28 Kasım 2015 Cumartesi

İkonografi ( Özet )




Alfa ve Omega : Yunan alfabesinin ilk ve son harfleri olan Alfa ve Omega Hıristiyanlıkta Tanrıyı nitelemektedirler. Tanrı sonsuzluktan gelip sonsuzluğa gidecek olan ezeli ve ebedi olandır. Vahiy 21:6'da,'' Alfa ve Omega, başlangıç ve son Ben'im''
Anastasis : Yunanca diriliş anlamına gelen anastasis, Ortodoks kilisesinde İsa'nın cehenneme inişini ve oradaki inançlıları kurtarmasını betimleyen ikonalara verilen isimdir.
Eucharistia :  Şükretmek demektir. İsa'nın ölmeden önce şakirtleriyle paylaştığı son akşam yemeğini anma ve yenileme ayinidir. Bu yemek sırasında İsa, şakirtlerine kendi vücudu ve kendi kanı olarak ekmek ve şarap verdi. 
İkon, ikona : Ortodoks kiliselerinde, Hıristiyan inanç ve töresine uygun kutsal kişi ve olayları konu alan ( Örn. renkli İsa, Meryem ve Aziz tasvirleri gibi ) tasvirlere verilen ad. İkonalar ilkin Bizanslılarca yapılmış, İstanbul'dan Doğu'ya ve Batı'ya yayılmıştır. Bulundukları mekan kutsallık katan ikonalar genellikle taşınabilir ahşap malzemeden yapılır ve hiyerarşik bir şekilde düzenlenir.
İkonografi : Dinsel içerikli sanat yapıtlarında betimlenen dinsel olay ya da kişiyle ilgili tipleşmiş, hatta bir ölçüde standartlaşmış biçim düzenleri veya kalıplarını inceleyen bilimsel disiplin.
İkonostasis : Bizans kiliselerinde ana nefi apsid kesiminden ayıran ikonlarla bezeli bölme duvarı. Mekanı tümüyle bölmez; yerden ancak 2-3 metre kadar yükselir.
İyi Çoban İsa : Hıristiyan tanrıbilimine göre İsa, sürüsüne yol gösteren, sürüsünü koruyan İyi Çobandır. Buradaki sembolizme göre İsa tanrıya, sürüdeki koyunlar ise insanlara karşılık gelir.
Pantokrator : Yunanca her şeye gücü yeten - evrenin hakimi gibi anlamlara gelir. Ortodoks kiliselerinde İsa'nın yüceliğini ifade eder. Sağ eliyle takdis yapan İsa, sol elinde üzerinde haç tasviri bulunan İncil tutmaktadır. Takdi, Üçlü Birliği anlatmaktadır. Pantokrator İsa betimlemelerinde mekan göksel evrendir. Bunun dışında bazı Pantokrator İsa ikonları da '' taht üzerindeki İsa '' olarak karşımıza çıkar. Ayaklarının altında bulut, çevresinde melekler, elinde bir asa tutan İsa burada da evrenin hakimidir. Bu tür betimlemelerde elinde tuttuğu İncil genellikle açık ve içindeki kutsal yazılardan bir örnekle gösterilir.
Pieta : Batı sanatında Meryem'i İsa'nın ölüsünü kucağında tutar halde betimleyen ikonografik sahne.
Redemptio : Tanrının İsa'yı ölümden hayata geçirmesi, kurtarışını sahneleyen ikonlara verilen ad.
Rölik : Hıristiyanlıkta İsa, aziz ve azizelerle ilişkili ya da onlardan kalan kutsal eşya veya parçalar.
Röliker : Röliklerin korunması için yapılmış özel kutu.
Theotokos : İsa, Meryem'in  bakir rahmine Tanrı gücü ile düştü. Hıristiyanlar o andan itibaren Tanrı'nın ezeli mesajının Meryem'in rahminde vücut bulduğuna inanırlar. Theotokos ( Tanrı Anası ), genellikle Ortodoks ikonografisinde Meryem'in kucağında duran İsa betimlemeleri için kullanılır.
 İkona Mucizeleri :
   Yunanca a-cheiro-poietos, insan eliyle yapılmamış. Eski kilise menkıbelerinin sözünü ettiği ilk ikona örneğinde olduğu gibi insan eli değmeden oluşan imgeleri ifade etmek amacıyla kullanılır.
Mandylion : Yunanca sözlük anlamıyla kumaş parçası ya da  kumaş üzerine yapılan imge anlamına gelir, mandilion : mendil mucizesi.
Veronika : Latince vera ikona, hakiki ikona. İsa'nın çarmıha gerilmeye götürülürken Via Dolorosa'da terini sildiği ve yüzünün süretinin çıktığı mendil ve ona öykünen, mucize yaratmaya kadir, insan eli değmeden oluşan imgeler.
Kefen : İsa öldükten sonra bir kefene sarılır. Daha sonra mezarına giden kadınlar kefeni bulurlar ve İsa'nın yaralarından sızan kandan İsa'nın görüntüsünün oluştuğunu görürler.
İsa'nın Simgeleri :
Balık :
  Balığın en sık rastlanılan kullanımı İsa'nın simgeliği olmuştur. Bunun nedeni Yunan alfabesiyle yazılan balık sözcüğünün baş harfleridir. “İsa, Tanrının oğlu, koruyucumuz” anlamına gelmektedir. Bu anlamda balık simgesi özellikle ilk devir Hristiyan sanatı ve edebiyatında kendini gösterir.  
    Balık aynı zamanda vaftiz olayının da simgesi olarak kullanılır. Burada balık su
olmadan nasıl yaşayamazsa, gerçek Hristiyan da vaftiz suyunu tanımadan yaşayamaz

düşüncesi vardır. 





Kuzu :
Kuzu İsa'nın bir simgesi olarak Hristiyan sanatının tüm çağlarında en sevilen ve en sık
kullanılan birkaç simgeden biridir. İncilin birçok bölümünde kuzu ile ilgili içerikler
bulunur.
   Rönesans boyunca kuzu sık sık "kutsal aile" kompozisyonlarında çocuk Yuhanna ile
birlikte resmedilmiştir. Burada kuzu Yuhanna'nın İsa'nın öncüsü olarak görevine ve onun
İsa'yı vaftizi sırasında tanrının kuzusu olarak kabul edişine işaret eder. Bu konu genellikle
Yuhanna'nın sol elinde tuttuğu bir kuzuyu gösterir şekilde betimlenir.
   Kuzu İsa'nın gelini olduğunu ve evlenmeyi reddettiği için şehit edilen St. Agnes'e işaret
olarak verilmiştir. Aynı zamanda suyu bulduğu noktaya kadar bir kuzu tarafından yol
gösterilen St. Clament'in de işareti bir kuzudur.











Koç :
   Koç, sürünün önderi olduğundan bazen İsa'nın simgesi olarak kullanılır. Yine aynı
şekilde kurtla savaşıp onu yendiği için, İblis ile savaşarak utkuya ulaşan İsa'ya benzetilir.  
Tanrı’nın İbrahimoğlu İsmail'in yerine kurban edilsin diyerek dikenli ve çalılık bir yere
indirdiği bu hayvan aynı zamanda dikenlerden örülü bir taç giyen ve insanlık için kurban
edilen İsa'yı temsil eder. Genellikle koç gücün simgesi olarak kullanılmıştır. 


Güneş :
   Güneş İsa'nın simgesidir. Bu simgeleştirme incildeki: "Fakat size isminden korkanlara
doğruluğun güneşi kanatlarında şifa olarak doğacak." sözünden almıştır. 
İsa'nın çarmıha gerilme sahnelerinde güneş ve ay tüm yaratılanların İsa’nın ölümünden
duydukları kederi anlatmak için gösterilir. St. Thomas Aguinus'da bazen göğsünde bir
güneşle resmedilir. 
Işık :
   Işık İsa'nın simgesidir. Bu simgeleştirme İncil'den kaynak bulur. "Bundan sonra İsa, yine
onlara söyleyerek dedi ki; ben dünyanın nuruyum, benim ardımdan gelen karanlıkta
yürümez ve kendisinde yaşam ışığı olur." 


Bizans Sanatında Melek Tasvirleri :
Doğu Uygarlıklarında Kanatlı Varlıklar koruyuculuk görevi üstlenmişlerdir.Ayrıca kötü
kuvvetlere karşı iyiliğin sembolü olarak da kabul edilirler.Özellikle Mezopotamya
Uygarlığında gözle görülmeyen gerçekler hayvan figürleri ile stilize edilerek dine hizmet
etmişlerdir. Böylece gerçek varlıklar gerçeküstü varlıklara bürünerek koruyuculuklarını
sağlarlar. 

Çok Tanrılı Dinlerde Kanatlı Varlıklar :
   Melekler Bizans Tasvir Sanatında birdenbire oluşmamış daha önceki  dönemde görülen
kanatlı varlıklarla  ilişki kurularak verilmeye çalışılmıştır. Çok Tanrılı dinlerde Yunan ve
Roma Mitolojilerinde ve Doğu Uygarlıklarında Kanatlı Varlıklar görülmüştür. Bizans
Tasvir Sanatı da Melekleri anlatırken bu Kanatlı varlıklar üzerinde temellenmiştir. 
   Batı Uygarlıkları  : Yunan ve Roma Mitolojisi üzerine temellenmiştir. Burada özellikle
orman ve su perileri ve diğer kanatlı varlıklar görülür. Batı Uygarlıklarında özellikle
Roma kültüründe soyut kavramların kişileştirilmesi yaygındır. Bizans sanatında da bunu
görebiliriz. Buradaki başlıca kanatlı varlıklar 
Örnek :Psykhe, Nike, Thyke, Eros, Hermes vs.






Tek Tanrılı Dinlerde Melek İnancı :

 Musevi İnancı :  
Musevi ikonografisinde en önemli eser Eski Ahit’tir.Melekler burada çok önemlidir.
Tanrı’nın emrinde olan fakat insanlarla kıyaslanamayacak boyutta güçleri olan
varlıklardır. Dualarda ve Dinsel Şiirlerde Meleklere bolca rastlarız ancak Musevi
inancında Tasvir Sanata yasak olduğu için bu inançtaki Meleklerin tasvirlerini Hıristiyan
Tasvirlerindeki Eski Ahit  Sahnelerinde görürüz. Musevi inancında en önemli melekler
Serafim ve Kerubim’dir. Daha sonra Baş Melekler gelir. En önemli Baş Melekler Mikael,
Gabriel, Uriel, Razıel, Raphael, Sandolfon, Metatron. Bu Melekler dışında birde Düşmüş
Melekler (Satan) vardır.
İslam İnancı : 
   İslam İnancında Melek; haberci, elçi, güç ve kuvvet anlamına gelen Nurani ve Ruhani
varlıklardır. Onlarla ilgili tek bilgiyi Vahiy, Ayet ve Hadislerden öğreniyoruz. İslam
İnancındaki en önemli Melekler Cebrail, Mikail, Azrail, İsrafil’dir. Bunun dışında çeşitli
görevlerine göre ayrılan meleklerde vardır.
   Melekler Hıristiyan inancında ve tasvir sanatında birdenbire oluşmamış daha önceki 
dönemde görülen kanatlı varlıklarla  ilişki kurularak temellendirilmeye çalışılmıştır.
 Melekler;  Tanrı ile insan arasındaki iletişimi sağlayan bağdır. Göklerin kutsal varlığı olarak
kabul edilirler.
   Melekler sakallı veya sakalsız, erkek gibi dünyevi bir görünüşte tasvir edilmişlerdir.
Kanatları uçuşlarını simgeler aynı zamanda Tanrı’nın ulaşılmazlığının da simgesidir.
Mikhael çok güçlü ve büyük bir Başmelektir. Genelde dalgalı saçlarla tasvir edilir. 
Mikhael’in Gabriel’den daha üstün olduğu kabul edilir. Mikael bir hareketle uçarken,
Gabriel’in iki hareketi vardır. Ancak Gabriel uçarken cenneti’de idare eder. 




Kutsal Ekmek Mühürleri :
     İnsanın temel gıdası olan ekmek ve ekmeğin yapıldığı buğday, çok tanrılı ve tek tanrılı 
dinlerde kutsal kabul edilmesine rağmen Musevi ve Hıristiyan inançta diğerlerinden daha
fazla dinsel anlamlar yüklenmiştir.
     Hıristiyanlıkta ekmeğin bizzat İsa’nın kendisi olduğu (Yuhanna 6:48, 6:51, 6:53-58) ve
insallık uğruna feda ettiği bedenini (Luka 22:19, Korintliler 10:11) simgelediği İncil’de bir
çok kez belirtilmiştir.
     Kilisede düzenli aralıklarla yapılan, şükran anlamına gelen kutsanmış ekmek ve
şarabın inançlılara dağıtıldığı ökaristi (eukharistia) litürjisi, tüm Hıristiyan
mezheplerinde vardır. Ökaristi, İsa’nın bedeni ve kanı olduğuna inanılan ekmek ve şarabın
kutsandığı ayindir. Ökaristi adının yanı sıra litürji, kutsal litürji, kutsal komünyon, mass
ve Rab’bin sofrası adlarıyla da anılmıştır. Pavlus’a göre ökaristi Hıristiyanları hem İsa’nın
ölümünde ve yücelmesinde birleştirmekte, hem de inançlıları Mesih ile tek beden haline
getirmektedir. Bizans’ta özellikle pazar, cumartesi ve yortu günlerinde ökaristi
düzenlenmiş olup günlük ökaristi ayini yapılması bir geleneğe dönüşmemiştir.
   Ökaristinin Roma inancındaki bazı ritüellerle birleşmiş olması  mümkün olmakla birlikte
Musevilerin Fısıh  (Pesah-Passover) bayramından kaynaklandığı görüşü hakimdir.  İlk
yüzyılda aralarında İsa ve havarileri de olmak üzere Hıristiyanlar, Fısıhı kutladılar.
İkinci yüzyıl başlarında ise Fısıh’ın yerini  şükran töreni

(ökaristi litürjisi) aldı.
    Metafor olarak İsa’nın bedenini temsil eden prosphora olarak adlandırılan kutsal ökaristi ekmeği Ortodoks geleneğe uygun olarak beyaz buğday unu, maya, tuz ve suyla, tütsü ve dualar eşliğinde din adamları tarafından hazırlanmıştır. Yuvarlak somun haline getirilen ekmek hamurunun üzerine mühür basılarak ekmeğin kutsallığı arttırılmıştır. Bronz, taş, pişmiş toprak ya da ahşaptan imal edilmiş kutsal ekmek mühürleri, çoğunlukla baskı yüzeyinde yazı ve şekiller olan bir yuvarlak, oval, dörtgen veya haç biçimli mühür ile arkasındaki sap ya da konik biçimli tutamaktan oluşmaktadır. Bazılarının tutamak kısmının da mühür olarak kullanılmak üzere kazındığı görülmektedir. Ayrıca bir sap ya da tutamağı olmayan, avuç içine alınarak kullanılabilen yassı disk şeklinde olan ekmek mühürleri de mevcuttur.
    Son Akşam Yemeği’nde belirtiği üzere ekmek İsa’nın kendisidir. Bundan ötürü ekmeğin üzerine basılan dörtgen, yuvarlak, oval veya haç biçimli mührün baskı yüzeyinde onunla ilgili semboller ve yazıtlara yer verilmiştir. Ekmek mühürleri üzerinde haç tasviri en sık görülen semboldür. Haç kolları arasında çoğunlukla İsa’nın zaferini simgeleyen
“IC XC NI KA” monogramı, Tanrı’nın başlangıç ve son olduğuna işaret eden A ve O (alfa ve omega) harfleri, değişik haç kompozisyonları, kuş ve balık gibi simgesel hayvan figürleri, yıldız ve çiçek tasvirleriyle yazıtlar kazıma ve oyma olarak işlenmiştir. Haç tasvirli örnekler genellikle Erken Bizans ve İkonoklazma dönemlerine tarihlendirilmekle birlikte  günümüze kadar haç şeklinin taşıdığı önemden dolayı tören ekmeklerinin  mühürlenmesinde tercih edildiği göze çarpmaktadır.
    Orta Bizans dönemi ekmek mühürlerinde ise tüm baskı yüzeyi yatay ve dikey kazıma çizgilerle dama tahtası şeklinde karelere bölünmüştür.  Belirlenmiş olan kare alanlara küçük haçlar ya da karşılıklı gelecek şekilde üçgenler oyularak küçük çukurlar oluşturulmuştur. Bu tipte bezemeye sahip  kompozisyonların bazılarında, ortada bir haç tasviri vardır. Diğerlerinde ise baskı yüzeyinin tümü sonsuza giden birbirine paralel çizgiler içine yerleştirilmiş karşılıklı üçgen desenleriyle doldurulmuştur. Bölümlenmiş desene sahip ekmekler ökaristi törenlerinde daha kolay bir biçimde ekmeğin bölünerek paylaştırılmasını sağlamış olmalıdır.
    Ökaristik ekmek mühürlerinde görülen yazıtlarda; “Tanrı  kutsasın; Tanrının meyveleri; Tanrının armağanı; Tek Tanrı; Tanrı bizim günlük ekmeğimiz; Sağlık, hayat, neşe;  Kutsal tanrı, kutsal ölümsüz; kutsal  kudretli; ‘Al ye bu sizin için verdiğim bedenim’; verdiğin her şey için teşekkürler...” gibi ifadeler bulunmaktadır. 





27 Kasım 2015 Cuma

İkonografi



R o t a s : Tekerleri
O p e r a : dikkatle
T e n e t : tutuyor
A r e p o: Arepo
S a t o r : ekici
   Yukarıda ki bilmece ( Ekici Arepo tekerleri dikkatle tutuyor ) Eski Roma imparatorluğunun her yerinde duvarlara çizilmiş olarak bulunmuştur.
                                                        A
                                                        P
                                                       A
                                                       T
                                                       E
                                                       R
                                       APATERNOSTERO
                                                      O
                                                      S
                                                      T
                                                      E
                                                      R
                                                      O
   Bu bilmecenin harfleri ise, Rabbin duası'nın ( Matta 6:9-12, '' Şimdi siz şöyle dua edin: Ey göklerde olan babamız, ismin mukaddes olsun. )
   Başlangıcında kullanılan latince PATER, NOSTER ( yani babamız ) sözünün karışık şeklini ve Grek alfabesinin başlangıç ''A'' ve son harflerini ''O'' kapsıyor.
   Hristiyanlık inancında kullanılan ikonların birinci amacı öğreticilik fakat zaman içinde mekanlar ve yapılan resimler kutsallaştırılmıştır. Roma da alt sınıf itibar ediyor. Pagan inancı hakim olan Roma da Hristiyanlık 2.yy da çok hızlı bir gelişme gösteriyor. Roma önlem almaya çalışıyor. Hristiyanlar dinden vazgeçmeleri için zorlanıyor. Bu esnada yeraltı mezarlarında Katakomplarda ikonlarla hristiyanlık yaygınlaşıyor. Mezar odalarının duvarlarını sembollerle süsleyen İncil de ve Eski Ahit den alınan bu semboller, seçilen temel konular günümüze kadar gördüğümüz sahneleri içeriyor.
Örnek :Veda yemeği ilk 7 kişilik resmediliyor. 
   İsa; Musa, Süleyman, İbrahim, peygamberlere atalarım diyor. Kendi öğretilerini yaymaya başlıyor. Yahudilerin yapmış olduğu şikayet üzerine Roma Valisi Platüs İsa'yı tutukluyor. Yahudanın Romalılarla yaptığı anlaşma üzerine topluluk içinde İsa'yı öpünce, İsa yakalanıyor. İsa ilk önce kamçılanıyor sonra çarmıha gerilme cezası veriliyor. Gün sonunda mızraklanıyor. Cuma günü mağara mezar odasına gömülür. Annesi pazar günü geliyor ve kefenin boş olduğunu görüyor.
   Erken dönemlerde sembollerden birisi haç, geç dönemde ise Meryem'in hayatı, İsa'nın hayatı, Mucizeler, Havariler, Melekler sembolik resimler var.
Yunan Haçı : En eski haçlardan birisi olan bu haçın, Haç kolları eşit
Latin Haçı : Hristiyanlıkta en çok kullanılan bu haç, dikey kısmı daha uzun
Hristiyanlık'ta yaygın olarak kullanılan semboller :
Alfa Omega : Yunan alfabesinin ilk ve son harfi olup İsa da '' İlk ve Son '' olarak nitelendirildiği için Mesih'i sembolize eden önemli bir işarettir. 
Balık : İlk dönem Hristiyanlığında İsa'yı sembolize eden en önemli motiflerden biri olarak görülmüştür. Yunanca'da, Kurtarıcı Tanrının Oğlu İsa Mesih cümlesinin ilk harfleri, yine yunanca da balık demek olan ICHTHYS ismini teşkil etmektedir.
   Roma imparatorluğu Constantin hristiyanlığı serbest bırakıyor. Constantinin annesi Helena İsa'nın çarmıha gerildiği tepede kazı yaptırıyor. Haç parçalarını bulup İstanbul da Çemberlitaş sütunun altında bir odaya bırakılıyor. Bunun sebebi bulundukları yeri koruduğuna inanılmasıdır. Helen aziz ve azize ilan ediliyor.
   Orta Bizans 10.yy kiliselerinin resim programları İsa Tanrı ile birleşiyor. 
   Petrus ve Pavlus iki önemli havarisi. Pavlus yahudi kökenli İsa'yı öldürmek için yola çıkıyor. Sonra İsa'yı takip ediyor. Resmedilirken İsa'nın sol tarafında görülür. ( Ortodoks ) Yahudilikten Hristiyanlığa geçişi temsil ediyor. Sağında Petrus, pagandan Hristiyanlığa geçişi temsil ediyor. ( Katolik )
   Bizansta resmin kutsallaşması 8.yy resme tapınılması yasaklanıyor. Bizansta 100 yıl sürer. Ortodoks dünyasında kiliselerdeki resimler yakılır.
  Kötü ruhları kaçırmak için 2.yy da bebeğin başına sallanan bir haç bağlanır. Giriş kapılarına haç bağlanır.
   Constantinin rüyasında gördüğü haç mücevherli haç ( bununla yeniceksin )
Roma Katakompları :
   Erken Hristiyanlık sanatının en özgün ve en önemli örneklerini barındıran Roma Katakompları, yerin altında bulunan kilometrelerce uzanan mezar galerilerinden oluşmaktadır.
   Hristiyanlık öncesi dönemlerde de kullanıldıkları bilinmekle beraber özellikle 2. ve 3. yy da Hristiyanlığın yasak olduğu dönemlerde, Hristiyanların gömü ve elbette dini toplantılarına ev sahipliği yapmıştır. 
   Bu gömü odalarının her biri duvar resimleriyle süslü değildir. Ancak duvar resimlerinin uygulandığı örneklerde, Erken Hristiyanlık dönemine ait semboller, eski ve yeni ahit sahneleri son derece geniş bir dil kullanılarak, resmimlenmiştir.
Örnek : ''Fossares'' kazıcılar, Priscilla Katakomp
Örnek : ''Valeria Dormit in Peace'' Huzur içinde uyu, St. Agnese
Örnek : Domitillo Katakomp
Örnek : St. Macellius, St. Peter Katakomp, St. Callixtus Katakomp
Örnek : Müneccim Krallar Ziyaret, 3.yy, Priscilla Katakomp
Örnek : Via Latino Katakompu Mezar nişi tavan freskoları, 4.yy
Örnek : Lazarus'un Dirilişi, 4.yy
Tavuskuşu : Ölümsüzlük tanrısı, herşeyi gördüğü, eti en geç çürüyen olduğu için ölümsüzlük
Zafer Tanrıçası, Nike ile Eros Tanrıçası
Örnek : Dua duruşu, İsanın çoban olarak tasvir edilmesi.
Örnek : İyi çoban İsa tasviri, Yuhanna
Örnek : Tavus Kuşu, Dua, Meryem Çocuk İsa
Örnek : IXTHYS ( ichtus ) ''BALIK'' Tanrı Oğul Kurtarıcı İsa, St. Callixtus Katakomp
Örnek :  Meryem ve Çocuk İsa, Anne çocuk İsa'yı işaret ediyor. ( Tanrı, Şevkat )
Örnek : St. Marcellius tavan resimleri, Yunus peygmaberin denize atılışı, Adem ve Havva ''Cennetten kovuluş'', Nuh peygamber
Örnek : St. Cecilia mezar odası
Örnek : İsa'nın vaftiz sahnesi
Örnek : Grusepp Giorgetti, St. Sebestian
Örnek : Kumru, Serçe ( Hristiyanlık ruhunu sembolize eder. Üzüm İsa'nın kanını sembolize eder. ) St. Agnese
Kaynakça :www.catacombe.roma.it.newadvent.org/cathen
                    www.campus.belmont.edu/honors/catacombs/htm
Örnek : Roma, San. Cosma_Damian Kilisesi : apsis
Örnek : Ostia Porta Marina'daki İsa tasviri, 4.yy
Theotokos : Tanrı Anası
Hodegetria : Yol gösteren, ( Tanrısal yönü vurguluyor )
Elevsia : Şevkat, ( İnsan yanı vurgulanıyor )
Kyriotissa :
Panaghia :
Blakhernetissa :
Maria Regina : 
Emmanuel İsa : 14 yaşına kada alnı açık
Logos : Söz, ( Kainatın yaratılışından beri var )
Orans : Göğsünü kapsayan hale içinde de İsa eller açık, doğmamış İsa 
Çoban İsa :
Pantocrator : 50-60 yaşlarında tasvir ediliyor.
Mitras / Mitra :
İsis - Horus : Anne ve İsa tasviri
Konsil : Toplantı
   Ortodoks dünyada Meryem hem Tanrının annesi hem de İsa'nın annesi
Koimesis : Meryemin uykusu, Kliselerde çıkış kapısının üstünde resmedilir.
IX   XC : Ichtus, Christos
MP  QL : Metor Ther
A   W : Alfa Omega, Sonsuzluk
   Nicopea ( 10.yy ) zafer veren orteos mitolojik karakter---Çoban İsa
   İsa---Anka Kuşu--- Yunan Mitolojisi---Sağlık Tanrısı
   Hermes gibi omuzlarında kuzu taşıyan İsa
   Roma da güneş tanrısı gibi 4 atı çeken İsa doğudan batıya gün boyunca seyahat ediyor. Güneş Tanrısı gibi başından ışıklar çıkıyor.
   Dionisos gibi İsa'nın akan kanları şarap, asma ve üzüm ile temsil ediliyor.
   İsa'nın mucizeleri arasında ekmekleri çoğaltması ekmek ve şarap kurban töreni olarak  her pazar bir ekmek parçalanıyor şaraba batırılarak gelenlere veriliyor. Ekmek İsa'nın bedenini, şarap ise kanını temsil ediyor. 
   İsa'nın gökyüzünde İlyas ve Musa peygamberlerle buluşması.
   İsa'nın keçi ve koyunları ayırması.
   Ölünün dirilmesi sahnesi.
   Körlerin iyileştirilmesi.
   Mahşer yargılama günü.
   Emanuel İsa
   Bizans döneminde kadının en büyük yönü Anne olmak.
   Müjde sahneleri.
Ioannes Pradromos :
Esseni Tarikatı : Tanrıyı doğada arıyorlar.
   Vaftizci Yahya Hristiyanlıkta 5. büyük melek ilan edilecek. Pelendri Kutsal Haç Kilisesi, Visitation
   İsa annesini Ioannes Evangelist'e emanet ediyor. Meryem efese gidiyor. Kübele--- Artemis--- Meryem---Yahya---Haç Merkezi
   İstanbul da pege / pigi ( Kutsal su çıkan ) Pigi deki kilise kutsal su kaynağı, meryeme adanmış.
   Meryem İsa'dan af diliyor insanlık adına.
   Meryem'in ölümü, Koimesis
Blakherniotissa Meryem :
   Azize Anna, Meryem
Güneş : Güneş İsa'nın simgesidir.
Işık : Işık İsa'nın simgesidir.
Pantakrator İsa Tasviri : Herşeyin yaratıcısı
El değmeden oluşmuş ikonalar : (Önemli)
1. İsa'nın yüzünü kurulayıp Edessa Kralı Abgaros'a yolladığı kutsal mendil.
2. Kutsal kefen ( Torino kefeni ) mucizesidir. Başta İsa ya ait resimler olmak üzere, birçok ikonası geleneksel olarak elle yapılmamış ilk örnekler olarak kabul edilir.
Vaftiz :
   Vaftiz sözcüğü grekçe kökenlidir. ''Suya batırma'',''suya daldırma '' anlamı taşır.
    İsa yı Ürdün nehrinde vaftiz etmesiyle başlıyor. Çocuklar günahkar olduğu için vaftiz edilmesi gerekiyor.
   Vaftiz teknelerinde üç kez suya batırıp çıkarılıyor. Paklanmak, temizlenmek. Kiliselerin yakınına daha sonra küçük kurnalarda vaftiz ediliyor. Deniz kabuğu vaftizi temsil ediyor. Sekizgen formda yapılıyor vaftizhaneler.
Kantharos : Kiliselerde elleri yıkamak için
Pigi : Zoodokhos, 11 mayıs İstanbul'un kuruluşu, akıl hastaları, birçok hastalığa  şifa olduğuna inanılıyor.
Yamuktepe Höyüğü : Kazılarda ele geçen Bizans dönemi kutsal ekmek mühürleri
   İsa'nın son akşam yemeğinde işte benim bedenim işte benim kanım, ekmek şarap litürjisi
Eueharistia ( Ökaristi ) : Şükran
   Katolikler jeton gibi yassı mayasız ekmek tercih ediyor. ( Mısırdan yahudilerin çıkışı ekmek mayalanmıyor )
   Ortodokslar iki ayrı ekmek hamurunun birleşimden oluşan ekmek tercih ediyorlar. Maya kullanıyorlar. Birinci kalite undan mayalı ekmek kullanıyorlar hamur yaş iken mühür basılıyor. Ekmeğin kabarması, yükselmesi insanın göğe yükselmesi. Kökeni çok eskilere dayanan ekmek mühürleme bugünü etkilemiştir. ( Hititlerde ekmek mühürleme )
   Protestanlar için her ekmek kutsal. Satılan ekmekleri kullanabiliyorlar.
Şeytan ve Kötü Ruhlar :
   Satan baş iblis tasvirlerde kahverengi nefesi çok kötü koktuğu, kırmızı patlak gözleri ile tasvir edilir. Genellikle batıda şeytan tasvirlerinde; büyük, sakallı, baş şeytan olarak tasvir edilir. Ortodokslar da ise şeytan küçük siyah ve gri yüzlercesi tasvir edilir. Roma mitolojisinin satır gibi pan gibi figürlerin etkisi var.
   İsa ya şeytan üç kez görünüyor. Tasvirlerde bu şekilde yapılıyor.



  


21 Kasım 2015 Cumartesi

Erken İslam Sanatı




  610 yılında Hz. Muhammed'e peygamberlik geliyor. Hz. Muhammed ve sonrasındaki 4 halife döneminde islamiyet iyice yayılıyor.
  Emeviler; 661-750 yılları arasında var olmuş islam devletidir. Bu dönemde islamiyetde  bir çok anlamda değişiklik yaşanıyor.
  Abbasiler; 750-1258 yılları arasında Emevileri yıktıktan sonra kurulmuş bir islam devletidir. Moğol istilasıyla sona erince Halifelik makamı Mısır'a, Memlüklere gidiyor.
  Beni Ahmer : İspanya'daki son islam devletidir. ( 1232-1492 ) 1609 yılına kadar, devlet olarak yer almasada islamiyet bir müddet daha varlığını sürdürüyor.
  İslam dünyasında bir dönem 3 ayrı Halifelik bulunuyordu. Emevileri yenen Abbasiler Halifeliği devraldıklarını söylüyor. Fakat İspanya'ya giden Endülüs Emevileri halifeliğin kendilerinde devam ettiğini söylüyor.
  Diğer taraftan Şii olan Fatimiler Halifeliğin kendilerinde olduğunu bildiriyorlar.
İslam Sanatı :
  Dünyanın her yerinde ve her döneminde İslam devletleri veya toplumlarınca ortaya konan sanat ürünleri ve bu üretimi yönlendirdiği varsayılan davranış biçimi, ilke ve tutumlardır. Bu tanım 19.yy avrupasında ortaya çıkmıştır.
  Son dönemlerde yapılan araştırmalar bu tanımın eksik olduğunu ortaya çıkarmıştır.
  Bu tanım ortaya atıldığında Avrupa'da oryantalist bir bakış açısı vardı. Yani uygarlığı temsil eden Avrupa ve diğerleri şeklinde bir görüş bulunmaktaydı.
  Fakat günümüz koşullarında bu tanımı kabul etmek yerine İslam dünyasında, İslam ülkelerinde sanatı incelemek daha yerinde olur.
Dikkate alınacak unsurlar :
1. İslam Dini
2. Coğrafya ve İklim
3. İslam coğrafyasında bölgesel farklılıklar ( Tarihsel ve Kültürel geçmiş )
4. İslam ülkelerindeki toplumsal yapı ve yönetim anlayışı
Kabe : Saf bir geometrik formdur. Son derece sade bir yapı. Hz. İbrahim döneminde yapıldığı düşünülüyor. Yalınlığı, sadeliği temsil ediyor ve aynı zamanda dinin en büyük tapınağı
1. İslam Dini : Bir Emevi Sarayı'nın içinde, duvar resimleri olarak çıplak, dans eden kadın figürleri bulunuyor. İslam dini, sanatı o kadar da etkilemediğini görüyoruz.
2. Coğrafya ve İklim : Farklı coğrafyalarda karşımıza çıkıyor İslamiyet. Ama yine de sanat eserlerinde ortak noktalar da yer alıyor.
  Ama genellikle sıcak iklim bölgelerinde yaygın İslamiyet, bu da eserlerin oluşumunda sıcaklığın etkisi de oldukça fazla.
3. İslam coğrafyasında bölgesel farklılıklar : Dünya üzerinde belirli uygarlık merkezleri yer alır. Bu bölgelerde ortaya çıkan yeni oluşum ister istemez o bölgedeki kültürel mirasın etkileri görülecektir.
Örnek : Suriye'de bir Emevi Sarayında bir Gül kabartmasında Asur etkisidir. Gülün içinde yer alan yapraklar Antik Yunan - Roma etkisi görülmektedir.
Örnek : Erzurum'da İlhanlılar döneminden Yakutiye Medresesi, Medrese'nin duvarlarındaki kabartmalarda hayat ağacı, arslan ve kartal figürleri görülür. O zaman hani tasvir yasağı vardı İslam'da ? Aslında Kur'an'da yazmıyor ve bölgesel olarak tıpkı bu örnek gibi kabartmalar karşımıza çıkıyor.
  Mimarinin suyla olan ilişkisi önemli olmuştur.
  Bazilikal mimari daha çok dikey yüksekliğe yönelikse de Camii yapılarına bakıldığında yatay genişleme görülür. En öndeki önemli kişiye olabildiğince çok fazla insan yakın olabilsin.
  Minare : Hz. Muhammed zamanında da ihtiyaç duyulan bir yapıdır. Ses herkese gidebilmesi için yüksek bir yapı ihtiyacını karşılıyor.
  Çan kulesi formunda minareler bulunduğu gibi değişik coğrafyalarda değişik formlarda minareler oluşuyor.
4. İslam ülkelerindeki toplumsal yapı ve yönetim anlayışı :
  Hep bir totaliter rejim olmuştur. Bu neden padişah, sultan vs. kimse onun zevkinin veya konumunun etkisi olmuştur sanata. İslam sanatı bir hanedanlık sanatı denmesi yanlış olmayacaktır.
  Sanatçının patronu da dönemin yönetiminde yer alan kişiler olduğundan sanatçı o doğrultuda hareket ediyor.
Örnek : Yönetimde yer alan tasvirin yasak olduğunu düşünüyorsa eserlerde tasvir karşımıza çıkmaz.
  Yani dönemin siyasi erkinin de etkisi çok büyük.
Şam - Emeviye Camii :
  Emevi dönemi eseri Şam Emeviye Camii erken islam döneminin en önemli eseridir.
  Emeviler İslam tarihinin en güçlü devletlerinde biri. 7.yy ikinci yarısından itibaren  İslam ülkelerinin yönetimini devralımıştır. Emevi döneminde islam toprakları neredeyse bugünkü sınırlara kadar ulaşmıştır. 661-750 yıllarında  varlığını sürdürdü. 750 yılından sonra Emevi hanedanı I. Abdurrahman iel Endülüs II. Emevi saltanatı başlıyor. Bu Emevilere, Endülüs Emevileri deniliyor.
  Emevi hanedanın başında olan kişi Muaviye Ebu Sufyanın oğlu, Ebu Sufyan ilk dönemde adeta Mekkenin yöneticisi konumunda hem varlıklı hemde politik gücü var. O dönemin siyasi gelişmeleri iyi tahlil ettiği ve İslamın yayılışının başında Mekkeyi Hz. Muhammed teslim etti ve müslüman olmuştur. Politik gücünü kullanmıştır. Muaviye 641 yılında Şam valisi olarak atanır. Hz. Ömer zamanınd bütün Suriye, iran egemenliğinde kurtuluyor. Ülke toprakları olabildiğince genişledi. Bu süreç içinde ikinci önemli olay 669-670 İstanbul kuşatılıyor. Kuşatma başarısız. Ancak İslam tarihinde önemli bir yeri vardır. Eyüp Sultan; Eyüp Bizans döneminde yerleşimin olmadığı bölge, fetihten sonra Mihrendarlık ( Ev Sahibi ) yaptı. Orada Şehit olduğuna inanılıyor. Mezar Akşemseddin tarafından tespit ediliyor ve oraya hızlıca bir türbe inşa ediliyor. Ardından türbe, medrese, imaret, hamam ile külliyeye dönüşüyor. Sonrasında Osmanlı devlet adamlarının buraya ilgisi artarak devam ediyor ve kutsal olarak algılanmıştır. Günümüzde Cuma, Ramazanda  dolup dolup taşar ve etrafında geniş bir mezarlık vardır. Eyüp Sultana duyulan saygı ve yakınında olmak içindir.
  İslam mimarisini yönlendiren, şekillendiren, temellerini oluşturan yapılar bir Şam Emeviye, Kubbet-üs Sahra, Mescid-i Aksa ( En uzak Mescid ), Mescid-i Haram ( Mekke'de)
Şam Emeviye Camii : Önceden burada Süleyman tapınağı vardı. Bulunduğu yerde MÖ.I.yy ait Jupiter adına yaptırılmış bir Roma tapınağı yer almakta idi. Bu tapıank 4.yy sonlarına doğru Hristiyanlar tarafından güney duvarına yakın ve Vaftizci Yahya adına inşa ettirilmiş bir bazilikaya dönüştürülmüştür. Bazilika : Hristiyan mimarisinda kilise plan şeması. 
  Hristiyan kiliselerinde uygulanan farklı plan şemaları var. İçlerinde en yaygını bazilikal plan şemasıdır. Dikdörtgen bir mekan formu içinde mekanın sütun ve kemer dizileri ile birbirlerine paralel bir şekilde ayrılır. Derinlemesinde yetişen dikdörtgen mekandır.
  Kare-Sütun apsise dik konumlanır. Apsise dik nefler oluşturucak şekilde bölümlere ayrılır. Orta nef daha geniş ve yüksek ibadet burada olduğu için Orta Nefi destekleyen yan Nefler vardır. Apsis, Mihrabın karşılığıdır. Kudüsü gösterir. Kiliselerin gerisinde Narteks denilen yanlamasına gelişen dikdörtgen yapı. İbadet hazırlık yeridir. Doğrudan ibadet yerine girmek yerine burada hazırlık yapılır.
  Bizans kliselerinin  kalıntıları üzerine Şam Emeviye Camii inşa ediliyor. Hristiyan kilise plan formunun etkisi oluyor. Mekan sütun ve kemer dizileri ile ayrılmış. Apsisin karşılığı olucak. Genellikle bütün önemli yapıların daha öncesinde bir tapınağın bulunduğu noktaya inşa edilmiştir. Bir süre sonra bu noktadan dolayı manevi havası artıyor. İnsanlar kutsuyor. Ordaki insanlar o lokasyonun barındırdığı bu kutsiyet değişmeden devam ediyor. Yönetimler gitse bile.
  Yapının üç nefi romalılarda kalma duvara paraleldir. 705-15 yılları arasında Halife Velid döneminde yıkılan bu kilisenin yerine hem Medine mimarisinin ( Mescid-i Nebevi ) hem de kilisenin planına ve nef düzenine uygun olarak Emeviye Camii inşa edilmiştir. 131*38 metre ölçülerindeki dik planlı yapının önünde üç tarafı revaklarla çevrili avlu bulunur. Yapının toplam üç minaresi vardır. Bu minarelerden biri Güneydoğu köşede yer alır ve 11.yy da inşa edilmiştir Diğer Güneybatı köşede yer alan 15.yy inşa edilmiş Kayıtbay Minaresidir. Kuzey duvarının ortasında yer alan El Arus minaresi ise 11.yy eklenmiş olan üst kısmı dışında Camiinin yapıldığı döneme ait Kübik ile doğuda ve batıda örnek alınmıştır. 
  Camiinin içi Kıble duvarına paralel korint başlıklı mermer sütunlara dayanan iki sıra kemer ile üç sahına ayrılır. Bu iki sıra kemerin üzerinde sütuncelere dayalı ikinci kemer dizileri yükselir. Doğudan batıya uzanan sahın düzenini kuzeyden güneye uzanan geniş bir orta sahın boydan boya kesmektedir. Dikine sahınla paralel orta sahının kesiştiği yerde yüksek bir kubbe bulunur. Kubbe dört sütuna dayanan dört kemer üzerine oturmaktadır. 
  Camiinin avlusunda Kubbetü'l Hazne denilen bir yapı bulunur. Bu yapı Korint başlıklı sekiz sütuna oturtulmuş sekizgen planlı olup 9,95 metre yüksekliğindedir. Küçük bir kubbe ile örtülmüş olup yapının Halife el Velid tarafından inşa ettirildiği düşünülür. Camii taş ve tuğlanın bir arada kullanıldığı almaşık duvar tekniği ile inşa edilmiştir. 983 yılında Camii ziyaret eden Mukaddesi, duvarları ve kubbeyi süsleyen yaldızlı zemin üzerinde yeşil ve kahverengi mozaiklerden söz eder. Bu çok renkli mozaiklerin bir bahçe kadar güzel olduğunu söyleyen İbn Cubeyir de bu sözleriyle Mukaddiseyeyi doğrulamaktadır. Bu mozaiklerin bizans ülkesinden getirilen malzeme ve sanatçılarla yapıldığı sanılmaktadır. Depremler ve yangınlar nedeni ile bu mozaiklerin bir kısmı tahrip olmuş bir kısmıda yüzyıllarca sıva altında saklı kalmıştır. 1927 yılında bu mozaiklerden meydan çıkarılan bazı kısımlar batı revakının kemer köşeleri ile içlerinde yer almaktadır. Kemer içindekiler küçük kompozisyon gibi olup, sapları ve yaprakları, bereket boynuzu ve vazolarda kıvrımlı çizen akantus motifini tekrarlamaktadır. Göklere yükselen ağaçları, çoşkun akan suları, çeşitli hayal ürünü yapıları birlikte tasvir eden mozaikler ise kemer köşelerinde yer alır ve o dönem için bir Camii bezemesinde görülen tek manzara örnekleridir. Bu mozaiklerde manzara Bizans mozaiklerinde olduğu gibi figürlere çerçeve oluşturmaz tersine süslemede başlıca rolü üstlenir. Doğanın bu üslupta tasviri bizi daha çok Hellenistik döneme götürmektedir. Şam Emeviye Camii mozaiklerinde ayrıntılarda bir gerçekcilik söz konusudur. Kompozisyonlada doğa ile mimari biçimde bir uyum yoktur. Bazen manzara bazende mimar ön plana çıkar. Tek bir kompozisyon bütünlüğünde aynı kaliteye sahip fakat ayrı ayrı ögeler  olarak  ele almışlardır ancak perspektif özelliklerinden dolayı yapılar bir yüzey üzerinde yer almış büyük bir payoda gibi yükselmektedir. Burada bir üslup özelliği söz konusudur. Derinliğin gerçekçi tarzda tespiti yerini gerçeğin süslemeci bırakmıştır. Mozaiklerin üstünde ve altında birbirine paralel geniş şeritler oluşturan sekiz yapraklı rozetler asur sanatından gelmektedir. Görüldüğü üzere Emevi mimarisi kuruluş döneminde olan her sanat gibi devşirmeci bir üslup ifadesine sahiptir. Camiinin mozaikleri gerek teknik gerekse temel bakımından hellenistik özellikler gösterir. Camii de Vaftizci Yahyanın mezarı bulunmaktadır.

Kubbet-üs Sahra :
  Suriye Emevileri zamanında yapılmışlar yapılardan biri de Ömer Camii olarak da adlandırılan Kubbet-üs Sahradır. Halife Abdülmelik tarafından 691 yılında kudüste yaptırılan bu yapı kutsal kayanın bulunduğu yerde inşa edilmiştir. Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'i kurban etmek için bu taşı seçtiği ve Hz. Muhammed göğe yükselirken ayağını son olarak bu taşa bastığı rivayet edilmektedir. ( Bu taş Hacer-i Muallak Taşı )
  Yapı bir takım islami inançlarla ilişkilendirildiğinden islami kutsallık vardır.
  Ömer Camii diye adlandırma yanlıştır aslında. Ayrıca Camii olup olmadığı da tartışılır. İçinde mihrap varsa da bu camii olması için yeterli olup olmadığı tartışılır.
  Bu camii Kudüs'te Harem'üş-Şerif tepesinde yer alır ve aynı tepede Mescid-i Aksa yer alır.
  Plan Şeması : Kubbet-üs Sahra, dışardan 8gen içeriden merkezi dairesel planlı bir yapıdadır ve 2 gabriden oluşur. Camiinin plan şeması rotonda şeklindedir. Hristiyan kiliselerini anımsatır. Suriye mimarisinde islamiyetten önce de bu şekilde 8 gen plan şemalı yapıların inşa edildiği bilinmektedir.
  Neden Ömer Camii denmesi tartışmalı ? İslam Camii mimarisinde daha çok geniş yapıda ve iç mekan bütünlüğü korunmuş yapılar görünmektedir.
  Fakat Kubbet-üs Sahranın yapısı İslam geleneklerini yapısını karşılamıyor. Peki neden bu yapı inşa edildi ? Belki Hristiyan yapılardan etkilenmiş olabilir.
  Ama ortada islamiyete göre kutsal bir taş ortada yer alıyor ve taşı görmek için çok ziyaretçi geliyor. Gelen ziyaretçiler bu yapı sayesinde taşı her açıdan görebilecek şekilde tavaf etmeleri imkanı sağlanmış.
  Camiinin bir galerisine 4 kapıdan girilir. Bu galeri, içteki ikinci bir galeriyi kuşatmaktadır. Kubbeyi taşıyan 2 katlı kasnak dan içteki gelerinin destek sistemini oluşturan 4 ayak ve 12 sütunun taşıdığı 16 kemere oturmaktadır. 4 ayağın her biri galerideki ayakların ortasına denk düşecek şekilde konumlanmıştır. Aslında bir ziyaretgah olan bu yapı mihrabı olduğu için aynı zamanda bir camii olarak da kabul edilmiştir. 
  Yeşil mermerden ve kırmızı somakiden yapılmış olan sütunların kenger yapraklı ve yaldızlı başlıkları vardır. ( Somaki bir taş türüdür. Hem batı hemm Türk-İslam mimarisinde yapının çeşitli yerlerinde bu taş kullanılır. Somaki, arapçadır.)
  Yapının en görkemli bezemeleri, kubbe kasnağını, kubbeyi ve kemerler arasında oluşan üçgen yüzeyleri süsleyen altın zeminli sarı ve yeşil mozaiklerdir.
  Yapının dış cepheleri, mermer levhalarla ve mineli fayans mozaiklerle kaplıdır. 8 cephenin her birinde renkli vitraylarla süslü pencereler yer alır.
  Yapı, merkezi planla olduğu gibi galeri bakımından da Suriye kiliselerinin etkilerini yansıtır.
  Kubbet-üs Sahra, 1187 yılından Selahattin Eyyübi ve 1520 yılında Kanuni döneminde esaslı onarımlar geçirmiştir. Tekniği, temaları ve diğer özellikleriyle Kubbet-üs Sahranın bezemeleri tamamen Helenistik bir ifadeye sahiptir. Bu bezemelerde yer alan bitkisel motifler, özellikle Hristiyan bazilikalarında olduğu kadar Pagan mabetlerinin bezeme dağarcığında bulunan kenger yaprağı ve asma gibi iki bitkidir.
  Kenger yaprağının üzüm salkımları veya nar, elma gibi başka meyvelerle birlikte tasviri nadir görülen bir durum değildir. Ancak, simetrik motifler ve dalgalı kurdeleler mozaik sanatında Sasani etkisini de ortaya koymaktadır.
  Kubbenin kasnağı dışarıdan çinilerle kaplanmıştır. Duvarlar ise zeminden 1 metre yüksekliğe kadar mermer levhalarla kaplıdır. Bu seviyenin üzerinde yine çiniler kullanılmıştır. Mermer levhalardan bazıları Halife Abdülmelik dönemine aittir, fakat çoğu sonra ki tamirlerde yenilenmiştir. Yapının özgün halinden bugüne ulaşan en eski bezemeler üst kısımdaki kufi yazılar, geometrik ve çiçekli motiflerin oluşturduğu arabesk tarzda süslemelerdir.
  Yapının üst kısmındaki yazı kuşağı etrafındaki süslemeleri ve renkli taşlarıyla uzaktan mozaik izlenimi yaratır. Burada Suretü'l Esra'nın yazılı olduğu görülmektedir.
  Sekizgenin en üst kısmındaki geniş bordur de Kur'an'dan sürelerin yer aldığı kitabelere ayrılmıştır.
  Kanuni 8gen gövde ile yuvarlak kubbe kasnağı arasındaki düz tavanın etrafında balkon görevi gören kısmı tamir ettirmiştir ve bu onarım Mimar Sinan tarafından geçekleşmiştir.
Mescid-i Aksa :
  Emevi saltanatı sırasında yapılan önemli camiilerden biri de budur. Mescid-i Aksa Kudüs'te Harem'üş-Şerif tepesinde Bizans imparatoru Justinyen dönemine ait Meryem bazilikasının yerinde Halife Abdülmelik veye Halife Velid tarafından yaptırılmıştır.
  Camii, iki deprem nedeniyle yıkılmış, haçlıların müdahalelerine maruz kalmış ve Selahattin Eyyübi tarafından 1187 yılında onartılmıştır.
  Camiinin orta bölümünün ilk plan düzenini koruduğu kabul edilmektedir. Cami, kıble duvarına dik, geniş bir orta sahın ve daha dar iki yan sahından oluşmaktadır.
  Kıble duvarı boyunca uzanan paralel bir sahın, tam mihrabın önünde geniş orta sahını kesmekte ve burada oluşan kare bölüm bir kubbeyle örtülmektedir. Bu plan şeması bazilikal planlı kiliseleri hatırlatmaktadır. Ancak, daha sonraki dönemlerde sağ ve sol tarafa altışar sahının eklenmesiyle camii genişletirlmiştir.
  Bu yapının Süleyman mabedinin üzerine konumlandığı düşünülüyor. Ama aslında altında Meryem bazilikası var. Kur'an da geçen Mescid-ül Aksa'nın aslında Süleyman mabedi olduğu düşünülüyor.
  Kubbe, mihrap önünde yer aldığından mihrap önü kubbesidir. Bu tür kubbeler İslami mimaride çok eski geleneklerdir.
  Orta nef daha yüksektedir. Orta nefin ve uç kısmında da kubbe yer almaktadır.
Emeviler de Saraylar :  Bu saraylar hem dinsel-toplumsal hem de mimari açıdan önemli.
  Emevi hanedanın egemenliği olan yerlerde pek çok saray görülmektedir.
  İslamiyetin gösterişten uzaklığı ile sarayların zıt anlayışta oluşu dikkat çeker.
  Saraylarda dini yapılardan farklı olarak figüratif süslemelerle karşılaşılır.
Meşatta Sarayı :
  Ürdün nehrinin doğusunda, Şam'a yaklaşık 200 km mesafede bulunan bir saray yapısıdır.
  Saray kompleksi, son derece özenli taş işçiliğiyle yapılmış duvarlarla çevrilidir. Köşelerde yarım yuvarlak kuleler ve güney kenarında ise büyük bir giriş kapısı yer alır.
  Kare planlı yapı, içeride güneyden kuzeye eşit ölçülerle 3 bölüme ayrılmıştır.
  Emevi saraylarının en önemlisi olan yapının inşa tarihi çeşitli  tartışmalara yol açmış ve bilim adamları, Meşatta sarayının İslam öncesi döneme ait olduğunu düşünmüşlerse de sarayda namaz kılmak için düzenlenmiş mihraplı bir salonun  bulunuşu Meşatta'yı Emevi halifelerinden 2. Velid'in tamamlanmamış eseri olarak tespite imkan vermektedir.
  Güney cephe ortasındaki kapıdan girilince sağında ve solunda uzunca birer oda bulunan 17,4o metre derinliğinde 9,23 metre genişliğinde bir giriş dehlizinden geçilerek geniş bir salona ulaşılır. Bu salon bir kapı ile ortadaki avluya açılır.
  Avlunun sonunda ikinci bina kütlesi yer almaktadır. Bu yapının ortasında, planı son derece dikkate değer bir tören salonu vardır.
  Yapının ön yüzünde ortadaki büyük avluya açılan 3 kemerli kapı, arkasındaki 3 nefe geçişi sağlar.
  Kare şeklindeki bir salonla sonuçlanan orta nef; sağ, sol ve arka cephede yarım daire formlu 3 apsidle genişletilmiştir. Roma hamamlarına yabancı olmayan bu 3 dilimli salon tipine Bizans dünyasının çeşitli kentlerinde, kuzey Afrika'da ve Mısır'da rastlandığı gibi Suriye'de de rastlanır. Ama bu plan özellikle Mısır'da, burada olduğu gibi 3 nefli bazilika ile birleşmiştir. Bu durum, Meşatta sarayının plan tasarımında Mısırlı mimarların çalışmış olduğu kanısı uyandırır.
  Büyük bir kısmı Berlin'de Pergamon müzesinde bulunan oyma, tezyina ( süsleme ) girişteki iki kule ve ön cephe üzerinde toplanmış olup İslam sanatının ilk döneminde süsleme sanatlarının gelişimini inceleyebilmek bakımından önemli bir hareket noktasıdır.
  Yanyana konmuş üçgenleri bu oyma tekniğindeki süsler, sarayın ön duvarlarında 40 m'lik şerit halinde uzanmaktadır.
  Üçgenlerin ortasındaki 6 yapraklı kabartma güllerin etrafında genellikle üzüm salkımları, asma yaprakları ve asma dallarının birbirini daireler halinde takip edişinden oluşan bir kompozisyon gelişmektedir.
  Meşatta'daki alçak kabartmaların önemini artıran unsur, bu kabartmalarda canlı varlıkların oynadığı roldür. Arslanlar ve grifonlar karşı karşıya durmaktadır. Kuşlar, yapraklı asma dallarına konmuşlardır. Bu kabartmada pagan sanatının kentavros ve sfenks gibi insan benzeri olağanüstü yaratıklar da görülür. Unsurların çoğu Helenistik sanatın motif dağarcığına aittir. Üçgen ve gül motiflerinin her ikiside Sasani kökenlidir. Üçgenlerin içinde, merkezi bir madalyonun ortasına işlenmiş zengin çiçek motiflerine Meşatta'dan önce hiçbir yerde rastlanmamaktadır. Esas unsur üçgeni bezeyen kıvrım dallarıdır. Hayvan bezemelerine ise Orta Asya'dan gelmiş olması kuvvetle muhtemeldir.