeti; Gövdenin bir bölümü masif duvar, bir bölümü sütunlardan oluşturulmuş yarı açık bir kümbet. Alt katında gömü odası yer alıyor ve üstü konik biçimli külahla örtülüdür.
  Üst kat, ziyaretgah mekanıdır. Fakat bazılarınd bir mihrap nişi yer alır ve mescit olarak kullanıldığı da görülür çok yaygın olmasa da
  Mezar, ziyaret sözcüğü ile aynı köktendir.
  Kabir, çukur demektir.
  Lahit, arapça bir sözcüktür. Aslında bir mezar türü değildir. İslami gelenekte bir gömü şeklini ifade ediyor.
  İslamiyette iki türlü gömü şekli vardır. Şakk ve Lahd ama daha sonra Lahit olarak ayrı bir yapı haline geliyor.
Avlu : Camiinin önünde en az üç yönden yapılar veya yüksek duvarlarla çevrili, üstü açık mekan. Örneğin; Edirne Selimiye Camii avlusu
Revak : Bir yanı kapalı diğer yanı sütun ve revak dizisiyle dışa açılan; kubbe, tonoz, ya da çatıyla örtülü mekan.
Eyvan : İki ayrı tanım, 1. Anıtsal mimari açısından : 3 yönden kapalı, bir yönden kemerle dışa açılan kubbe veya tonoz örtülü mekan formu.
2. Geleneksel Anadolu Türk konut mimarisinde : İki yönden birer oda ile sınırlanmış ve bir yönden hayat veya sofaya açılan mekan.
Mihrab : İyiliğin kötülükle, insanın nefsiyle savaştığı yer olarak görülüyor. Kıbleyi yani Kabe'yi simgeler. İslam ibadet yapılarında, bu nedenle çok önemli bir ögedir. Harb kökünden türüyor.
Minber : Camiilerde Cuma ve Bayram namazı gibi önemli günlerde hutbe okuması için gereken yüksekliği sağlayan mekan. Emevilerle birlikte ilk üçgen minber şeması oluşmuştur. Mutlaka mihrabın sağında yer alması gerekir. 
Cümle Kapısı : Klasik dönem Osmanlı camiilerinde revaklı, şadırvanlı avludan harim kısmına geçişi sağlayan ana kapıdır.
Mükebbire : Camiilerin son cemaat yerinde namaz kılanlara, içerideki imamım tekbirlerini ileterek tüm cemaatin uyumlu şekilde namaz kılmalarını sağlamakla görevli müezzinin durduğu küçük balkondur. Bu çıkmaya, son cemaat müezzin mahfili veya Mi'zene denir.
Mahfil : Bir mekanda belirli kişi veya topluluklar için ayrılmış bölümlerdir. Kim veya kimler için ayrılmışsa öyle adlandırılır. Örneğin; Müezzin mahfili ( Selimiye Camii mekanın tam ortasında Müezzin mahfili var. ), Kadınlar mahfili, Hünkar mahfili                   ( Genellikle mihrabın sol tarafında, mümkün olduğunca gizlenmiş bir bölümdür. )
Darüşşifa : Ortaçağda, İslam ülkelerinde sağlık hizmeti verilen yapıların, mimari yapıları dönemin medreseleri ile benzerlik gösterir.
  Bazı yerlerde bimarhane, şifahane, maristan veya bimaristan denildiğide görülebilmektedir.
Rasathane : Ortaçağda gökyüzünün incelendiği eğitim yapılarıdır.
Türk İslam Mimarisinde ki Ticaret Yapıları :
  Türk İslam mimarisinin ilginç ve zengin yapı grubunu oluşturur. Ticaret yapısı denildiğinde en temel işlem üretilen ürünün satışıdır.
  İpek yolu ortaçağ ticaretinin can damarını oluşturur. Yaklaşık 10.000 km. M.Ö. 6 yy. da başlıyor 16. yy. kadar etkin kullanılıyor. Bir kervan bir günde yaklaşık 40 km. yol katediyor.
1. Kervansaraylar ve Hanlar ( Konaklama )
2. Arastalar ve Çarşılar ( Alışveriş yapısı )
3. Bedestenler
4. Hamamlar
1. a.Kervansaraylar : Kervanların,  konakladığı, emniyetini sağladığı, ihtiyaçlarını karşıladığı tesislerdir. Farsça bir sözcüktür. Sözcüğün aslı Karbansaraydır. Karban : Kar yapanların, karcıların konakladığı yerdir.
  13.yy dan itibaren Asya coğrafyasında ve daha sonra Anadolu'da yaygınlaşıyor. Bu yapıların  yaygın biçimde ''Han'' olarak adlandırıldıklarını da görüyoruz. Han da farsça bir sözcüktür. Bey, hane, konak, sofra, ziyafet gibi anlamları vardır. Bu anlam çeşitliliği kervanlara sunulan hizmet çeşitliliğini de göstermektedir aslında.
  Kervansaraylar ve hanlar ribatlarla ilişkilendirilir. Ribat, Anadolu ve İran'da pek çok han yapısı için kullanıldığı görülür. Ribatlar aslında Arap-İslam ordularının fetih hareketleri esnasında sınır boylarında hazır kuvvet bulundurmak amacıyla inşa edilen askeri yapılardır. Sınırda ihtiyaç halinde hazır kuvvet bulundurmaktır amacı. Kelime anlamı; bağ, bağlantı, ulaşmak, ilerlemek gibi anlamları vardır.
  Sınırların gelişmesiyle işlevini yitiren ribatlar ya zaviyeye ya da Kervansaraya çevrildiğini görürüz. Bu nedenle Selçuklu'da Kervansaray fonksiyonunda olup ribat diye adlandırıldığını görürüz.
  İster ribat, ister han, ister kervansaray densin, temelde iki gruba ayrılır. Bunlar Menzil hanları ile Şehir hanlarıdır.
 Menzil : inmek, konmak
Menzil Hanları : Şehir dışıdır. Kervan yolu üzerinde, kervanların konduğu yerdir. Ticaret yolları üzerinde kervanların durduğu noktalardır. Bir kervanın bir günde kat edebileceği mesafe dikkate alınarak inşa edilmişlerdir. İlerleyen zamanlard veya önemli şehirlerin etrafında Kervansaray sayısı artmıştır. Yani standart sayıda değildir.
  Bu yapılar kale gibi sağlam ve korunaklıdır. Bu kervan ticari mallar taşıdığından, kervanların ve kervansarayların gelebilece saldırılara karşı korunaklı olması gerekir. Bu nedenle genellikle taştan, yüksek duvarlı, dışarı açılan pek penceresi olmayan yapılardır. Pencere varsa da bunlar mazgal yapıdadır.
  Kervansarayın içinde bir kervanın ihtiyacı olan şey mümkün olduğunca karşılanmaya çalışılır.
  Kervansaraylarda değişmeyen üç şey; Her kervan sahibi orada 3 gün boyunca bedava konaklıyor. Ayrıca güvenlik çok önemli olduğundan gün battıktan sonra güneş doğana kadar kapılar açılmaz.
Derbent : Kervansaraylara belirli uzaklıkta yerleşim oluşturulurdu. Buradaki insanların görevi o kervansarayları korumaktır.
  Menzillerde inşa edilen, ticaret amaçlı konaklama yapıları Asya ve İran coğrafyasında da karşımıza çıkıyor.
Fonksiyonlarına Göre Kervansaraylar :
Menzil Han: Şehirler arasında, yol üzerinde belirli aralıklarla kervanların konaklamasını amaçlayan yapılar.
Şehir Han: Şehrin dokusu içinde yer alırlar.
İcra-i Faaliyet Hanları: Kapalıçarşı ile doğrudan bağlantısı vardır. Bu hanlarda belirli bir ürünün imalatı yapılır.
Çarşı: Farsça char-suk sözcüklerinin birleşmesiyle okunur.
Arasta: Alışveriş yapılarıdır. Bazen bedestenlerin etrafında konumlanmış olarak görülür.
Bedesten: (Farsça) Fonksiyon olarak bedestenlerin içinde veya dışında alışveriş yapılabiliyor ise de asli fonksiyonu ticari malları birtakım tehlikelere karşı korumak maksadıyla depo alanı oluşturmaktır. Bedestenler ticari dokunun kalbini oluşturur. Bezistan/Bezzezistan
Sandal Bedesteni: Bir yol ipek bir yol pamuk
Türk İslam Mimarisinde ki Su Yapıları :
     Suyun şehre getirilmesi ve dağıtılması için yapılan yapılardır. Çeşme, sebil, su ferazisi, sarnıç, hamam…
Hamam: Kamusal nitelikte yıkanma yapısı veya mekanı özel olarak ısıtan sıcak suyu ile gerçek anlamda ilk hamam yapıları Romalılar zamanında inşa edildi. Ancak Roma hamamları sadece birer yıkanma yapısı değil, birer sosyal merkez olarak da kullanılmışlardır. Bizans döneminde hamamlar Roma dönemi işlevselliğine ulaşamıyor. Türk-İslam döneminde bu işlevselliğe İslam dininin temizliğe verdiği önemden dolayı ulaşılmıştır.
Standart Bir Hamam Yapısının Bölümleri :
-Soyunmalık ya da soğukluk
-Ilıklık
-Sıcaklık
-Halvet
-Su haznesi
-Külhan
Çifte Hamam: Bir tarafının sürekli erkeklere, bir tarafınınsa sürekli olarak kadınlara ayrıldığı, hizmet verdiği hamam türüdür. Erkeklerin kapısı normal yola, kadınlarınki çıkmaz ya da daha az işlek olan sokağa açılır.
     Hamamların duvarlarında genellikle pencere bulunmaz. Kubbede açılan pencereler ya da aydınlık feneri ile içeri ışık yansıtılır.
Soyunmalık: Türk hamamlarında giysilerin çıkarılıp peştemalların kuşanıldığı bölüm. Camekan da denir.
Soğukluk: Türk hamamında ısıtılmayan bölüm. Aynı mekana Roma hamamlarında frigidarium denir.
Ilıklık: Türk hamamlarında sıcaklık ile soğukluk bölümleri arasındaki mekan. Roma hamamlarındaki tepidariuma denk düşer.
Sıcaklık: İç hamamı teşkil eden bu kısım eski Roma hamamlarının caldarium veya sudatorium dedikleri mahaldir. Arapça’da bu kısma havlara derler. Genellikle kare planlı ve kubbeli örnekleri yaygındır.
Halvet: Türk hamamlarında tek kişilik küçük yıkanma hücresi. Türk hamamlarında en sıcak bölüm.
Su haznesi: Ocağın üzerinde yer alan metal kazandır. Suyun içinde bulunan bu kazanın iki yanında
alçak birer duvar yer almaktadır. Isınan su yükselirken bu duvarlarda bırakılan menfezlerden soğuk su aşağıya akar.
Külhan: Eski Türk hamamlarının ısıtma amacıyla ateş yakılan kesimine verilen ad. Fırınlarda ocaktan çıkarılan küllerin toplandığı kesimine de külhan denir.
Çeşme: Su sağlama sisteminden gelen suyun kamunun kullanımına sunulduğu hayır yapıları. Görsel zenginlik, hayvan sulama, içme suyu gibi amaçlarla yapılmıştır. Osmanlı’da ilk başlarda yalın, basit ve
işleve yönelik bir düzenlemede karşımıza çıkar. Bir külliye duvarına bitişik, sokağın köşesinde bulunabilir. 16-17. Yüzyıldan itibaren Osmanlı’da daha anıtsal, daha nitelikli çeşmeler inşa edilmiştir.
18. Yüzyılda Lale Devri’nde çok görkemli çeşme yapıları inşa edilmiş. Tıpkı Romalılarda olduğu gibi görsel zevk amacı da gütmüştür. Bu çeşmelerden biri Eyüp’te bulunan Mihrişah Valide Sultan’da bulunur. Batı üslubundan etkilenilmiştir.
Sebil: Cadde ya da sokak kenarlarında oradan geçmekte olanların su içmesi için yapılmış hayır yapıları. Sebillerin çeşmelerden farklı bir su sağlama sistemine bağlı olmamalarıdır. Bu tür yapılar özellikle 18. Yüzyıldan itibaren yaygınlaşmıştır.
Su kemeri: Su borularının basınca dayanıklı olarak yapılamadığı çağlarda kentin su ihtiyacını sağlayan yolun hep aynı nivoda ve çok az eğimli bir biçimde devam etmesi gerekir. Bu amaçla vadilerin aşınması gerektiğinde kemer dizilerince taşınan su yolları yapılmıştır. Köprüye benzer bu donatıya “su kemeri” adı verilir. İlk su kemerleri Antik Roma döneminde yapılmıştır.
Sarnıç : Su biriktirmek amacıyla genellikle tonoz(?) altında yapılan özel yapılar.
İstnanbul daki 7 tane : Çemberlitaş, Beyazıt, Fatih, Çarşamba Yavuz Selim, Edirne, Kapalıçarşı
Su Terazisi : Genellikle taş, tuğla örgülü kule şeklinde karşımıza çıkar. Su uzun süre havasız ortamda kalınca basınç değeri değişiyor. Suyun basıncını dengelemek, suyu halkın ulaşabileceği yerlere yönlendirmek amacıyla yapılmıştır.
Mimari Yapıda Destek Sistemi :
Duvarlar ve düşey taşıyıcı ögeler, üstünde kemerler arasında köşe geçişleri, bunların hepsinin üstünde üst örtü elemanı.
Düşey taşıyıcı ögeler başlıca 3 şekilde karşımıza çıkar.
1. Sutün
2. Ayak
3. Paye
Sutün : Genellikle blok taştan kare, çokgen ya da silindirik gövdeli düşey taşıyıcı öge.
Paye : Örme tekniği ile yapılmış kare, çokgen ya da silindirik gövdeli düşey taşıyıcı öge.
Ayak : Taş ya da tuğla örgü teknikleri kullanılarak yapılmış ve sütun gibi çalışan kalın taşıyıcı öge.
Kemer : Bir açıklığı geçmek için kullanılan düzgün eğrisel biçimde strüktürel öge.
Üst örtüye geçiş elemanları : Kare planlı bir yapı veya yapı bölümünün üstüne kubbe oturtulduğu zaman duvarların birleştiği köşelerde meydana gelen boşlukların estetik bir biçimde geçilmesini sağlayan elemandır.
a. Kubbe : Yarım küre biçiminde üst örtü elemanı. Gerçek anlamda ilk kubbeler iran ve Roma'da inşa edilmiştir. Roma'da inşa edilen kubbeler geliştirilen bir takım yöntemlerle oldukça büyük boyutlara ulaşsada ancak dairesel planlı yapılarda kullanılabilmişlerdir. Kubbenin kare, kübik bir gövde üzerine oturtulabilmesi trompun ilk defa kullanıldığı iran da gerçekleşmiştir. Romanesk ve Gotik mimaride hiç kullanılmayan kubbenin en yaygın olduğu mimari Osmanlı mimarisidir.
b.Tonoz : Örgü teknikleri kullanılarak inşa edilmiş eğrisel yüzey ya da yüzeylerden oluşan mimari örtü elemanıdır. Mimarideki kullanım kolaylığı ve biçimindeki esneklik beşik tonoz, aynalı tonoz, çapraz tonoz, kaburgalı tonoz gibi birçok tonoz türünün ortaya çıkamsını sağlamıştır.
Mukarnas : Osm. düşey bir yüzeyden, üzerinde bulunan daha taşkın bir yüzeye geçmek ve ona bindirmelik görevi yapmak için taş ya da tuğladan küçük prizmalar şeklinde, birbibiri üzerine oturan bindirmeliklere verilen ad, stalaktit. Sinan çağında bunlara tekil olarak mukarnas, çoğul olarak da mukarnesat denilirdi. Mukarnasın çeşitli bölümlerine asaba, pah, baden, peş, kanat, yırtmaç, diş, püskül gibi adlar verilmiştir.
Mimari yapıda Çini:
Mimaride, yazmada, mezar taşlarında, dekoratif unsurlarda yer alıyor.
Çini : Dünyada Çin'den yayıldığı için bu ad kullanılır. Eski Türkler bu yazıya kasi diyor. ( İran'da Kaşan diye bir kent var. Büyük Selçuklu döneminde bu yerde çok önemli çiniler üretilirdi bundan dolayı kasi denilirdi.)
Keramit daha çok kullanıma olarak üretilen kap kacaktır. Evani de denilir.
Çininin üretim sürecinde hem teknik detay fazla hem kullanılan malzeme kalitelidir. Keramit ise daha basit ve daha az nitelikli malzeme ile kullanılır.
1. Mozaik Çini Tekniği : Anadolu Selçuklu ve Büyük Selçuklu döneminde çok yaygındır.
2. Renkli Sır Tekniği :14.yy sonu 15.yy başı En çok Semerkant'da kullanılmıştır.
3. Sıraltı Tekniği : Osmanlı döneminde 15.yy'dan sonra yaygınlık kazanır. En güzel örneği İznik'de verilir.
Ahşap sanatında kündekari tekniği : Daha çok mimberde, kapı ve pencere kanallarında uygulanır. Geometrik kompozisyonlara uygun olarak parçalar ayrı ayrı kesilir. Parçalardan  birinin yan kenarında zıvana denilen kanal var diğerinde diş denilen kanalla birleştiriliyor. Çok kaliteli ağaç kullanılır. ( Ceviz gibi ). Ne olursa olsun zaman içerisinde doğal koşullardan etkilenir.
Kemerle ilgili not : Pencere veya kapı üstündeki kemerlere hafifletme kemeri veya Tanfif Kemeri denir. Bursa Kemeri
Köşe Geçişleri :
Tromp : Bir bina köşesine bindirmeli olarak örten tonoz parçası; kare planlı kubbeli bir yapının duvarları arasındaki köşelerin üst bölümüne yapılan ve binanın üstüne sekiz kenarlı bir şekil haline koyarak kubbenin oturmasına elverişli bir kaide meydana getirmek üzere köşelerine örülen tonoz, tonoz bingi, köşe tonozu. Tromp ilk kez Sasaniler bulur.
Not : Tonoz istenilen her mimaride kullanılır. Kolay bir kullanımı olduğu için kullanımı yaygındır. En uygun olanı beşik tonozdur.
Süsleme :
İslam sanatında tasvir yasağı olduğundan süsleme sanatı kısıtlıdır. Kısıtlılık hat sanatıyla giderilmeye çalışılmıştır.
Hat :Arap harflerini malzeme olarak kullanan yüzey sanatı. 9.yy'da şeş kalem denilen 6 temel yazı türü ortaya çıktı. Bunlar : Sülüs, Nesih, Muhakkak, Tevki, Rik'a, Reyhani.
9.yy'dan sonraki dönemlerde İran'da talik adlı yazı türü ortaya çıktı. Onunla aynı  zamanlarda Anadolu'da Divani yazısı ortaya çıkıyor. Yaygın olan bir yazı türü de kufi dir. ( Kufe şehrinde çıktığı için bu adı alır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder